Abant Platformu’nda üç gün boyunca “Yeni Anayasanın Çerçevesi” tartışıldı. Çok geniş bir görüş yelpazesinin temsil edildiği toplantının sonunda üç konuda belirgin bir mutabakat sağlandı. Üç konuda da katılımcıların ezici çoğunluğu ortak bir görüş çerçevesinde buluştu.
Başlı başına bu bile ilginç ve üstünde uzun uzun durulmaya değer. Çünkü bu sonuç, toplumun bazı kesimlerinde uzlaşı kültürünün yerleşmeye başladığının göstergesi. Sanıyorum Abant Platformu’ndaki tartışmalar, katılımcıların görüşleri medyada yer alacak. O yüzden Tırmık’ta özet bilgiler aktarmaya gerek yok.
Ama büyük olasılıkla medyada yer almayacak ya da en azından altı yeterince kalın çizilmeyecek bir gerçek’i aktarmalıyım:
Toplantının ana konusu “Yeni Anayasa’nın Çerçevesi” olarak belirlenmişti. Üç güne yayılan beş oturumun başlıkları da ana çerçeveye uygundu:
“Vatandaşlık ve kimlikler”, “Ana dilde eğitim”, “Üniter devlet-özerklik dengesinde yerel yönetimler”, “Yeni Anayasa’da Cumhurbaşkanının konumu” ve “İnanç özgürlüğü, Diyanet İşleri Başkanlığı ve din dersleri”...
Dikkat ettiyseniz gerek ana başlıkta, gerek yukarıda sıraladığım oturum başlıklarında Kürt sözcüğü hiç geçmiyor, bir tartışma konusu olarak Kürt sorunu yer almıyor.
Ama Abant’taki tartışmaların tümüne Kürt sorunu damgasını vurdu.
Örneğin ilk günün ilk oturumunda “Vatandaşlık ve kimlikler” tartışıldı. Elbette gayri müslimlerin sorunları üstünde duruldu, Lozan Sözleşmesinden söz edildi ancak... Ancak söz döndü dolaştı kısa sürede Kürt sorununa geldi.
Günün ikinci oturumunda Anadilde eğitim sorunu ele alındı. Tamam Ermeni okulları, Rum okulları filan dendi ama gündemi esas olarak Kürtçe, Kürtçenin eğitimde kullanılması yani Kürt sorunu belirledi.
Öteki günlerin oturumları da ilk günden farklı değildi. Tartışmaları dikkatle izleyen biri olarak şunu söyleyebilirim: Abant Platformunda bu yıl -adı konmadan- Kürt sorunu tartışıldı.
Bunun önemli olduğu kanısındayım. Nisan 2012 sonunda yurttaşların kurumların, girişimlerin, siyasi partilerin Anayasa’ya ilişkin görüş belirleyip TBMM Anayasa Uzlaşma Komisyonuna verme sürecinin sonuna geleceğiz. Ondan sonra bir kaç ay öneriler üstüne tartışılacak, sonrasında da Meclis yeni bir Anayasa yapmak üzere kolları sıvayacak.
İlan edilen takvim böyle. Bu takvim kazaya uğrar mı, tıkır tıkır işler mi bilemiyorum. Bunun şimdiden kestirilemez olduğu kanısındayım,.
Ancak ülkenin epey geniş bir görüş paletini bir araya getiren Abant Platformu’na Kürt sorununun damgasını vuruşu, Kürt sorunu çözülmeden yeni bir Anayasa yapılamayacağının; yeni bir Anayasa’nın Kürt sorununun temel konularını çözmesi gerektiğinin kanıtıdır.
Bugüne dek pek çok yazar ”Kürt sorunu Türkiye’nin en yakıcı, en acil çözüm bekleyen sorunudur” diye yazdı; bence bu artık yetersiz. Dilimizi ve kendimizi “Kürt sorununu çözmeden Türkiye geleceğe tek bir adım bile atamaz” demeye alıştırmamız gerekiyor.