21 Haziran 2011

94 yaşında bir yalancı

Sanırım 12 Eylül elebaşısı Kenan Evren’den söz edeceğim yazının başlığından...


Sanırım 12 Eylül elebaşısı Kenan Evren’den söz edeceğim yazının başlığından hemen anlaşılıyor...
Evren, hakkında “darbe suçu”ndan açılan soruşturma kapsamında bir savcı tarafından sorgulandı. Sorgu ve yankıları genel seçimlerin arifesinde, sırasında ve ertesinde gürültüye gitti. Üstünde yeterince durulamadı. Zaten haberler de dediklerinin içeriğinden çok savcının sorguyu onun evine giderek yapması gibi önemsiz ayrıntılarla sınırlı kaldı. Bir de “Pişman değilim” dediği yazıldı...
Şimdi ise Hürriyet gazetesi sorgu tutanağını hemen hemen eksiksiz yayınladı. T24 de alıntıladı. Okumuşsunuzdur.
Eğer yaşınız o yılları doğrudan anımsamaya elveriyorsa bu “94 yaşındaki yalancıya” hem gülmüş, hem öfkelenmişsinizdir.
Kendi hesabıma ben öyle yaptım.
Savcı sorgusunda söylediği yalanları sıralasam yerim yetmez; yalanları ayrıntılarıyla çözümlemeye kalksam ortaya İstanbul telefon rehberi boyutunda bir kitap çıkar.
*    *    *
Kişi niye yalan söyler?
Kötü duruma düşeceği bir konumdan paçayı kurtarmak için.
Kenan Evren de öyle yapıyor.
“Darbeyi Amerika’ya haber vermedik” diyor. Doğru. Darbe arifesinde Amerika’ya uçan Hava Kuvvetleri Komutanı Şahinkaya haber vermeye değil, bir tür izin almaya gitti. Hani “Biz darbe yapıp yönetime el koyacağız. Buna karşı tavrınız ne olacak” gibisinden. Olumlu yanıtı 11 Eylül günü ülkeye dönüp darbenin öteki elebaşılarına iletti.  Nitekim Paul Henze, o dönemdeki ABD Başkanı Carter’e haberi “Bizim oğlanlar başardı” diye verdi ve Başkan Carter “Kim, nerde, neyi başardı” diye sorma ihtiyacı duymadı. Biliyordu.
94 yaşındaki yalancı sadece ABD’den izin alma konusunda değil, soruların tümünde beceriksiz yalanları art arda sıraladı. Ülkeyi kan göllerine çeviren çatışmaların 12 Eylül sabahından itibaren bıçak gibi kesildiğini sanki bilmeyen kalmış gibi; “Kesilmedi daha altı ay sürdü” diyor. Ama ne polis raporlarında,. Ne sıkıyönetim komutanlıklarının günlük “vukuat raporları”nda siyasal cinayet ya da çatışma haberine rastlanmıyor. 
Darbe ortamını olgunlaştırmak, halkın “Ne olacaksa olsun; bu kan gölü dursun. Darbe ise darbe” önkabülünü içselleştirmesi için darbe kararı ile darbenin yapıldığı tarih arasında aylar değil, neredeyse yıl olduğu belgelenmişken “Beklemedik” diyebiliyor. Oysa suç ortaklarından bir başka general, orgeneral Bedrettin Demirel bunu itiraf edeli on yılı geçti...
*    *    *
Bildiklerinizi art arda sıraladım. Derdim sadece hatırlatmak değil. Üç noktaya dikkatinizi çekmek:

Bir:
Evren sorgulanması bir adım, hem de küçük bir adımdır. 12 Eylül ile hesaplaşmak bir “ifade alma” işlemiyle sınırlanamaz. Ama hesaplaşmayı sahiden isteyenler bastırmazsa, ipe un seren aymazların iğvasına kapılırsa sınırlanabilir de. AKP’ye umut bağlayıp seyirci kalmak hesaplaşmadan vazgeçmekle eşanlamlıdır.

İki:
Evren’in ve takımının suçu sadece darbe yapmaktan ibaret değil. Darbe elbette suçtur. Ama bu suç 12 Eylül sonrası ülkenin üstüne çökertilen faşist karanlıkla bir bütündür. Öldürülen, askeri yargıçların kararları ile asılan, işkence tezgahlarından geçirilen, işinden atılan binler ve binler ve binlerin hesabı sorulmadıkça 12 Eylül hesaplaşması yarım bile değil “çeyrek” kalır...

Üç:
Evren’in sorguda söyledikleri bir başka içler acısı gerçeği ortaya koyuyor. Adam, darbe yapmanın suç olduğunu düşünmüyor. Bunda samimi. Demokrasi kültürü, bilgi birikimi darbenin bir demokrasi ve insanlık suçu olduğunu kavramasına yetmiyor;  ideolojik donanımı, eğitimi ise darbeyi suç saymıyor.
Ve...
Ve Evren bu konuda bir istisna değil; tek değil.

Yazarın Diğer Yazıları

Bitirilmeyen bir Tırmık ve bir kişisel not

Hiç günü kurtarmak için yazmadım. Bundan sonra da yazmam

Reis boşa koysa dolmaz, doluya koysa almaz

Reis'in derdi büyük. Eğer "Seçim zamanında yapılacak" sözünü ve iddiasını yalayıp yutmayacaksa Anayasa'yı değiştirmek zorunda. Anayasayı değiştirmeye ise Meclis'teki AKP ve MHP milletvekillerinin sayısı yetmiyor. O zaman geriye tek seçenek kalıyor. Erken seçim

Bir MHP’nin 2. Başbuğ’undan, bir benden

MHP Başbuğu partisinin Kızılcahamam kampının kapanışında konuştu. Valla kampa katılan MHP yiğitleri ne düşündüler bilemem. Zaten düşündükleri olumsuzsa dile getirmek MHP çatısı altında pek mümkün değildir. Parti disiplini değil, Başbuğ disiplini olsa gerek. Ama ben elbette her türüyle milliyetçiliğe, dolayısıyla MHP’ye de, onun Başbuğ’una da çok ama pek çok uzağım, öyleyse Başbuğ’un sözleri üstüne düşündüklerimi dile getirebilirim

"
"