Gün böyle başlamamalıydı.
Sabahları hep kesik olan internet bu ağustos sabahında da kesik kalaydı…
O internetten "Murtaza Çelikel öldü" kara haberi bana ulaşmasaydı…
Bugün internet gazeteleri ve gazeteciliği üstüne bir "Tırmık" yazılacaktı. Yarısından çoğu bitmişti de. Ertelenmesi gerekmeseydi…
Birkaç aydır aramadığım, ha bu gün ha yarın diye ertelediğim telefonu etseydim; bir kez daha sesini duysaydım; bir kez daha bana sataşsaydı, bir kez daha "Sen berbat bir kopuksun. Sana selam vermek bile adamı cehennemlik yapar" deseydi; ben bütün arsızlığımla "Ama yine de gazeteciler içinde en çok beni seviyorsunuz değil mi" diye sırnaşsaydım; yine keyiflenseydi, gevrek gevrek gülseydi, "Bunu bana asla itiraf ettiremeyeceksin" deseydi…
Bir ağustos sabahı böyle ve bu kadar kederlenmeseydim…
Murtaza Çelikel
* * *
Sığınağımdı.
AKP yargısı Cumhuriyet’te yönetici konumdaki arkadaşlarımı hapse atmıştı. AKP iktidarı "acıtmayan muhalefet yapacağı" garantisini veren bir çapsıza vakıf yönetimini devredebilmek için yollar deniyordu. Arkadaşlarımın yokluğunda işlerin bir ucundan tutmaya çabalıyordum.
İşin boğuntusunda Mecidiyeköy’de, Hukukçular sitesindeki, "Murtaza Bey’in yeri" sığınağımdı.
Çok sığındım oraya. Her defasında boğuntum hafiflemiş, direncim pekişmiş, gücüm yenilenmiş olarak çıktım.
Türkiye’nin yakın tarihinin "hatıra defteri"ydi. 27 Mayıs 1960 darbesine giden günlerde öğrenci haraketi içinde pek aktifti. O günden sonra da siyasetin hep içinde yeraldı.
Cumhuriyet’te kapı yoldaşlığı yaptığım (rahmetli) Berat Günçıkan’ın, karman çorman notlar yığınından süzerek hazırladığı Murtaza Çelikel’in yaşam öyküsü yakın tarih meraklıları için sahici bir başvuru kitabıdır. Pek çok olaya tanık olduğumu sandığım ve yanıldığımı onun yaşam öyküsünde fark ettiğim benim için de…
* * *
Bu yazı daha fazla uzamasın. Aslında tek cümleye inseydi, sadece "Murtaza Çelikel öldü, çok, ama çok kederliyim" denip bitseydi daha iyi olurdu.