18 Mayıs 2021

60 yıl önce bir şair dedi ki...

Bu ülke daha önce bu ölçüde aşırı bir kirlenme yaşamamıştı. Kirlenme yarışında AK, hepsini ve her şeyi aştı, geçti

Bir soy şair, matbaasında yayın bastırdığım, masasında birlikte içki yudumladığım, sohbetine katılma onuru taşıdığım Özdemir Asaf ağabeyim 60 yıl önce, sanki bu günleri görmüş gibi iki dizelik bir şiir döktürmüştü:

Bütün renkler hızla kirleniyordu,
Birinciliği beyaza verdiler.

Beyaz, yani AK…

Şaşılacak yanı yok. Elbette en çabuk ve en çok AK kirlenir. Doğası, mayası buna uygundur.

* * *

Siyasetteki, ekonomideki, hukuktaki, ahlâktaki, kültürdeki aşırı kirlenmenin farkında olmayan kaldı mı acep?

1961 sonbaharında Türkiye İşçi Partisi'nin (TİP) kapısından girip üye kaydımı yaptırdığımdan beri siyaseti izliyorum. Hele tiyatro oyunu, film senaryosu yazmaktan vazgeçip gazetecilik mesleğine sıçradığımdan beri sadece izlemiyorum, içinden gözlüyorum, dolaysız yaşıyorum.

Tastamam 60 yıl.

İçinde bir darbenin (27 Mayıs 1960) artçı sarsıntılarını, 12 Mart 1971, ardından 12 Eylül 1980 darbelerinin yıkıcı sarsıntılarını yaşadığım, sillelerini yediğim, 28 Şubat 1997'deki "buçuk darbe"nin boğuntusunda mesleğimizin sözcük cambazlığına dönüştüğü günlerde kâh tanık, çoğu kez de sanık olduğum; 15 Temmuz 2016'de "teşebbüs" aşamasında kalmış kanlı darbe kimileri için "Allahın lütfu" olurken pek çoğumuzun "darbeden kurtulduk" sevinci bile yaşayamayıp karabasan günlerin başladığı ve sürmekte olduğu 60 uzun yıl…

Yani yeterince deneyim, gözlem biriktirdim. Biriktirdiklerim bana karşılaştırma yapabilecek olanağını tanıyor, Öyleyse lâfı esirgemeden, sözcüklerle cambazlık yapmadan, kestirmeden ve kısa:

Bu ülke daha önce bu ölçüde aşırı bir kirlenme yaşamamıştı.

Kirlenme yarışında AK, hepsini ve her şeyi aştı, geçti.

Siyaset ülkeye hizmet için değil, hiç değil; sefil iktidarı bir gün, bir saat daha nasıl uzatırımın kirli hesap ve manevralarına indirgendi.

Ekonominin çarkı ara vermeksizin, soluk almaksızın yoksulu daha yoksul, varsıl daha varsıl kılacak bir hızla ve saklamaya üstünü örtmeye bile zahmet edilmeden yürüyor.

Kâr, daha çok kâr, nasıl olursa, nereden elde edilirse edilsin mümkün olduğu kadar çok kâr tutkusu "neoliberalizm-siyasal islam bulamacı"nın amentüsü oldu. Bu uğurda kentler, dağlar, ovalar betonla sıvandı; dereler HES'lerle, taş ocakları ile boğuldu. Vahşi kapitalizm dönemi bile bu günkü tabloda masum kalır.

Artık Avrupa'nın plastik atıklarını ithal etme suçu ile yetinilmiyor; Avrupa'nın çöpünü de (Evet çöpünü de. Yemek bulaşıklarına bulanmış ambalaj artıklarını, nükleer atıkları, asbest zehiri bulaşmış atıklarını da) ithal etmek göz yumulan bir suç olmaktan çok öteye geçti, bir çevre cinayeti olduğu umursanmaksızın meşru bir ticari kâr kaynağı oldu.

Hukuk, adaleti sağlayan bir ilkeler dizisi olmayı çoktan terketti ve biat etmeyeni, boyun eğmeyeni, itiraz edeni, eleştireni susturma, kahretme aygıtı oldu.

Mafya çeteleri devletin kirli ve kanlı işleri için kullanılma dönemini geride bıraktı, siyasetin içinde hatta göbeğinde kendine yer tuttu, alan açtı.

Kültürel sığlık arsız bir sırıtışla bebekleri karpuzu tıkıştırıyor.

Ayasofya mimberi dua ve öğüt verilen bir kürsü değil, elde kılıç fetih güzellemesi sergilenen bir meydan okuma kürsüsüne dönüştürüldü.

* * *

Haydi, bir kere daha söz Özdemir Asaf'ın, şiirin olsun:

Bütün renkler hızla kirleniyordu,
Birinciliği beyaza verdiler.

Beyaz, yani AK…

Yazarın Diğer Yazıları

Bitirilmeyen bir Tırmık ve bir kişisel not

Hiç günü kurtarmak için yazmadım. Bundan sonra da yazmam

Reis boşa koysa dolmaz, doluya koysa almaz

Reis'in derdi büyük. Eğer "Seçim zamanında yapılacak" sözünü ve iddiasını yalayıp yutmayacaksa Anayasa'yı değiştirmek zorunda. Anayasayı değiştirmeye ise Meclis'teki AKP ve MHP milletvekillerinin sayısı yetmiyor. O zaman geriye tek seçenek kalıyor. Erken seçim

Bir MHP’nin 2. Başbuğ’undan, bir benden

MHP Başbuğu partisinin Kızılcahamam kampının kapanışında konuştu. Valla kampa katılan MHP yiğitleri ne düşündüler bilemem. Zaten düşündükleri olumsuzsa dile getirmek MHP çatısı altında pek mümkün değildir. Parti disiplini değil, Başbuğ disiplini olsa gerek. Ama ben elbette her türüyle milliyetçiliğe, dolayısıyla MHP’ye de, onun Başbuğ’una da çok ama pek çok uzağım, öyleyse Başbuğ’un sözleri üstüne düşündüklerimi dile getirebilirim