Oturdum parmak hesabı yaptım. Bu hesapça 213 gün geçecek, 214. gün yeniden sandık başına gidilecek ve yeni parlamento için oy verilecek. Sanıldığı kadar uzun bir süre değil. O yüzden bu günden yazayım dedim: O gün sandık başına giden bencileyin solcu takımı, dahası AKP, CHP gibi partilere gönlünü de, aklını da, fikrini de yatırmayan yurttaşlar oylarını nereye kullanacaklar?
Artık besbelli ki AKP’nin “kendine demokrat” hesapçılığına CHP ve MHP’nin verdiği örtülü destek yüzünden yüzde 10’luk seçim barajı ayıbını bu seçimde de yaşayacağız.
Yani görünen o ki Kürtler yine bağımsız aday formülü ile seçime girecekler. Geçen seçimde (2007) ucu ucuna da olsa grup kuracak kadar bağımsız milletvekili çıkarmışlar ve –o zamanki- partileri DTP’nin Meclis’te bir grup olarak temsilini sağlayabilmişlerdi. 2011 Haziran’ında da aynı yolu denemekten öte çıkarları yok (gibi).
Peki 2011’de bizler ne yapacağız?
Soruyu başka türlü soralım: 2007 Temmuz’undaki gibi İstanbul’da iki bağımsız aday çıkarmakla; birini (Ufuk Uras) Meclise yollamak, öteki için (Baskın Oran) sonuçsuz kalsa da etkili bir kampanya yapmakla yetinecek miyiz?
Soruyu yazıya dökmeden bir iki sohbette açtığım kimi tanıdıklar, “Yav, 12 Haziran’a daha çok var. Zamanı gelince düşünürüz” dediler.
Yanılıyorlar. 12 Haziran’a daha çok “yok”. Topu topu 213 gün var. Kollar şimdiden sıvanmazsa, elini taşını altına sokacaklar şimdiden kafa kafaya vermeye başlamazsa korkarım yine geç kalınmış olacak.
İstanbul, İzmir, Ankara, Bursa, Mersin, Kocaeli gibi illerde emekçinin, ezilenin, itilen kakılan, hakkı çiğnenen, ayrımcılığa kurban giden, “mağdur” edilenlerin sesi olacak bağımsız milletvekili adaylarını şimdiden bulup çıkarmak gerek.
Keza milletvekili seçilmek için gerekli oy miktarı bu büyük kentlerdeki kadar yüksek olmayan Yalova, Bartın, Bilecik, Muğla gibi illerde var olan sol ve demokrat potansiyel (=gizilgüç) seçim yarışına bağımsız adaylarla girme konusunda umut verebiliyor.
Varolan “sol” partiler arası seçim ittifakları kurmanın nicel yetersizliğini 2007’deki bir kaç örnekte gördük. Bu partileri yok saymadan ama onların “seçim ittifakı” ile de yetinmeden, toplumu heyecanlandıracak, güven verecek ve çevresinde etkili, çalışkan, yaratıcı bir kampanya ekibini toparlayabilecek adaylar için kolları bugünden sıvamakta yarardan öte zorunluk var gibi geliyor bana.
Sözü de yazıyı da uzatmadan vurgulayacağım: 12 Haziran 2011 genel seçimlerine bağımsız adaylarla hazırlanmak için artık kolları sıvasak...