Geçen yılın yabancı filmleri aslında hiç de fena değildi. Her ülkeden gelen her türde ilginç filmler izledik. Amerikan sineması bize yine hayaller sundu, masallar anlattı. Peter Jackson’un Hobbit- The Desolation of Smaug, Bryan Singer’in Dev Avcısı Jack- Jack the Giant Slayer, M. Night Shyamalan’ın Dünya: Yeni BirBaşlangıç- After Earth, Marc Forster’in Dünya Savaşı- World War Z, Gavin Hood’un Ender’s Games- Uzay Oyunları, Francis Lawrence’in Açlık Oyunları: Ateşi Yakalamak- Hunger Games: Catching Fire, James Mangold’un Wolverine gibi filmleri, süper teknoloji harikalarıydı. Alfonso Cuaron’un Gravity- Yerçekimi ise bence bir sinemasal zirve.
Yine Hollywood’dan ustası olduğu türde çağdaş polisiyeler, ünlü sinefil deyimiyle kara-filmler geldi. Allan Hughes’in Bitik Şehir- Broken City, Ruben Fleischer’in Suç Çetesi- Gangster Squad, Scott Walker’ın Karanlık Cinayetler- The Frozen Ground, Brad Anderson’un Acil Arama- The Call, Taylor Hackford’un Parker filmleri gibi...
Zaman içinde aşk ve mistik arayışlar Richard Curtis’in Zamanda Aşk-About Time veya Peter Hedges’in Timothy Green’in Tuhaf Yaşamı- The Odd Life of Timothy Green filmlerinin malzemesiydi. ABD’nin yakın ya da uzak tarihine ciddi veya fantezi çerçevesinde eğilen filmlerden Steven Spielberg’in Lincoln, David Lowery’nin Ölümsüz Aşk- Ain’t Them Bodies Saints, Paul Greengrass’ın Kaptan Phillips- Captain Phillips, Walter Salles’in On the Road- Yollarda, Ron Howard’ın Zafere Hücum- Rush ya da Gore Verbinsky’nin Maskeli Süvari- The Lone Ranger yapımları hayli ilginçti.
Çağdaş ABD’ye eleştirel bakışlar David O’Russell’ın Umut Işığım- Sllver Lining Playbook, Ol Parker’in Aşk Şimdi- Now is Good gibi filmlerde vardı. Parlak bir siyasal sinema örneğiyse kadın yönetmen Kathryn Bigelow’dan geldi: Zero Dark Thirsty.
Woody Allen’i iki filmiyle birden görmek büyük zevk oldu. Biraz eskilerden gelen Uzunboylu Esmer Adam- You’ll Meet A Dark Tall Stranger ve en son filmi The Blue Jasmine- Mavi Yasemin. Steven Soderbergh, Acı Reçete- Side Effects ile uluslararası görkemli bir entrika sundu. Sacha Gervasi’nin Hitchcock’u kolay anlatılamaz bir kişiliği, yönetmen Alfred Hitchcock’u anlatmayı denedi. Tom Hooper ise karşımıza şaşırtıcı bir müzikal getirdi: Les Miserables- Sefiller.
Fransa’dan ilginç bir kadın filmi, Abdellatif Kechiche (Abdüllatif Keşiş) imzalı Mavi En Sıcak Renktir- La Vie d’Adele/ Blue is the Warmest Color ve de Jacques Audiard imzalı De Rouille et d’Os- Pas ve Kemik, seyirciyi oldukça şaşırttı. François Ozon ise tipik Fransız iki filmiyle birden yılın kazananlarındandı: Evde- Dans La Maison ile Genç ve Güzel- Jeune et Jolie.
Bosnalı David Tanovic’in Bir Hurdacının Hayatı da sürpriz filmlerden biri oldu. Şili’den gelen Pablo Larrain imzalı NO ülkesinden önemli gözlemler getirdi. Koreli usta Kim Ki-duk’un son dönem başyapıtı Acı- Pieta ise farklı bir sinema özleyenleri doyurdu.
Şimdi yılın bence en iyilerini kişisel seçimim olarak sunuyorum:
1- Mavi Yasemin- Woody Allen
2- Yerçekimi- Alfonso Cuaron
3- Evde- François Ozon
4- Acı- Kim Ki-duk
5- Mavi En Sıcak Renktir- Abdellatif Kechiche
6- Aşk Şimdi- Ol Parker
7- Zero Dark Thirsty- Kathryn Bigelow
8- Timothy Green’in Tuhaf Yaşamı- Peter Hedges
9- Dünya Savaşı Z- Marc Foster
10- Pas ve Kemik- Jacques Audiard
Meraklıları için bir ikinci on film daha yazıyorum:
11- Sefiller- Tobe Hooper
12- Maskeli Süvari- Gore Verbinsky
13- Bir Hurdacının Ölümü- Danis Tanovic
14- Zafere Hücum- Ron Howard
15- Uzay Oyunları- Gavin Hood
16- Genç ve Güzel- François Ozon
17- Umut Işığım- David O’Russell
18- Bitik Şehir- Allan Hughes
19- Lincoln- Steven Spielberg
20- Suç Çetesi- Ruben Fleischer
Haftaya Türk sinemasında buluşmak üzere...