24 Haziran 2023

Yatmak ya da yatmamak... İşte bütün mesele...

Film zaman zaman çok etkileyici bölümler içeriyor...

BÜYÜ DE GEL

X X X

(No Hard Feelings)

Yönetmen: Gene Stupnitsky 
Senaryo: Gene Stupnitsky, John Phillips 
Görüntü: Eigil Bryld
Müzik: Mychael Dana, Jessica Rose Weiss
Oyuncular: Jennifer Lawrence, Andrew Barth Feldman, Laura Benanti, Matthew Broderick, Natalie Morales, Scott MacArthur, Ebon Moss-Bachrach, Kyle Minjah, Jordan Mendoza, Amalia Yoo

Columbia-Sony yapımı, 2023

İşte hemen herkesi hoşnut bırakacak, yeterince çılgın ve özgün bir komedi. Belki türün başyapıtlarından değil; ama şu sıkıntılı dönemde insanı rahatlatabilecek yapımlardan...

ABD'de New York Eyaleti'nin en büyük adası olan Long Island'ın en doğu ucunda yer alan Montauk kasabasında geçen bir hikâye. Filmin bir yerinde yaşını 32 olarak açıklayan Maddie, bir yandan Uber şoförlüğü de yapan ve maddi açıdan büyük sıkıntıları olan bir kadındır. Vergi borçlarını ödeyemez; evi ve hatta arabası bile elden gitmek üzeredir. Eski sevgilisi Gary ile de arası kalmamıştır.

Ve birden karşısına bir fırsat çıkar. Öyle sıradan değil; ancak o coğrafyanın sunabileceği... Bir 'helikopter aile', yani filmdeki anlamıyla (bilmiyorum, İngilizcenin derinlerinde saklı bir tabir midir) çocukları için her şeyi yapmaya hazır ve nazır zengin bir aile, ondan özel bir ricada bulunurlar: 19 yaşındaki oğulları Percy'le tanışıp dost, hatta mümkünse sevgili olmak... Ve ona sadece aşkı değil, özelikle tümüyle uzak durduğu gerçek hayatı öğretmek... Tüm sırları, oyunları, gerçekleri, iyi ve kötü yanlarıyla...

Çünkü Percy öyle bir çocuktur ki... Gerçi öğrenciliği iyidir, hatta ünlü Princeton üniversitesine girmeye hak kazanmıştır. Ama hayatında yapmadığı o kadar çok şey vardır ki... Ne arabaya binmiştir, ne alış-verişe çıkmış... Ne sevmiş, ne sevilmiş... Ne de kasabanın dışına adım atmış... Ailesinin cep telefonu sayesinde her an izlediği, bisikleti ve köpekler ilgi duyduğu sayılı şeyler olan... Ve koleje gitmeden hayatla asgari bir ilişki kurması önemli gözüken....

Böylece bu iki insan, her şeyleriyle alabildiğine ters düşen bu iki karakter bir araya gelirler. Maddie'nin bu içine dönük genç adama gündelik hayattan sekse her şeyi öğretmesi hiç de kolay olmayacaktır. Öylesine ki kadın bir yerde "Deliyim ben, deliyim!" diye haykırırken, öte yanda Percy'nin her insan gibi ruhunun derinliklerinde gizli özellikleri de keşfedecektir.

Film zaman zaman çok etkileyici bölümler içeriyor. O arabanın kurban edilmesi... O görkemli limuzinlerle dolaşma... Ya da -en güzel bölümü- Percy'nin bir kulüpte Maddie'nin ısrarıyla piyano başına geçip harika bir şarkı söylemesi. Ki bu bölümde Maddie ona aşık olduğunu ilk kez gerçek anlamıyla duyumsuyor. Acaba bu gerçekten de yatmalarına giden yolu açacak mıdır?

Filmin komedi yanı yer yer biraz abartılmış duruyor. Ama o kadarcık kusur kadı kızında da olur!.. Ben oyuncuları da çok sevdim. Özellikle Jennifer Lawrence... Ki kendisini uzun zamandır görmemiştik. Oyuncu 1990 doğumlu imiş. Demek ki filmde 32 yaşında olduğunu itiraf ederken hiç abartmamış... Onun 2006'larda TV dizileriyle başlayan kariyeri zaman içinde özellikle iki son derece popüler iki sinema serisiyle zirveye çıkmıştı: X Men ve Açlık Oyunları... İkincisinin yeni bölümü yakında perdelerimize yansıyacak. 2011-2016 arası dört kez Oscar adayı olmuş, ödülü 2013 yılında Silver Linings Playbook- Umut Işığım filmiyle almıştı. Ben film boyunca onu Hülya Avşar'a benzettiğimi de söylemeliyim.

Ayrıca Percy'de Andrew Barth Feldman gerçekten de büyük bir yetenek. Umarım geleceği olur. Onun ana-babasında, Laura Benanti-Matthew Broderick ikilisi de kusursuz. Özellikle babada uzun zamandır görmediğimiz Matthew Broderick'le hasret giderdik!.. Ama ilk başta tanıyamadığım kadar yaşlandığını da söylemeliyim. 


Not: Sevgili okurlarım;

Bugün (24 Haziran Cumartesi) saat 12.00'den itibaren 40 dakika boyunca Tele 1 kanalında (Digiturk'de 48. kanal) Nilüfer Bıyıklı'nın Başka Sohbet programının canlı konuğu olacağım ve sinemadan siyasete her şeyi konuşacağız. Ayrıca tüm okurlarıma güzel bir bayram tatili dilerim.

Atilla Dorsay kimdir?

Atilla Dorsay 1939 İzmir, Karşıyaka'da doğdu. Çocukluğu zor savaş yıllarında geçti. O yıllardan her şeyin karneyle alındığını, radyolardan yayılan savaş haberlerini ve ilk sinema deneyimlerini oluşturan savaş üzerine filmleri hatırlıyor.

On yaşındayken ailesi sırf onu Galatasaray Lisesinde okutabilmek için İstanbul'la göç etti. Böylece Fransız kültürüyle yetişti.

Güzel Sanatlar Akademisi'nde (şimdiki Mimar Sinan Üniversitesi) mimarlık okudu. Hayatta her koşulda koruduğu estetik bakışını bu temele borçlu olduğunu söyler.

Rehberlik, gazetecilik ve eleştirmenlik yaptı.

1966 yılında başladığı Cumhuriyet gazetesindeki yazılarını 27 yıl boyunca sürdürdü.

Bu aralıkta Leman Dorsay'la evlendi. İki çocuk ve üç torunu oldu.

Sonraki yıllarda Cumhuriyet'ten kendi isteğiyle ayrıldı. Kısa bir süre için Milliyet'te devam eden ve hâlâ süren dergi yazarlığı yaptı.

Yeni Yüzyıl'da yepyeni bir gazeteyi yaratmanın keyfini yaşadı. Daha sonra Sabah gazetesinde devam etti. Buradan kendi deyimiyle "ilkesel bir tavırla" ayrıldı: Bir yazısında (Emek Yoksa Ben De Yokum) okuruna Emek sineması üzerine verdiği bir sözü tutmak için.

Atilla Dorsay, 2013 yılından beri "Özgür, serbest, hiçbir konu, yer ve zaman kısıtlamasına tabi olmadan... Ama artık maaşsız!.. Ve çok yakında tam on yılını dolduracak olan..." sözleriyle işaret ettiği T24'te yazıyor.

Atilla Dorsay'ın kültür-sanata dair birçok alanda çabaları oldu. İKSV'de çalışıp yıllar boyu İstanbul Sinema Festivali'nin kadrosunda yer aldı. Dünya çapında sayısız ünlüyü basın toplantılarında sundu, söyleşiler yaptı, fotoğraflarını çekti.

TRT'de hem haftalık müzik programları yaptı, hem de filmler sundu. Özellikle sinemanın 100. yılının kutlandığı 1995 yılı ve sonrasında sayısız klasiği Murat Özer, Alin Taşçıyan, Müjde Işıl gibi genç meslektaşlarıyla birlikte tanıttı.

Sinema Yazarları Derneği'ni (SİYAD) kurdu ve uzun yıllar başkanlığını yürüttü. Ödül gecelerini özenle seçilmiş sunucular ve müzisyenlerle sundu. Yine kendi sözleriyle; "zamanı geldiğinde tüm bu görevleri genç arkadaşlarına bırakmayı da ihmal etmedi".

Dorsay'ın en büyük üretimleri kitapları. 1970'lerden itibaren eleştirisini yazdığı tüm filmleri Türk ve yabancı sinema olarak tasnif ederek pek çok kitapta topladı. Bu kitaplar son 50 yılın bir dökümü niteliği taşıyor.

Aynı zamanda İstanbul, Beyoğlu, şehircilik; biyografiler (özellikle Türkan Şoray ve Yılmaz Güney), söyleşiler, seyahat notları, hikâye, hatta şiirler de yazdı.

Müzik merakını görkemli bir arşivle birlikte sunduğu bir eser yayımladı. Ne Şurup Şeker Şarkılardı Onlar adıyla yayımlanan bu kitap, 20. yüzyıl pop-müzik tarihini anlatıyor.

Kitaplarının sayısı şimdilerde 60'ı aştı, ama daha sayısız projesi var. Son olarak 2022'de Tartışmalar, Polemikler, Kavgalar, onu tamamlayan Övgüler, Yergiler, Atışmalar ise 2023'de çıktı. Ardından daha birçoğu da gelecek. Kendisinin dediği gibi "Allah kısmet ederse!"...

 

Yazarın Diğer Yazıları

Roma tarihine ‘Güç ve Onur’ sloganı eşliğinde yolculuk

Film, belki çok uzun (148 dakika), çok karmaşık, aşırı dramatik gözüküyor. Ama yine de görmeye değer...  

İstanbul güzellikleri önünde özel bir motorla tanışmak

Rahat ve olgun bir kamerayla çekilmiş, müziğe başvurmayan bir film. Belki çok akışkanlığı olmayan, sakin ve özgün bir yapım. Ama bu özgünlüğün birçok sinefili çekeceğine inanıyorum

Din üzerine söylenebilecek ne varsa

Rüya görmek bir anlamda kelebek görmek midir? Tek gerçek varsa, o nedir? Ve sonunda acaba din bir kontrol sisteminden başka bir şey değil midir?

"
"