ARAYIŞ X X X ½
(The Search)
Yönetim ve senaryo: Michael Hazanavicius
Görüntü: Guillaume Schiffman
Oyuncular: Berenice Bejo, Annette Bening, Maksim Emelyanov, Abdülhalim Mamutsiev, Zukhra Duishvili, Yuriy Tsurilo/ Fransa- ABD ortak yapımı
|
Artist’le dünya çapında ün ve başta Oscar sayısız ödül kazanan Fransız yazar-yönetmeni Hazanavicius, yeni filmini bir küçük Amerikan klasiğinden uyarlamış:
Fred Zinnemann’ın çıkış filmi olan ayni adlı The Search (1948).
O filmde, ikinci dünya savaşı hengamesi içinde kaybolup umutsuz bir biçimde ailesini arayan 9-10 yaşlarındaki çocuk, bu kez günümüzde Rus- Çeçen savaşına taşınmış. Bu taşınmanın uygun biçimde yapıldığı ve iyi bilmediğimiz bu savaşın görece güncelliğiyle daha çok ilgimizi topladığı kesin.
Demek ki ortam 1999’ların Çeçenistan’ı. Komünizmin çöküşünden ve Sovyet imparatorluğunun dağılmasından on yıl sonra, devletin başında Boris Yeltsin vardır, Putin ise yeni başbakan olmuştur. (Sonradan başkanlığa tırmanacaktır: tıpkı Güney komşusu gibi!)
O karışık günlerde, aslında bir yüzyıldır Sovyet rejimiyle savaşan Çeçen halkı tam bir isyan halindedir. Filmin başındaki bir sözümona amatör işi belgesel, bize isyanı kanlı biçimde bastıran gencecik Rus askerlerini gösterir. Çeçen ana-baba vahşice öldürülürken, yanlarındaki yetişkin kızları Raisa canını zor kurtarır.
Yakındaki yıkıntı halindeki evde ise, Raisa’nın iki erkek kardeşi vardır. On yaşlarındaki Hacı kıyımı dehşetle izler. Öbürü ise henüz bebektir ve artık sorumluluk Hacı’dadır. Onu alıp kaçar, ama çaresizlik içinde bir Çeçen evine bırakır.
Öte yandan, çok uzak olmayan küçük yerleşimlerde başka hikayeler vardır. Bir arkadaşıyla dolanırken askerler tarafından tutuklanan Rus delikanlısı Kolya, apar-topar askere alınır. Orada onu zorlu bir eğitim ve sonra cephe beklemektedir. Bir başka köyde ise sivil bir insan hakları örgütü adına çalışan genç Fransız kadın Carole ve onun çabası içinde sık sık karşılaştığı, bir göçmen komitesindeki kadın görevli Helen vardır.
Ve tüm bu kahramanlar, fonunda amansız acıların yaşandığı bir hikayede sık sık karşılaşacaklardır.
Film demek ki özgün bir hikayeye dayanmıyor. Ama bize yanı başımızda yaşanmış ve tam olarak bitmemiş bir savaştan çok ilginç ve insancıl perspektifler sunuyor. Yönetmen, ilk başarısını getiren Artist’den öylesine farklı bir film yapmış ki...
Film, ünlü oyuncuları, Carole ve Helen rollerindeki Berenice Bejo ve Annette Bening’in yanısıra, çok iyi seçilmiş Rus ve Çeçen oyunculara dayanıyor. Yönetmenin yar-ü vefakarı (yani eşi!), Artist’le tanıdığımızBerenice Bejo ve yılların oyuncusu Annette Bening, tümüyle makyajsız ve de yapmacıksız oyunlarıyla rollerini ustaca oynuyorlar. Kolya’da genç Rus aktörü Maksim Emelyanov olağanüstü. O inanılmaz sertlikte, sanki Kubrick’in Full Metal Jacket’iyle yarışan askeri eğitim bölümleri, onun sayesinde ayrı bir güç kazanıyor.
Raissa’da Zukhra Dushlivi sanki doğuştan ezik bakışlarıyla gayet iyi. Ama belki en unutulmazı, küçük Hacı’daki Abdülhalim Mamutsiev. Bu küçük oyuncu yüzünden eksik olmayan o hayret ifadesi ve çevresine dehşetle bakan çocuk gözleriyle, karşımıza kolay unutulmayacak bir çocuk portresi getiriyor.Umarım ilerde parlak bir oyuncu olur.
Sonuç olarak, yer yer biraz bir ‘proje filmi’ gibi dursa da ve finali diyelim ki Batı Cephesinde Yeni Birşey Yok klasiğindeki gibi unutulmaz olmayı kılpayıyla kaçırsa da, bu gerçekten ilgiye değer bir savaş-karşıtı film. Dediğim gibi, bize böylesine yakınlığı ve Çeçenlerin en azından ‘din kardeşimiz’ olması, filmi bizler için ayrıca ilginç ve görülmeye değer kılıyor.