30 Ağustos 2014

Ünlü “Şeytan” filminin izinde...

Avustralyalı Eric Bana benim için hep izlenmesi keyifli bir oyuncu oldu. Yine öyle...

BİZİ KÖTÜDEN KORU

(Deliver Us from Evil)

Yönetmen: Scott  Derrickson
Senaryo: S. Derrickson, Paul Harris Boardman
Görüntü: Scott Kevan
Müzik: Christopher Young
Oyuncular: Eric Bana, Edgar Ramirez, Chris Coy, Dorian Missick, Oliva Nunn, Sean Harris, Joel McHale/ Amerikan filmi, 2014

Hayatımda bu kadar umut verici biçimde başlayıp öyle de giden, ama bir noktadan sonra –yaklaşık son 35-40 dakikada- bir çuval inciri böylesine berbat eden bir film görmedim!...

Daha önce de Şeytan Çarpması- The Exorcism of  Emily Rose ve Lanet- Sinister filmleriyle bu konulara merakı bilinen Scott Derrickson’un filmi, gerek jeneriklerde, gerekse film üzerine bilgilerde yazıldığı gibi, New York polisinin (artık birçok TV dizisi sayesinde iyi bildiğimiz) olay raporlarından derlenmiş.

Komiser Ralph Sarchie, eşi ve küçük kızıyla sakin bir hayat süren ve kendisini tümüyle işine adamış bir polistir. Evdekileri ihmal edecek kadar... Geçmişindeki kimi acı olaylar ise zaman zaman su yüzüne çıkmakta ve kabuslar görmesine yol açmaktadır.

O sırada dev kentte garip suçlar üst üste gelmeye başlar. Sakin bir adam karısını ölesiye döver, kendi halinde bir ev kadını küçük oğlunu hayvanat bahçesindeki yırtıcılara atar, çöplükte bir bebek cesedi bulunur...  Hepsi New York’un ‘tekinsiz’ Bronx yöresinde patlak veren bu olayları araştıran komiserin yolu, kendine özgü bir katolik papaz olan Mendoza’yla kesişir.

Vaktiyle içkiden uyuşturucuya, kadın avcılığından hippy’liğe her şeye bulaşmış olan Mendoza, ona olayların ardındaki asıl nedeni göstermeye çalışır:

Suçluların hepsi de Irak’ta savaşmış bir grup insan ve yakınlarıdır. Ve ta oradan gelip ruhlarına girmiş bir kötülük, bir başka deyimle ‘şeytan’, katolik inançlarına göre ‘exorcism’ denen törenle çıkarılmalıdır.

Film ilk bir saatinde kendisini bitmeyen bir ilgiyle izletiyor. Hep karanlığıın egemen olduğu mekanlar –çünkü kötülük girdiği her yerde ilk iş olarak ışıkları söndürmektedir!.. Sürekli mistik bir atmosfer, birbirinden ürkünç karakterler... Çok sinemasal bölümler: tüm hayvanat bahçesi sahneleri gibi...Ve türünde bir başyapıt seyrettiğiniz izlenimi...

Ne var ki sonlarda işler biraz bozuluyor. O bitmeyen şeytan çıkarma ayini, aslında The Exorcist- Şeytan filminden ve takipçilerinden iyi bildiğimiz bir törene dönüşüyor. Üstelik öylesine uzatılıyor ki... Törenin beş aşamalı olduğu ve herbirinin ne olduğu üzerine bilgiler, belki hıristiyanlık üzerine bilgi dağarcığınızı zenginleştiriyor. Ama sinefil zevkine bir katkısı olmadan!..

Avustralyalı Eric Bana benim için hep izlenmesi keyifli bir oyuncu oldu. Yine öyle... Rahip Mendoza’da Edgar Ramirez ve özellikle Butler’da Joel McHale de (finalde ‘ruhu temizlenen’ adam!), kolay unutulmaz karakterler çiziyorlar.

 

Yazarın Diğer Yazıları

Aksiyon sinemasında çekici ve modern bir zirve

'Avcı Kraven'de pek uyum sağlamayan, karmaşık ve biraz zıt motifler olduğunu biliyorum. Ama belki bu filmin gücünü oluşturan asıl öge. Bunca tema içinde böylesine çekici bir filme ulaşmak... Kolay olabilir mi?

Son dönemin en büyük düş kırklığı getiren filmi

Her şeyin sonuç olarak bir özenti gibi durduğu "Hain"de, cesetler birbiri ardına geliyor. Sonu yok sanki... Sonunda bir tek başkan, yani Haldun Dormen sağ kalıyor. Acaba ona olan saygıdan mı dersiniz?

Kadın özgürlüğüne adanmış çok özgün bir komedi

Mukadderat; bir yandan yalnız bizde değil, tüm dünyada da var olan aile kurumunun miras denen olayla boğuşmasını ele alır. Öte yandan bu yaşlanmayı kabul etmeyen bir kadının portresidir

"
"