03 Kasım 2023

Ünlü pizzacıyı basan canavarların ürkünç hikâyesi

Hayli değişik ve ürkünç bir korku filmi denemesi

FREDDY'NİN PİZZZA DÜKKANINDA BEŞ GECE

X X X

 (Five Nights at Freddy's)

Yönetmen: Emma Tammi
Senaryo: Scott Chawton, Emma Tammi, Seth Cuddeback
Görüntü: Lynn Moncrief
Müzik: The Newton Brothers
Oyuncular: Josh Hutcherson, Elizabeth Lail, Kat Conner Sterling, Piper Rubio, Mary Stuart Masterson, Matthew Lillard

Universal filmi, 2023.

İşte bu haftanın biz film yazarlarına basın gösterimiyle sunulan tek filmi!... Galiba Cumhuriyet'in 100. yılını kutlama çabası ve bunun getirdiği görkemli ve milletçe paylaşılmış sevinç, bir süre için kapalı mekanlara gitmeyi akla getirmediği için... Böylece hiç olmazsa karşımıza kendi türünde, yani korku-gerilim alanında hayli özgün bir film geldi.

Evet, film aslında son dönemin gözde eğlencelerinden video-game denen bir olaydan yola çıkmış. Daha 2014'te Five Nights at Freddy's adlı popüler bir video oyunu çıkmış piyasaya... Açılış bir tür 'tiyatroda dehşet'... (Operada Hayalet klasiğini akla getiren)... Bu jenerik-öncesi bölümde, 1980'lerin dünyasında kariyer danışmanlığından gece bekçiliğine kaymış ve kısaca Mike diye anılan Michael'i tanıyoruz. Ve pizzacı olduğu kadar moda video oyunlarına da yer vermiş büyük bir mekanı keşfediyoruz onunla birlikte...

Bu ürkünç mekan 80'li yıllarda birden ortadan kaybolan küçük çocuklar barındırmıştır. Bunlardan biri de Mike'in kardeşi Garrett olmuştur: onun gözünün önünde kaçırılarak... Mike bu olayı hiç unutmamıştır ve karabasanlarında hep görmeyi sürdürmüştür. Arada ana-babasını da kaybederek... Sonra sıra belki de artık biraz büyümüş kızkardeşi Abby'ye gelmiştir. O da durmadan garip resimler çizip duran, içe dönük, gizemli bir kızdır artık...

Gelelim o tuhaf ve ürkütücü mekana... Ki o kaybolan çocuklar efsanesi yüzünden uzun zamandır kapalı durmaktadır. Aslında gerçekten kötü bir çete ortalarda dolaşsa da, her yanı dolduran oyuncak bebekler de vardır. Kimileri gerçek insan boyutlarını bile aşan dev canavarlar... Adları Freddy, Bonnie, Chica, Cupcake, Foxy vs. olan... Araya ürkünç teyze Jane ve sonrasında, Mike'a gerçek bir dost olduğunu göstermeye çalışan güzel Vanessa girer. Hayli yakışıklı bir erkek olan Michael'ın tüm korkuları yenip bir aşka tutunması mümkün olabilir mi? Yoksa tersine, Vanessa da onun hayatına bir başka hayalet mi sokacaktır? 

Sonuç olarak, bence hayli değişik ve ürkünç bir korku filmi denemesi. Her ne kadar Batılı eleştirmenler çok tutmamış olsalar da... Videoların 80'lerin gözde bir teknolojisi olması filmi daha inanılır kılıyor. Filmin bir başka ana teması da şu olabilir: çocuk masumiyeti kötülüğü yener... Ama sahiden de yener mi? Ya da, aile en önemli şeydir ve sonunda ona sığınmak kaçınılmazdır... Bu da hep doğru mudur?

Bu hayli ürkünç filmin hemen tümüyle kadınların elinden çıkması da ayrıca ilginç. Yönetmen-yazar Emma Tammi, görüntüyü yüklenen Lynn Moncrief; ayrıca Vanessa'da Elizabeth Lail, Abby'de Piper Rubio, teyzede Mary Stuart Masterson...

Ama elbette Michael'de Josh Hutcherson'ın tüm filmi sürükleyen görkemli oyununa şapka!... The Newton Brothers'ın müziği de çok iyi. Ayrıca birçok sahnede gözüken ve filme canlılık katan onca küçük çocuğu da (ki yarım düzine kadar varlar!) kutlamak gerekir. Belki onları böylesine inandırıcı olma konusunda eğiten kişiyle birlikte...


NOT: Yarın (Cumartesi) TÜYAP Kitap Fuarı'nda olacak ve Remzi standında özellikle son kitabımı imzalayacağım. Pazar günü de olmam çok olası.

Atilla Dorsay kimdir?

Atilla Dorsay. 1939 İzmir, Karşıyaka'da doğdu. Çocukluğu zor savaş yıllarında geçti. O yıllardan her şeyin karneyle alındığını, radyolardan yayılan savaş haberlerini ve ilk sinema deneyimlerini oluşturan savaş üzerine filmleri hatırlıyor.

10 yaşındayken ailesi sırf onu Galatasaray Lisesinde okutabilmek için İstanbul'la göç etti. Böylece Fransız kültürüyle yetişti.

Güzel Sanatlar Akademisi'nde (şimdiki Mimar Sinan Üniversitesi) mimarlık okudu. Hayatta her koşulda koruduğu estetik bakışını bu temele borçlu olduğunu söyler.

Rehberlik, gazetecilik ve eleştirmenlik yaptı.

1966'da başladığı Cumhuriyet gazetesindeki yazılarını 27 yıl boyunca sürdürdü.

Bu aralıkta Leman Dorsay'la evlendi. İki çocuk ve üç torunu oldu.

Sonraki yıllarda Cumhuriyet'ten kendi isteğiyle ayrıldı. Kısa bir süre için Milliyet'te devam eden ve hâlâ süren dergi yazarlığı yaptı.

Yeni Yüzyıl'da yepyeni bir gazeteyi yaratmanın keyfini yaşadı. Daha sonra Sabah gazetesinde devam etti. Buradan kendi deyimiyle, "ilkesel bir tavırla" ayrıldı: Bir yazısında, (Emek Yoksa Ben De Yokum) okuruna Emek sineması üzerine verdiği bir sözü tutmak için.

Dorsay, 2013'ten beri, "Özgür, serbest, hiçbir konu, yer ve zaman kısıtlamasına tabi olmadan... Ama artık maaşsız!.. Ve çok yakında tam on yılını dolduracak olan..." sözleriyle işaret ettiği T24'te yazıyor.

Dorsay'ın kültür-sanata dair birçok alanda çabaları oldu. İKSV'de çalışıp yıllar boyu İstanbul Sinema Festivali'nin kadrosunda yer aldı. Dünya çapında sayısız ünlüyü basın toplantılarında sundu, söyleşiler yaptı, fotoğraflarını çekti.

TRT'de, hem haftalık müzik programları yaptı, hem de filmler sundu. Özellikle sinemanın 100. yılının kutlandığı 1995 yılı ve sonrasında sayısız klasiği Murat Özer, Alin Taşçıyan, Müjde Işıl gibi genç meslektaşlarıyla birlikte tanıttı.

Sinema Yazarları Derneği'ni (SİYAD) kurdu ve uzun yıllar başkanlığını yürüttü. Ödül gecelerini özenle seçilmiş sunucular ve müzisyenlerle sundu. Yine kendi sözleriyle; "zamanı geldiğinde tüm bu görevleri genç arkadaşlarına bırakmayı da ihmal etmedi".

Dorsay'ın en büyük üretimleri kitapları. 1970'lerden itibaren eleştirisini yazdığı tüm filmleri Türk ve yabancı sinema olarak tasnif ederek pek çok kitapta topladı. Bu kitaplar, son 50 yılın bir dökümü niteliği taşıyor.

Aynı zamanda İstanbul, Beyoğlu, şehircilik; biyografiler (özellikle Türkan Şoray ve Yılmaz Güney), söyleşiler, seyahat notları, hikâye, hatta şiirler de yazdı.

Müzik merakını görkemli bir arşivle birlikte sunduğu bir eser yayımladı. Ne Şurup Şeker Şarkılardı Onlar adıyla yayımlanan bu kitap, 20. yüzyıl pop-müzik tarihini anlatıyor.

Kitaplarının sayısı şimdilerde 60'ı aştı, ama daha sayısız projesi var. Son olarak Tartışmalar, Polemikler, Kavgalar adı kitabı Eylül 2022'de okurla buluştu. Ardından daha birçoğu da gelecek. Kendisinin dediği gibi "Allah kısmet ederse!"...

 

 

Yazarın Diğer Yazıları

Roma tarihine ‘Güç ve Onur’ sloganı eşliğinde yolculuk

Film, belki çok uzun (148 dakika), çok karmaşık, aşırı dramatik gözüküyor. Ama yine de görmeye değer...  

İstanbul güzellikleri önünde özel bir motorla tanışmak

Rahat ve olgun bir kamerayla çekilmiş, müziğe başvurmayan bir film. Belki çok akışkanlığı olmayan, sakin ve özgün bir yapım. Ama bu özgünlüğün birçok sinefili çekeceğine inanıyorum

Din üzerine söylenebilecek ne varsa

Rüya görmek bir anlamda kelebek görmek midir? Tek gerçek varsa, o nedir? Ve sonunda acaba din bir kontrol sisteminden başka bir şey değil midir?

"
"