29 Nisan 2020

Tek adam rejimi ve din - laiklik çatışması

Birden dinle hukuk, inançla laiklik, dogmatizmle demokrasi birbirine giriyor. Ve en yetkili din adamımızın ağzından eşcinsellere ve de zinaya karşı ciddi bir saldırı geliyor

Korona günleri sürüyor. Bütün ihtişamıyla; kimi iyimser gelişmelere ve görüşlere karşın temelde tüm dünyada giderek yaygınlaşmasına; Afrika'dan Latin Amerika'ya, Uzakdoğu'dan Ortadoğu'ya, İran'dan Rusya'ya veya Yunanistan'dan Bulgaristan'a komşu ülkelerdeki sıçramalarına bakıp gerçekten umutlu olmak mümkün mü?

Ama hayat sürüyor. Ve ölüm herbirimize, dünyadaki son insana ulaşıncaya dek sürecek. Böyle bir ortamda tüm kişisel, ailesel, entelektüel çabalarımızı, bu büyük savaşın içinde toplumca ayakta kalma kaygısına ve hedefine yöneltmemiz gerekirken olup bitene bakınız. Özellikle de iktidardakilerden yükselen aykırı seslere; günün 'mana ve ehemmiyeti' ile hiç ilgisi olmayan tavır ve eylemlere...

Çok partili hayata geçtiğimizden beri -hatta Atatürk döneminde bile- görülmemiş bir tek adam rejimi altında olduğumuz şu günlerde, olup bitenler gerçekten şaşırtıcı ve irkiltici. Kimileri biraz abartılmış olsa da önemli bir bölümü haklı gözüken nisbeten olumlu gelişmelerle, bu amansız savaşım içinde belli bir noktaya ulaşırken ve en azından şu günlerde yöneticilerimizden gerçek anlamda herkesi kavrayıcı, tüm vatandaşlarımızı kucaklayıcı bir siyaset beklerken...

Birden dinle hukuk, inançla laiklik, dogmatizmle demokrasi birbirine giriyor. Ve en yetkili din adamımızın ağzından eşcinsellere ve de zinaya karşı ciddi bir saldırı geliyor. "İslam zinayı, Lutiliği, eşcinselliği lanetliyor. Nedir bunun hikmeti? Hastalıkları beraberinde getirmesi ve nesli çürütmesidir bunun hikmeti" diyor ve bunlarla günümüzün belası Koronavirüs arasında bir bağ da kuruveriyor!

Fesuphanallah!.. Ne ilgisi var? Zina birden ayyuka mı çıktı; eşcinseller yasakları delip mutat yürüyüşlerine mi başladı? Bu konuda sevgili Mehmet Yılmaz'ın dünkü enfes yazısına ne eklenebilir? Sanki birkaç hafta önce, bu patırtıda Kanal İstanbul için kamulaştırma yapmaya kalkışma densizliğinin bir başka türlüsü ya da yine şu sırada TOKİ'nin "millet bahçesi" ihalelerinin...

Ama bu durum tek adamımızca hemen benimseniyor. Büyük din büyüğümüz koruma altına alınıyor. Ve bu çıkışı eleştiren bir büyük baroya dava açılıyor. Elbette o tek adamın onayı, hatta isteğiyle... O akşam, onun çok beklenen ve tüm kanallarca da yayınlanan 'ulusa konuşma'sında da belirdiği üzere...

Böylece hukukun olmazsa olmazı olan avukatlarımız da bu 'gözdağı' eylemiyle gözden çıkarılıyor. Ve laik ve demokratik Türkiye'nin resmi devlet politikası, hukuka karşı dinin yanında yer alıyor. Bir kez daha...

Aynı konuşmada tek adamımızın, iki has adamının bizim kavrama yeteneğimiz dışında kalan tuhaf işlerini koruma çabası ve de "Kılıçdaroğlu'nun 4 Yalanı" adlı, eski TRT günlerini ve onun Yalan Rüzgarı vb. dizilerini hatırlatan çıkışı da dikkat çekti. Son bölümü adetinin tersine uzaktan okumadı, onun için de heyecanı hissedildi!..

Bense kendi adıma bu uzun hitapta aradığımı bulamadım. Çünkü ben "65 yaş üstü" ve "20 yaş altı"ların paralel yasakları yüzünden bir türlü torunlarımla buluşamıyor ve bunun acısını çekiyordum; hâlâ da çekiyorum. Ve bu soruna çözüm bekliyorum, Sabırla, ama inatla...

Aslında bugün için hazır bir yazım vardı: Geçen yılın en popüler Türk filmi, beş buçuk milyon seyirciyle rakipsiz gişe şampiyonu olan ve Netflix'te izlediğim 7. Koğuşta Mucize filminin eleştirisi ve de "Evde ne dinliyorum?" adlı ve müzik temalı bir yeni yazı. Artık inşallah hafta sonuna... 

 

 

Yazarın Diğer Yazıları

Afyon'da müzik, dostluk ve siyaset günleri

Hepsi artık benim kolay unutulmaz anılarım arasında girdiler ve öyle kalacaklar

ABD'deki hayali bir savaşın korkunçluğu tam şu günlere denk düşüyor

Dünyamızın savaş denen korkunç olaya sayısız ülkede esir düştüğü şugünlerde, bu film önemli bir eleştiri sayılabilir

Bir korku klasiğinin ilk günlerine dönüş

Bu türü sevenler ve özlemiş olanlar için iyi bir seyirlik sayılabilir