31 Ocak 2014

Tahran'dan Paris'e kadın erkek ilişkileri...

Çocuklar dahil tüm oyuncuların gayet iyi oynadığı bu çağdaş siyasal soslu dram, kimi seyircileri mest edebilir. İçine girebilmek koşuluyla...

GEÇMİŞ   

(Le Passe)

 

Yönetim ve senaryo: Ashgar Farhadi

Görüntü: Mahmud Kalari

Müzik: Evgueni Galparine, Youli Galperine

Oyuncular: Berenice Bejo, Tahar Rahim, Ali Mosaffa, Pauline Burlet, Elyes Aguis

Yapım: Fransız filmi.

 

İranlı yönetmen Aşgar (ya da Asghar) Farhadi’yi kendi adıma yıllardır izledim. Oldukça genç sayılabilecek (1972 doğumlu) sanatçı, 2003’deki Dancing in the Dust filminden beri çalışıyor. Bir dönemde çok ünlü ve saygın, ama aslında hep içine kapalı kalmış bir ulusal sinemada ve film yapımının çeşitli güçlüklerle karşılaştığı bir ülkede var olmak, hele dış dünyada tanınmak kolay değil. İşte Farhadi, Abbas Kiarostami veya Muhsin Makhalbaf gibi adlardan sonra bu zor serüvende başa güreşen bir sanatçı artık...

Sonraki filmlerinden Güzel Şehir ve Fireworks Wednesday’i göremedik. Ama About Elly- Elly Hakkında 2009 Berlin şenliğinde büyük ilgi görüp en iyi yönetmen ödülü aldığında oradaydım. A Separation- Bir Ayrılık ise 2011 Berlin’inde yarıştı ve bu kez Altın Ayı’yı aldı. Ayni film, Oscar’da en iyi özgün senaryo ile yetindi.

Le Passe- Geçmiş ise geçen yılın Cannes şenliğinde yarıştı. Yine çok övüldü, çok iyi eleştiriler aldı.  Ve o şenliğe damgasını vuran, hatırlanacak filmlerden biri oldu. Ama önemli bir ödüle ulaşamadı.

Yönetmen yine bir avuç insanın özenle yazılmış ve incelikle sinemalaştırılmış ilişkisini anlatıyor. Ama bu kez (ilk kez) anavatanının dışına çıkmış. Eskilerden Abbas Kiarostami’nin çok iyi bilip yaşadığı bir serüven!..

Bu bir avuç İranlı ve de Fransızın öyküsü, aslında hayli karışık bir ilişkiler yumağı. Ve ana mekân Fransa, Paris. İranlı Ahmed’le evli Fransız kadını Marie, kocasının dört yıl önce Tahran’a dönmeyi seçmesi sonucu, önceki evliliklerinden olan iki çocuğuyla yalnız kalmıştır. Arada yeni biriyle tanışır: bu kez Arap kökenli olan Samir. Onunla evlenmek ister, ancak bunun için Ahmed’in geri dönmesi ve boşanmanın resmen gerçekleşmesi şarttır.

Ahmed döner. Ancak olaylar çeşitli gelişmelerle sürer. Bir yandan Marie’nin yetişkin kızı Lucie, bu yeni babadan ötürü annesinden nefret etmektedir ve bir dönemde baba bildiği Ahmed’e sığınır. Öte yandan Samir’in intihar etmeye kalkıp bu yüzden hastanede bitkisel hayata mahkum kalmış bir eşi ve tüm bu olaylardan dengesini yitirmiş asi bir küçük oğlu vardır. Ve bu bir avuç insan, adeta içinden çıkılmaz bir bulmacaya dönüşmüş karmakarışık ilişkilerin ağı içindedir.

Film, açıkça Bir Ayrılık başyapıtının yolundan gidiyor. Ve İranlı ya da Fransız olmayı aşarak, insan olmanın binbir haline ve yaşamın insana oynadığı çeşitli oyunların bir sergilenmesine dönüşüyor. Biraz İngiliz ustası Mike Leigh’in filmlerini hatırlatan bu psikolojik bulmaca.

Ayrıca elbette çifte kültürlü ya da ‘iki kültür arasında binamaz’ olmanın zorlukları da işleniyor. Özellikle Marie’nin hep yabancı ve Müslüman erkekleri seçmesinde, kendi ülkesindeki yozlaşmış, özgürlük cilasının ardında özünü yitirmiş kadın-erkek ilişkilerinin olduğu ise açık.  

Filmin belki tek kusuru, bu kez melodram yükünün fazla ağır kaçması. Gerçekten de, sanki mutlu ilişki yoktur, mutlu insan yoktur ve hele farklı bir kültür ve inançtan bir eş seçerseniz, başınız dertten kurtulmaz... Mesaj sanki bu, ya da böyle yorumlanabilir.

Ama haksızlık etmeyelim. Farhadi elbette böylesine kısır bir mesaj verecek adam değil. Belki tam tersine, filmi zamanımızda artık sınırların kalktığı, din ve kültür uçurumlarının aşıldığı ve aşkın bireyleri birleştiren temel duygu olduğu yönünde bir manifesto gibi algılamak da mümkün. Yine de böyle birleşmelerin taşıdığı riski ve getireceği sorunları tümüyle gözardı etmemek kaydıyla...

Filmin çok iyi bir kadrosu var. Berenice Bejo, Artist filmiyle tanınan yazar-yönetmen Michel Hazanavicius’un eşi ve o filmle ün yapmıştı. Burada iki erkek ve iki (hatta üç) kültür arasında kalmış, ilk eşi İranlı, yenisi Arap olan bir Fransız kadınını ustalıkla canlandırıyor. Eski eşte Ali Mosaffa ve yenisinde Tahar Rahim çok iyiler. Özellikle Arap kökenli Fransız oyuncusu, Jacques Audiard’ın ünlü Un Prophete- Bir Peygamber filmiyle çıkış yapan Rahim, gerçekten parlak bir oyuncu.

Çocuklar dahil tüm oyuncuların gayet iyi oynadığı bu çağdaş siyasal soslu dram, kimi seyircileri mest edebilir. İçine girebilmek koşuluyla...

Dikkat: bu film de sınırlı sayıda sinemada gösterilen Başka Sinema dağıtımı çerçevesinde çıkıyor.

Yazarın Diğer Yazıları

Kürt sorunu üzerine eski bir yazım

Her gün gözünü ölüm haberleriyle açan bir toplumda, bizim şehitlerimizin onlu sayılarda, onların ölümlerininse yüzlü sayılarda olmasını bize bir teselli diye sunuyorsunuz. Yarın onlarınkiler binlere, bizimkilerse yüzlere tırmandığında da aynı şeyi mi yapacaksınız?

Popüler bir Marvel serisinin sonuncu filmi

Venom: Son Dans filminde aile, üstün zekâ canavarları yener. Böylece filmin bu bölümleri biraz komediye kayar. Kara komedi de denilebilecek...

Atamızın biraz gölgede kalmış bir yanını keşfetmek

Ertan Saban belki Mustafa Kemal’i en iyi canlandıran oyuncumuz olmayabilir. Ama ona öylesine bir canlılık, öylesine bir ‘halkın içinden olma’ özelliği getirir ki... Helal olsun!.. Sanki Ata’mızı bizlere farklı bir boyutla, daha da sevdirir

"
"