03 Ekim 2024

Son olup bitenlerin ışığında: Filmler, gösterimler, kayıplar, kazançlar

Belki ülkemizdeki en zengin DVD ve de CD koleksiyonu bendeydi. İşte ben, artık bu yaşta, tüm bunları bir elde toparlamak istiyorum. Bir tür müzede... Ki insanlar gelsin, izlesin veya dinlesin... Ve bu sanatsal arşiv gelecek kuşaklara da kalsın...

Son günlerde basın gösterimleri öylesine aksadı ki... Pazartesi-salı hiçbir şey yoktu. Çarşamba günü merakla beklenen yabancı film olan Joker- İkili Delilik nedense uzaklarda, Bakırköy’de bir sinemada sunuldu. Doğrusu hemen tüm sinema yazarları isyan ettik; taa oralara gitmeyi göze alamadık. Sonunda o filmi perşembe akşamı İKSV’nin FilmEkimi programının açılış filmi olarak medeni bir salonda izleyeceğiz.

Elbette benim için kolay olmayacak. O uzun ve çetin filmi ertesi sabah hemen yazıp cumartesi için T24’e yetiştirmeye çalışacağım. Üstelik bu akşam T24’ün çok erken başlayıp akşama dek süren bir Yıllık Buluşmalar toplantısı var. Biz yazarların da gitmesi gereken… Üstelik bu yıl tam 15. yılını kutluyor... Tüm bu sıkışıklığı görüyor musunuz? İnsanı sahiden çılgına çevirmeye aday!..

Neyse... Öncelikle son günlerde vefat edenlere bir göz atalım. Genco Erkal’i 31 Temuz’da yitirdik. Öylesine bir kayıptı ki bu... T24’te bir yazımın sonunda onu andım. Ama yetti mi? Onun büyük sahne oyunculuğu yanı sıra bir avuç filmde de oynadığını hatırlatayım. Hepsi birer başyapıt olarak: At, Faize Hücum, Hakkari’de Bir Mevsim, Camdan Kalp. Daha da var ama bunlar zirvedekiler. Allah ona rahmet eylesin...

Ardından sevgili bir sinemacımız geldi. Tomris Giritlioğlu. Onu da 23 Eylül’de yitirdik. Öylesine iyi filmlere imza atmıştı ki... Suyun Öte Yanı, 80. Adım, Salkım Hanının Taneleri, Güz Sancısı... Son görüşümde zor tanımıştım, oturduğu yerden kalkamıyordu. Ona da rahmetler olsun...

Tomris Giritlioğlu (sağ önde)

En son Güneri Cıvaoğlu adlı büyük gazeteci gitti. Onunla Milliyet gazetesinde iken dost olmuştuk. Ben Cumhuriyet’ten sonra orada bir yıl kalmıştım. Ne diyeyim ki... Hasan Cemal’in o güzel yazısına ne eklenebilir? Ama bu vesileyle, tüm bunları ben asıl anılar kitabım olan Bir Ömürden Seçilmiş Tablolar’da öylesine iyi anlatmıştım ki… O kitabın yeniden basılmasını ne kadar isterim!

Güneri Cıvaoğlu

Ama bu arada yabancılar da gidiyor. En son Kris Kristofferson öldü. 1936 doğumlu, demek ki 88 yaşında. Öylesine unutulmuştu ki... Kendine özgü sakallı-bıyıklı bir yakışıklılığı vardı ve bu yüzden oyunculuk da yapmıştı. Ama asıl önemli yanı şarkıcılığıydı. Ben bile hiç albümüne sahip olup olmadığımı bilmiyordum. Baktım ve 2 albümünü buldum. Dinlerken, onun büyüklüğüne yeniden iman ettim. Hele o Help Me Make İt Through The Night, For The Good Times, Hello İn There gibi şarkılar...Hepsi kendi bestesi olan ve Country’ye yakın bu müziği zevkle dinledim.

Kris Kristofferson'un iki albümü

Ve asıl önemlisi şu: Tüm bunları yaparken, evimdeki büyük hazineyi bir kez daha fark ettim. B

Atilla Dorsay'ın DVD ve CD koleksiyonunun bir bölümü

Birkaç odadaki tüm kitaplık ve dolapları doldurarak... Ve iki türden de birkaç bine ulaşarak… Ki bunlara yine hayli zengin bir kitap arşivi de eklenebilir. Her ne kadar sevgili Doğan Hizan’ınki kadar olmasa da...

Atilla Dorsay kitaplığının önünde
Atilla Dorsay'ın DVD ve CD koleksiyonundan bir kare

İşte ben, artık bu yaşta, tüm bunları bir elde toparlamak istiyorum. Bir tür müzede... Ki insanlar gelsin, izlesin veya dinlesin... Ve bu sanatsal arşiv gelecek kuşaklara da kalsın... Haklı değil miyim?

Atilla Dorsay kimdir?

Atilla Dorsay. 1939 İzmir, Karşıyaka'da doğdu. Çocukluğu zor savaş yıllarında geçti. O yıllardan her şeyin karneyle alındığını, radyolardan yayılan savaş haberlerini ve ilk sinema deneyimlerini oluşturan savaş üzerine filmleri hatırlıyor.

10 yaşındayken ailesi sırf onu Galatasaray Lisesinde okutabilmek için İstanbul'la göç etti. Böylece Fransız kültürüyle yetişti.

Güzel Sanatlar Akademisi'nde (şimdiki Mimar Sinan Üniversitesi) mimarlık okudu. Hayatta her koşulda koruduğu estetik bakışını bu temele borçlu olduğunu söyler.

Rehberlik, gazetecilik ve eleştirmenlik yaptı.

1966'da başladığı Cumhuriyet gazetesindeki yazılarını 27 yıl boyunca sürdürdü.

Bu aralıkta Leman Dorsay'la evlendi. İki çocuk ve üç torunu oldu.

Sonraki yıllarda Cumhuriyet'ten kendi isteğiyle ayrıldı. Kısa bir süre için Milliyet'te devam eden ve hâlâ süren dergi yazarlığı yaptı.

Yeni Yüzyıl'da yepyeni bir gazeteyi yaratmanın keyfini yaşadı. Daha sonra Sabah gazetesinde devam etti. Buradan kendi deyimiyle, "ilkesel bir tavırla" ayrıldı: Bir yazısında, (Emek Yoksa Ben De Yokum) okuruna Emek sineması üzerine verdiği bir sözü tutmak için.

Dorsay, 2013'ten beri, "Özgür, serbest, hiçbir konu, yer ve zaman kısıtlamasına tabi olmadan... Ama artık maaşsız!.. Ve çok yakında tam on yılını dolduracak olan..." sözleriyle işaret ettiği T24'te yazıyor.

Dorsay'ın kültür-sanata dair birçok alanda çabaları oldu. İKSV'de çalışıp yıllar boyu İstanbul Sinema Festivali'nin kadrosunda yer aldı. Dünya çapında sayısız ünlüyü basın toplantılarında sundu, söyleşiler yaptı, fotoğraflarını çekti.

TRT'de, hem haftalık müzik programları yaptı, hem de filmler sundu. Özellikle sinemanın 100. yılının kutlandığı 1995 yılı ve sonrasında sayısız klasiği Murat Özer, Alin Taşçıyan, Müjde Işıl gibi genç meslektaşlarıyla birlikte tanıttı.

Sinema Yazarları Derneği'ni (SİYAD) kurdu ve uzun yıllar başkanlığını yürüttü. Ödül gecelerini özenle seçilmiş sunucular ve müzisyenlerle sundu. Yine kendi sözleriyle; "zamanı geldiğinde tüm bu görevleri genç arkadaşlarına bırakmayı da ihmal etmedi".

Dorsay'ın en büyük üretimleri kitapları. 1970'lerden itibaren eleştirisini yazdığı tüm filmleri Türk ve yabancı sinema olarak tasnif ederek pek çok kitapta topladı. Bu kitaplar, son 50 yılın bir dökümü niteliği taşıyor.

Aynı zamanda İstanbul, Beyoğlu, şehircilik; biyografiler (özellikle Türkan Şoray ve Yılmaz Güney), söyleşiler, seyahat notları, hikâye, hatta şiirler de yazdı.

Müzik merakını görkemli bir arşivle birlikte sunduğu bir eser yayımladı. Ne Şurup Şeker Şarkılardı Onlar adıyla yayımlanan bu kitap, 20. yüzyıl pop-müzik tarihini anlatıyor.

Tartışmalar, Polemikler, Kavgalar adı kitabı Eylül 2022'de yayımlandı.

Kitaplarının sayısı şimdilerde 60'ı aştı, ama daha sayısız projesi var. T24 Yazıları -Pandemi Günlerine Doğru: Sanat ve Siyaset Ekim 2023'te, "Unutulmaz İnsanlarımızla Konuşmalar" 2024'te okurla buluştu. Ardından daha birçoğu da gelecek. Kendisinin dediği gibi "Allah kısmet ederse!.."

 

Yazarın Diğer Yazıları

Özel bir kahramanın son ve en şaşırtıcı filmi

Asıl tema belki de şudur: Arthur Fleck tam anlamıyla iki yüzlü bir adamdır. Sanki korku klasiği Dr. Jekyll ve Mr. Hyde gibi... O sanki kötülükle iyilik arasında sıkışıp kalmıştır

Bir imparatorluk acaba ne zaman çöker?

Büyük bütçesine ve yönetmenin kesin özgürlüğüne rağmen, film gerçek bir dinamizme de kavuşamamış. Coppola’nın yapmak istediği “ABD devleti ebediyen var olabilir mi?” sorusu ise, bunu bir ölçüde başarmış

Paris’te aşk, seks ve romans

Sürekli konuşmalar normalle kitabi olmak arasında gidip geliyor. Arada biraz canlanıyor. Evet, burası Fransa’dır, yani “L’amour, cest toujours l’amour” diyen; metres ya da ‘amant’ (yasal olmayan aşık) gibi terimleri icat etmiş ülke...

"
"