14 Aralık 2019

Sınırsız bir fanteziye böylesine teslimiyet hoş değil!

Şöyle düşünüyorum: bu masal-filmlerde bile asgari bir mantık, minimum inandırıcılık, bir gerçeğe-benzerlik duygusu olmalı

JUMANJİ: YENİ SEVİYE    

(Jumanji: The Next Level) 

X  X


Yönetmen: Jake Kasdan 
Senaryo: J. Kasdan, Jeff Pinkner, Scott Rosenberg 
Görüntü: Gyula Pados 
Müzik: Henry Jackman 
Oyuncular: Dwayne Johnson, Karen Gillan, Jack Black, Kevin Hart, Alex Wolff, Madison Iseman, Danny DeVito, Colin Hanks, Awkwafina, Nick Jonas, Rory McCann, Danny Glover, Madison İseman, Rory McCann, Rhys Darby

Columbia filmi.

İlk Jumanji 1995 yılında çıkagelmişti: Robin Williams'ın taklit edilemez başrolü ve zamanı için çarpıcı özel efeklerle... Yaramaz bir oğlanın eski bir sandığı karıştırırken bambaşka bir dünyaya geçmesini ve oradaki garip yaşamı keşfetmesini anlatan bir fantezi.

Yıllar sonra, 2017'de Jumanji: Welcome to the Jungle yapıldı. Daha önce Sex Tape, Bad Teacher gibi ilginç ve aykırı filmler yapmış olan Jake Kasdan'ın yönetimiyle. Ki kendileri Indiana Jones serisi dahil ünlü fantastik filmlerin yazarı ve ayrıca birçok filmin de yönetmeni Lawrence Kasdan'ın oğlu olurlar!

O filmin görece başarısından sonra çok beklenmedi. Ve yılın bu zamanında, Amerikalıların 'Noel filmi' dedikleri, daha çok küçüklere seslenen ve ailece gidilebilecek filmlerden olan bu yapım ortaya çıkıverdi. Bu kez çok daha geliştirilmiş özel efektler, yeni oyuncular ve geniş bir kadro ile...

Yine Jake Kasdan'ın yönettiği filmde bu kez genç Spencer'i (Alex Wolff) ve ailesinin kimi bireylerini tanıyoruz. Özellikle dedesi Eddie ve eski ortağı Milo (Danny DeVito ve Danny Glover gibi iki eski ustanın sürpriz dönüşleri!).

Alex de bilinmeyenin dayanılmaz cazibesine teslim oluyor. Ve eskileri karıştırırken, o gizemli aleme dalıveriyor. Karlı dağlardan çöllere, oradan vahşi ormanlara uzanan, sayısız garip, tuhaf, ürkünç ya da sevimli kişilik içeren; geçmişten geleceğe uzanan bir garip maceranın içinde...

Aslında ilginç biçimde başlayan bir film, özellikle andığım oyuncuların sempatikliği ve özgün kişilikleriyle, 'öte yana' geçer geçmez değişiyor. Öncelikle ilk başta tanıdığımız ve kanımızın kaynadığı tüm o kahramanları birden kaybediyoruz. Hiç de hoş bir deneyim değil!

Çünkü her kişilik bambaşka bir kılığa ve kişiye dönüşüyor. Bu arada yaşlar ve cinsiyetlerle de oynanıyor. Yani yaşlı bir adam genç bir kız, bir moruk iri-yarı bir dev olabiliyor. Örnek: Danny DeVito'nun sevimli dedesi Eddie, Dwayne Johnson'un devasa bedenine giriyor!        

Hatta yabancı bir eleştirmenin alayla yazdığı gibi, bu dönüşümlerde giyinik olan bir erkek, bir kadın karakter olarak dönünce yarı çıplak oluveriyor. O yazar çıplaklığın sadece kadınlara yakıştırılmasını bir cinsiyet ayrımı olarak görüyor. Haksız mı?  

Neyse... İlk bölümden sonra ikinci bölümde de Jack Black, Kevin Hart gibi özlenmiş oyuncular veya Karen Gillan, Awkwavina gibi hoş kadınlar var.  Özel efektler iyi. Hele bir maymunlarla savaş bölümü var ki, görmelere seza....

Yine de şöyle düşünüyorum: bu masal-filmlerde bile asgari bir mantık, minimum inandırıcılık, bir gerçeğe-benzerlik duygusu olmalı. O eski fantezilerde bu vardı: Indiana Jones serüvenlerinden Star Wars serisine, X-Men'lerden Alien'lere...    

Sınırsız biçimde fanteziye teslimiyet bana hoş gelmiyor. Bu yüzden bu filmi de gözdelerimden sayamıyorum, kusura bakılmasın.

 

Yazarın Diğer Yazıları

Son dönemin en büyük düş kırklığı getiren filmi

Her şeyin sonuç olarak bir özenti gibi durduğu "Hain"de, cesetler birbiri ardına geliyor. Sonu yok sanki... Sonunda bir tek başkan, yani Haldun Dormen sağ kalıyor. Acaba ona olan saygıdan mı dersiniz?

Kadın özgürlüğüne adanmış çok özgün bir komedi

Mukadderat; bir yandan yalnız bizde değil, tüm dünyada da var olan aile kurumunun miras denen olayla boğuşmasını ele alır. Öte yandan bu yaşlanmayı kabul etmeyen bir kadının portresidir

Belki tüm zamanların en kanlı Türk filmi

Tümüyle sadizm ve sado-mazoşizm duygusu sinmiş "Barda 2", belki tüm zamanların en kanlı Türk filmi olmaya adaydır. Bu kıyımdan kurtulan pek azdır. Böyle bir filmin bir kadının elinden çıkması kendi başına bir olaydır bence...

"
"