22 Eylül 2018

Şeytan filmleriyle Dan Brown romanlarının karışımı

Papa hazretleri izleyip dindarlara yasaklarsa hiç şaşmam!..

 

           DEHŞETİN YÜZÜ    X  ½
           (The Nun)

Yönetmen: Corin Hardy
Senaryo: Gary Dubeman
Görüntü: Maxime Alexandre
Müzik: Abel Korzeniowski
Oyuncular: Demian Bichir, Taissa Farmiga, Jonas Bloquet, Bonnie Aarons, İngrid Bisu

Warner Bros filmi

 

 

The  Conjuring serisinin yan kişilerinden olan Nun- Rahibe figürü bu filmin ana kahramanı olarak karşımıza çıkıyor. Aslında belki ana kurban demek gerek!..

Çünkü filmin başında, Romanya’da (ve 1952 yılında) bir manastırda olup biten olayların başlangıcına tanık oluyoruz. Yaşlı bir rahibe, yapıdaki karanlık bir mağara gibi duran bir  bölüme girmeye kararlı. Peşinde ürkek bir genç yoldaşı var, ama o girmeyi reddediyor. Ve biraz sonra can çekişir halde dışarı atılan kadın, genç kıza üstü kapalı biçimde de olsa kendini öldürmesini öğütlüyor!.. 

Öğüt zor da olsa yerine getiriliyor: en vahşi biçimde...Olayı duyan Vatikan bir tahkikat istiyor: intihar dinde günah olduğunu göre, orası hala kutsal bir mekan sayılmalı mı? Ve orta yaşlı, görmüş-geçirmiş bir rahiple, rahibe adayı gencecik bir kız oraya yollanıyor

Doğrusu film fena başlamıyor. Ve konusu aşınmış da olsa,  yeterince ürperme umudu doğuyor. Ne var ki her şey kısa zamanda yozlaşıyor ve monotonlaşıyor. Ayni korkutma oyunlarına dayalı abartılı çekimler, özellikle The Exorcist- Şeytan’dan beri korku sinemasının ana motiflerinden olan Hrıstiyan diniyle bu yeni buluşmayı alabildiğine  sömürmeye başlıyor.

Daha önce de yazmıştım: klasik korku filmlerinde, bunun gibi “öteki alemden gelen ölmüş insanlar”, hikayenin içinde maddi ve fiziksel bir güce sahip olmazlar; yaşayanları ancak dolaylı olarak ürkütürlerdi. Aniden esen bir rüzgar, uzaktan gelen bir fısıltı, kımıldayan bir eşya....

Şimdi öyle mi ya? Hele bu filmde? Adamı ya da kadını diri diri mezara sokmaktan suda boğmaya, üzerine atlamaktan kafasında tepinmeye her marifetleri  var!...

Ama bu ne yazık ki onları daha korkunç kılmıyor. Tersine olayı banalleştiriyor, sıradanlaştırıyor. Ve herhangi bir aksiyon filmine çeviriyor. Yazık... Meraklıları için yazık!....

Öte yandan şeytan ve çeşitlemeleriyle Dan Brown romanları arasında gezinen film, dolaylı da olsa Hristiyanlığa öylesine bir saldırı içeriyor ki... Papa hazretleri izleyip dindarlara yasaklarsa hiç şaşmam!..

 

 

Yazarın Diğer Yazıları

Film yok... Onun yerine, şundan bundan!..

Sevgili gazetem Cumhuriyet tam 100. yılını kutlamış. Cemal Reşit Rey kongre salonunda ve görkemli bir geceyle... ‘Mış’lı konuşuyorum, çünkü tam 27 yılımı verdiğim, bana öğrettiği gazeteciliği, kafama yerleştirdiği tüm ilkelerimi bugün T24’teki barış, hak, adalet, hukuk aramaya çabalayan muhalif yazılarımda kullandığım halde... Evet, tüm bunlara karşın; oradaki birçok ‘dostuma’ rağmen... Belki de ‘düşmanlarım’ buna engel oldu

İstanbul'da yaşamanın artı ve eksileri üzerine

Bu yazıyı yazmamın baş nedeni İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nin çıkardığı aylık derginin Nisan sayısı oldu. İstanbul Bülteni adını taşıyan ve AVM'ler ya da metro istasyonlarında bulunan bu dergide, İmamoğlu'nun sevgili kentimize kattığı güzellikler öylesine iyi anlatılmıştı ki...

Kaderin elinde sönüp giden bir şarkıcının dramı

Özellikle müzikseverler için kaçırılmaması gereken filmlerden...