Sanatçılarımız zor günler geçiriyor. Yok, sanatın üzerinde Demokles’in kılıcını sallayıp duran bir iktidarı kastetmiyorum. Daha yalın biçimde, ilerleyen yaşlarıyla birlikte sağlık sorunları yaşayan ve hemen her gün ne olup bittiğini heyecan ve kaygıyla izlediğimiz o büyük sanat insanlarını kastediyorum.
Yaşar Kemal örneğin...92 yaşındaki (1923 doğumlu) sanatçı, uzun süredir hastanede bir makinaya bağlı olarak yatıyor. Kıymetini hep bilirdik, ama şimdi daha iyi anlıyoruz. Umarım onsuz bir dünyaya uyanmayız.
Aynı yaştaki gazeteci-yazar, röportajın büyük ustası Fikret Otyam da ağır hasta. Vaktiyle Cumhuriyet’te birlikte çalıştığımız halde, o hep Ankara’da veya Anadolu’da olduğu için pek tanışamadığımız bu değerli sanatçıya da şifalar diliyorum.
Yazar deyince aklıma elbette sevgili Adalet Ağaoğlu geliyor. 86 yaşındaki (1929 doğumlu) Adalet de ‘kemik erimesi’nden yatıyor ve sokağa çıkması gerektiğinde ancak birkaç kişinin yardımıyla çıkabiliyor. Geçen bayramda ziyaret gitmek istediğimizde, kendisi de hasta olan eşi Halim, ‘gelmeyin, Adalet bizi böyle görmenizi istemiyor, üzülür” demişti. Gidemedik Geçen gün telefonda konuştum. Sesi cıvıl cıvıldı ve yakında görüşmeyi kararlaştırdık.. Ona da acil şifalar diliyorum.
Sevgili dostum, Cumhuriyet’ten Sabah’a ve meyhane sofralarından kültür buluşmalarına çok şeyi paylaştığımız ozan Refik Durbaş da çok hasta. 71 yaşında (1944 doğumlu) olmasına karşın... Ona nedense ulaşamıyorum. Uzun süredir telefonlara çıkmıyor. Eşi Bilge de öyle. Ona da buradan, içten geçmiş olsun dileklerimi yolluyorum.
Yönetmenlerimiz de kötü günler geçiriyor. Yeşilçam’ın temel direklerinden, bugün 95 yaşındaki (1920 doğumlu) Memduh Ün de Bodrum’da hasta yatıyor. Başucunda sevgili eşi Fatma Girik olduğu halde... Yeşilçam’ın, giderek dünya sinemasının en görkemli aşk ve vefa hikayelerinden birinin kahramanları... O da yaşlılığın bin bir sorunuyla boğuşuyor. Umarım yine bir araya geliriz.
Ertem Göreç ise 84 yaşında (1931 doğumlu) ve artık bir huzur evine sığınmış durumda. Karanlıkta Uyananlar ve Otobüs Yolcuları’nın unutulmaz yönetmeninin sesi telefonda iyi çıkıyor, ama belli ki sorunları var. Onu ilk fırsatta ziyarete çalışacağım.
Bir diğer sinema sanatçısı, bir dönemin Diva’sı Sezer Sezin de ağır biçimde hasta. O da 86 yaşında (1929 doğumlu). Ama bir süre öncesine kadar ne iyiydi: her yere gelir, her galaya katılır, bize sanki hiç yaşlanmamanın bir gösterisini sunardı. Ona da buradan içtenlikle bir selam ve geçmiş olsun dilekleri yolluyorum.
Müzeyyen Senar’ı ise biliyorsunuz, burada da yazmış ve üzüntülerimi belirtmiştim. Ama artık 100 yaşının eşiğinde (1916 doğumlu) olan sanatçı bakalım ne kadar dayanabilecek? Onu tanımış olmanın gururunu bir kez daha belirtiyor ve selamlarımı yolluyorum.
Tüm bu sanatçıların bizim için, geçmişimiz, kültürümüz ve anılarımız için ne kadar önemli olduğunu söylemeye gerek var mı? Onları izleyerek, dinleyerek ve okuyarak hayatımızı yaşadık, kişiliğimizi oluşturduk, duygularımızı besledik biz... Onlarla birlikte büyüdük ve olgunlaştık. Onlar bize en zor günlerimizde yaşama umudu ve direnme azmi verdiler. Her birinin bizim için değeri ve anlamı büyük.
Bu arada, tam 50. sanat yılını kutlayan sevgili Ataol Behramoğlu’na da sevgilerimi yolluyorum. Geçen Cumartesi Moda’daki Barış Manço Kültür Merkezi’nde bir Yılmaz Güney’i anma toplantısına birlikte katıldığımız ve çok güzel bir konuşma yapan yazar dostum Adnan Özyalçıner’e de sağlık ve afiyet diliyorum. Şaka maka, o da artık 81 yaşında (1934 doğumlu). Ama maşallah iyi gidiyor!...Allah tüm bu güzel insanlara sağlık ve uzun ömür versin...
**Okurlarıma not: yarından (Perşembe) itibaren Berlin şenliğinde olacak ve izlenimlerimi burada yazacağım. Hafta sonu filmleri aksamayacak. ama sonrasında birkaç gün Berlin’i konuşacağız.