07 Şubat 2014

Para oyunları ve ötesi

Martin Scorsese’in yeni filmi, üç saatlik uzunluğu ve belki sinema tarihinin en geveze senaryosuyla karşımıza geliyor. Ve soluk kesiyor. Bu soluk kesme olayında açık bir hayranlıkla belli bir yorgunluğun bireşimi var!...

PARA AVCISI  

(The Wolf of Wall Street)

Yönetmen: Martin Scorsese

Senaryo: Terence Winter

Görüntü: Rodrigo Pieto

Oyuncular: Leonardo Di Caprio, Jonah Hill, Margot Robbie, Matthew McConaughey, Rob Reiner, Kyle Chandler, Jon Bernthal, Jon Favreau, Jean Dujardin, Joanna Lumley

Yapım: Amerikan filmi

 

Martin Scorsese’in yeni filmi, üç saatlik uzunluğu ve belki sinema tarihinin en geveze senaryosuyla karşımıza geliyor. Ve soluk kesiyor. Bu soluk kesme olayında açık bir  hayranlıkla belli bir yorgunluğun bireşimi var!...

Film Wall Street denen Amerikan, giderek dünya para ve borsa işlemlerinin Kabe’sinde gerçekten yaşamış azgın bir stock-brocker’ın (bizde borsa tellalı veya kısaca borsacı), Jordan Belfort’un anı kitabından derlenmiş (Kendisi de minik bir rolde gözüküyor).

Orta sınıftan ailesi tarafından muhasebeci olarak yetiştirilen Jordan, genç yaşta atıldığı bu meslekte daha 26 yaşındayken 49 milyon dolarlık bir servetin sahibi oluyor. CEO’su olduğu firma, koca bir mekanda oturup bütün gün durmadan telefon eden adamlarla dolu. İşleri: borsadan hisse satmak ve bunun için insanları telefonda ikna edebilmek...

Ama elbette FBI uyumuyor. Ve şirketi takibe alıyor. Sonunda yakalanan Jordan, tüm sistemi ve tüm arkadaşlarını ihbar etmek ya da çok uzun yıllar içerde kalmak ikilemiyle karşılaşıyor. 

Hollywood,  kapitalizmin  özünü oluşturan şirket, para  ve borsa konularına hayli sık el atmış ve ortaya ilginç filmler koyabilmiştir. Bu onlara özgü bir tür. Robert Wise’ın Executive Suite- İhtiras Halkası’ndan Sydney Pollack’ın The Firm- Şirket’ine, Mike Newell’in Donnie Brasco’sundan Oliver Stone’in iki filmlik Wall Street serisine...Son gördüğümüz American Hustle- Düzenbaz da ayni sulara açılıyor değil miydi? Bizdeyse bunun belki tek örneği Zeki Ökten’in Faize Hücum filmi olmalı!...

Film borsa, yatırım, şirketler ve adına monetarizm denen parayı işletme sanatı gibi kapitalizmin özü olan konularda yapılmış belki en iyi ve ilginç filmlerden biri olarak sinema tarihine geçecek. Scorsese, herzaman olduğu üzere beton gibi bir senaryoya, sapasağlam çizilmiş karakterlere, mükemmel bir kadroya dayanıyor. Ve bizlere kimi unutulmaz sinema anları armağan ediyor. Örneğin dev şirketin devasa salonunu önden geriye tarayarak kayan  kameranın yüzlerce insanı ayni anda kavrayan dakik ve özenli çekimlerine ancak şapka çıkarılır!...

Ayni biçimde, New York sahnelerinden İtalya tatili veya Akdeniz’de atlatılan fırtınaya dek çekimler de hayranlık uyandırıyor. Yönetmenin seks sahnelerinde gösterdiği, değme gençlere taş çıkartacak cüretiyse şaşırtıcı.

Ve film, Wall Street’in nasıl bir dev kandırma mekanizması, borsanın ve borsacılığın nasıl bir tür hayal perdesi veya gölge oyunu olduğunu gösteriyor. Ayrıca aniden ve bol paraya kavuşmanın genç bir ruhu nasıl yıprattığının da resmini çiziyor.

Ama belki hepsini bir ölçü abartarak...Özellikle başta Belfort olmak üzere hemen tüm baş ve yan kişilerin bu zor ve belalı mesleğe direnebilmek için başvurdukları iki temel araç, yani seks ve de hap/ uyuşturucu kullanımı, filmde grotesk boyutlar alıyor, karikatür sınırlarına yaklaşıyor. 

Nitekim imdb sitesinde bobbowhite rümuzlu bir izleyici buna isyan etmiş. Kendisinin de o yıllarda Wall Street’de çalıştığını, Jordan’ın şirketinin hiçbir zaman ciddiye alınmamış küçük bir şirket olduğunu ve gerçek Wall Street’i asla temsil etmediğini, en önemlisi de öylesi ölümüne hap almanın ya da seks yapmanın çevresinde hiç görülmediğini söylüyor. Ki bana da tüm bunlar birkaç boy büyük gözüktü!...

Ama film yine de yürüyor. En ilginç olaylardan biri, gerek Belfort’un, gerekse etrafındakilerin onu neredeyse bir aziz gibi görüp yüceltmeleri. O hayli geniş camia için hep bir kurtarıcı olmuş, onu seviyor, adeta tapıyorlar. O dokunaklı konuşma sahnesindeki gibi...Onlara sunduğu imkanların, sağladığı yaşam düzeyinin, kimbilir başka kaç kişinin ve ailerinin çöküşüne yol açtığını görmek istemiyor, daha doğrusu göremiyorlar. Gerçekten ilginç!...

Film o kadar geveze ki, yönetmen özgün müzik kullanmamış, oradan tasaruf etmiş!...Ama kullandığı dönem şarkıları çok iyi. Geçenlerde Gloria adlı filmde duyduğumuz ayni adlı şarkıyı burada da bulmak tuhaf...

Leonardo Dicaprio rolüne kendisini öyle kaptırmış ki, anlatılamaz. Sanki Jordan’la bütünleşmiş. Kariyerinin temel taşlarından biri olacak bu film...Jonah Hill de çok iyi. Jean Dujardin ise İsviçreli bankerde filmin genel havasına uygun, karikatür kıvamında bir kompozisyon sunuyor. Filmin son jeneriklerde adandığı isimler arasında yakın zamanda ölen eleştirmen Roger Ebert’i bulmaksa, mesleğimiz adına bana kıvanç verdi!...

Sonuç olarak bu, kişisel bakışıma göre Scorsese’nin tüm görkemine karşın biraz ‘sıkıcı’ olan filmlerinden...Yani Goodfellas- Sıkı Dostlar, Casino, Age of İnnocence- Masumiyet Çağı, Kundun kategorisinden...Kendi adıma onun biraz daha ‘sade’ ya da duygusal filmlerini daha çok seviyorum: Mean Streets, Taxi Driver, Gangs of NewYork, The Aviator veya Hugo gibi...Yine de görün derim. 

Yazarın Diğer Yazıları

Aksiyon sinemasında çekici ve modern bir zirve

'Avcı Kraven'de pek uyum sağlamayan, karmaşık ve biraz zıt motifler olduğunu biliyorum. Ama belki bu filmin gücünü oluşturan asıl öge. Bunca tema içinde böylesine çekici bir filme ulaşmak... Kolay olabilir mi?

Son dönemin en büyük düş kırklığı getiren filmi

Her şeyin sonuç olarak bir özenti gibi durduğu "Hain"de, cesetler birbiri ardına geliyor. Sonu yok sanki... Sonunda bir tek başkan, yani Haldun Dormen sağ kalıyor. Acaba ona olan saygıdan mı dersiniz?

Kadın özgürlüğüne adanmış çok özgün bir komedi

Mukadderat; bir yandan yalnız bizde değil, tüm dünyada da var olan aile kurumunun miras denen olayla boğuşmasını ele alır. Öte yandan bu yaşlanmayı kabul etmeyen bir kadının portresidir

"
"