13 Mart 2023

Oscar’ların ardından; dikkat çekenler

Her Şey Her Yerde Her Zaman beklendiği gibi malı götürdü: tam 7 ödülle...

Hey gidi günler hey... Bir zamanlar hatırlarım: Oscar törenlerini mutlaka bir kanal (kimi zaman TRT, kimi zaman özel kanallar) naklen verir, bizler saatlerimizi sabaha karşı uyanacak biçimde kurar ve başını biraz kaçırsak da, en önemli bölümlerine yetişirdik. Ama bu yıl hiçbir kanal bu işi yüklenmedi

T24 ödülleri komple biçimde vermiş. Ben bunları yineleyecek değilim. Ama 'kaşarlanmış' bir eleştirmen olarak, en önemli yanlarına dikkat çekmek istiyorum.

Cumartesi akşamı Anadolu Ajansı'ndan bir arkadaş aramış ve bana sorular sormuştu. Ben de Pazar sabahı yanıtlarımı yollamıştım. Orada yazdıklarımın bir bölümünün gerçekleştiğini görmek doğrusu beni mutlu etti. Yoksa kaşarlanmışlığımızı nasıl kanıtlayacaktık?...

Her Şey Her Yerde Her Zaman beklendiği gibi malı götürdü: tam 7 ödülle... En iyi film, yönetmen, özgün senaryo, kadın oyuncu ve yardımcı oyuncular dallarında... Bunların arasında beni en çok sevindiren hayranı olduğum Jamie Lee Curtis'in yardımcı kadın ödülü oldu. Efsanevi Tony Curtis - Janet Leigh ikilisinin yaşlanmak bilmeyen kızlarının ödülüne nasıl sevinmeyeyim!..

Diğer ödüllere geçersek... En iyi erkek ve kadın oyuncu ödüllerinin kime gideceğini AA'ya verdiğim yanıtta kestirmiştim. Balina'da elbette Brendan Fraser rakipsiz gibiydi. Kadın oyuncu için en çok Cate Blanchett konuşuluyordu. Bense şöyle demiştim:

"Cate Blanchett'i gerçekten çok severim. Ama iki Oscar'ı var zaten... Bence Michelle Yeoh'un alması, yine bu dünyaya açılma fikri açısından çok iyi olur. Hollywood her zaman dünya sinemasının rakipsiz merkezi oldu. Ama son dönemde ulusal sinemalar dediğimiz olay öylesine gelişti ki... Üstelik o menhus korona-virüs salgını nedeniyle insanlar eve kapandı, sinema olayı dünya çapında yara aldı. Şimdi toplu tedavi zamanı. Ve bu yıl Oscar töreni buna yardımcı olacak. Malezyalı oyuncu Michelle Yeoh'ün olası ödülü bence bunun bir göstergesi olabili. Ki kendisi 1935 yılından beri kadın oyuncu dalında aday olan ilk Asyalı kadın imiş."

Başka şeyler de dikkat çekiyor. Öncelikle film sayısının 10'u bulması. İçlerinde çok sükse yapıp seyirci çekmiş üstün-yapımlar var. Avatar, Top Gun: Maverick gibi filmlerin adaylar arasına girmesi Akademi'nin (Oscar'ları veren kurumun kısa adı) artık sinemanın genişliğine ve bunca seyirciyi kavrayışına dikkat çekiyor. Öte yandan, bir Alman yapımı olan Batı Cephesinde Yeni Bir şey Yok gibi yabancı filmler de var. Ki bu film de tam 4 ödülle kendini kanıtladı. En önemlisi en iyi yabancı film ödülü...

Geçen yıl Will Smith (ki 10 yıl boyunca törenlere girmesi yasaklanmış!) ve Chris Rock arasındaki tokat olayı nedeniyle bu yıl kırmızı halı değil de gri halı konmuş!... Nedenini anlamadım. Acaba kırmızı rengin insan tahrik ettiğini mi düşündüler? Tıpkı boğalarda olduğu gibi!..

Akademi'nin bu yıl hem ticari filmleri, hem de dünya sinemasını dikkate aldığı açık. Yaşanan büyük bunalımdan sonra sinemanın yeniden canlanmasına katkıda bulunmak istiyorlar. Böylece o menhus sinema krizi belki sonuna yaklaşabilir.

TIKLAYIN | Oscar ödülleri dağıtıldı, Everything Everywhere All at Once filmi 7 dalda Oscar'a uzandı

Atilla Dorsay kimdir?

Atilla Dorsay 1939 İzmir, Karşıyaka'da doğdu. Çocukluğu zor savaş yıllarında geçti. O yıllardan her şeyin karneyle alındığını, radyolardan yayılan savaş haberlerini ve ilk sinema deneyimlerini oluşturan savaş üzerine filmleri hatırlıyor.

On yaşındayken ailesi sırf onu Galatasaray Lisesinde okutabilmek için İstanbul'la göç etti. Böylece Fransız kültürüyle yetişti.

Güzel Sanatlar Akademisi'nde (şimdiki Mimar Sinan Üniversitesi) mimarlık okudu. Hayatta her koşulda koruduğu estetik bakışını bu temele borçlu olduğunu söyler.

Rehberlik, gazetecilik ve eleştirmenlik yaptı.

1966 yılında başladığı Cumhuriyet gazetesindeki yazılarını 27 yıl boyunca sürdürdü.

Bu aralıkta Leman Dorsay'la evlendi. İki çocuk ve üç torunu oldu.

Sonraki yıllarda Cumhuriyet'ten kendi isteğiyle ayrıldı. Kısa bir süre için Milliyet'te devam eden ve hâlâ süren dergi yazarlığı yaptı.

Yeni Yüzyıl'da yepyeni bir gazeteyi yaratmanın keyfini yaşadı. Daha sonra Sabah gazetesinde devam etti. Buradan kendi deyimiyle "ilkesel bir tavırla" ayrıldı: Bir yazısında (Emek Yoksa Ben De Yokum) okuruna Emek sineması üzerine verdiği bir sözü tutmak için.

Atilla Dorsay, 2013 yılından beri "Özgür, serbest, hiçbir konu, yer ve zaman kısıtlamasına tabi olmadan... Ama artık maaşsız!.. Ve çok yakında tam on yılını dolduracak olan..." sözleriyle işaret ettiği T24'te yazıyor.

Atilla Dorsay'ın kültür-sanata dair birçok alanda çabaları oldu. İKSV'de çalışıp yıllar boyu İstanbul Sinema Festivali'nin kadrosunda yer aldı. Dünya çapında sayısız ünlüyü basın toplantılarında sundu, söyleşiler yaptı, fotoğraflarını çekti.

TRT'de hem haftalık müzik programları yaptı, hem de filmler sundu. Özellikle sinemanın 100. yılının kutlandığı 1995 yılı ve sonrasında sayısız klasiği Murat Özer, Alin Taşçıyan, Müjde Işıl gibi genç meslektaşlarıyla birlikte tanıttı.

Sinema Yazarları Derneği'ni (SİYAD) kurdu ve uzun yıllar başkanlığını yürüttü. Ödül gecelerini özenle seçilmiş sunucular ve müzisyenlerle sundu. Yine kendi sözleriyle; "zamanı geldiğinde tüm bu görevleri genç arkadaşlarına bırakmayı da ihmal etmedi".

Dorsay'ın en büyük üretimleri kitapları. 1970'lerden itibaren eleştirisini yazdığı tüm filmleri Türk ve yabancı sinema olarak tasnif ederek pek çok kitapta topladı. Bu kitaplar son 50 yılın bir dökümü niteliği taşıyor.

Aynı zamanda İstanbul, Beyoğlu, şehircilik; biyografiler (özellikle Türkan Şoray ve Yılmaz Güney), söyleşiler, seyahat notları, hikâye, hatta şiirler de yazdı.

Müzik merakını görkemli bir arşivle birlikte sunduğu bir eser yayımladı. Ne Şurup Şeker Şarkılardı Onlar adıyla yayımlanan bu kitap, 20. yüzyıl pop-müzik tarihini anlattıyor.

Kitaplarının sayısı şimdilerde 60'ı aştı, ama daha sayısız projesi var. Son olarak Tartışmalar, Polemikler, Kavgalar adı kitabı Eylül 2022'de okurla buluştu. Ardından daha birçoğu da gelecek. Kendisinin dediği gibi "Allah kısmet ederse!"...

 

 

Yazarın Diğer Yazıları

En görkemli ve etkili aşk filmlerinden biri

İki baş oyuncusu, Andrew Garfield ve Florence Pugh inanılması zor bir başarıyla bu görkemli melodramı sırtlanmışlar. Garfield ayni fiziğiyle son derece etkileyici olurken, Pugh bir kadın için zor biçimde, fiziğini ve özellikle yüzünü öylesine değişimlere açıyor ki…

Bir gerilim filminin sürprizler içeren devamı

Ana teması ‘starlar ve fanları’ olarak düşünülebilir. Ama belki asıl teması tam bir çöküş ve çıldırma öyküsü olması... Her şeye sahip bir ‘star’ın önlenemez dramı... Ya da fantastik bir dehşet filmi de denebilir. Kanı biraz aşırı bol...

Özel bir kahramanın son ve en şaşırtıcı filmi

Asıl tema belki de şudur: Arthur Fleck tam anlamıyla iki yüzlü bir adamdır. Sanki korku klasiği Dr. Jekyll ve Mr. Hyde gibi... O sanki kötülükle iyilik arasında sıkışıp kalmıştır

"
"