30 Eylül 2023

Önemli değil ama güldüren bir aksiyon-komedi

Film tam bir komedi-avantür karışımı. Aksiyonun dur-durak bilmediği, özellikle Cage'in oynadığı Matt karakterinin önüne geleni devirdiği söylenebilir

EMEKLİLİK PLANI  

X X ½

(The Retirement Plan)

Yönetim ve senaryo: Tim Brown
Görüntü: Mark Irwin
Müzik: Roger Suen
Oyuncular: Nicolas Cage, Ashley Green, Thalia Campbell, Ron Perlman, Jackie Earle Haley, Ernie Hudson, Grace Byers, Joel David Moore

Amerikan filmi, 2023

İşte tam anlamıyla orta karar bir komedi. Hiçbir yerde yüksek 'rating' (not verme) veya eleştirel övgü almış değil. Ama o burnundan kıl aldırmaz eleştirmenler bile filmin yer yer gayet sevimli ve rahatlatıcı olduğunu kabul ediyorlar. Çoğuna göre de özellikle Nicolas Cage o dede rolünde boy gösterdiğinde...

Öte yandan bir aile filmi bu... Çok tuhaf koşullarda birbirlerine yaklaşan bir çift, biri siyahi Jimmy ve Ashley ikilisi kendilerini son derece kötü adamların pençesinde buluyorlar. Yapabilecekleri tek şey, gencecik kızları Sarah'ı ünlü Cayman adalarına göndermektir. Gerçi en azından birisi onunla gitmek ister ama durumlar buna imkan vermez.

Ve genç Sarah tek başına o adaya gider. Gizli bilgiler içeren bir flashback'le birlikte... İki ad birden taşıyan bir yaşlı adam da orada yaşamaktadır. Ve o onların dedesidir! Yıllardır orada, çekildiği inzivada yaşayan... Ama hâlâ dipdiridir, belki artık yalnızlıktan kurtulmanın getirdiği enerjiyle kötülere karşı alabildiğine mücadele edebilecektir. Hele o yalnızlık görüntüsü ardında hâlâ bir devlet ajanı olarak çalışıyorsa...

Film tam bir komedi-avantür karışımı. Aksiyonun dur-durak bilmediği, özellikle Cage'in oynadığı Matt karakterinin önüne geleni devirdiği söylenebilir. Ama filmin kimi özellikleri de var. Özellikle biçimsel olarak... Biri her kahraman sahneye girdiğinde, onun özel biçimde takdim edilmesi. Nasıl mı? Ancak görünce anlayabilirsiniz!... Arada Washington'a da uzanan filmde örneğin yüksek binaların önündeki 'ipli sahneler' tam bir atraksiyon!... Finaldeki festival sahnesi de hiç fena değil.

Ayrıca ABD'nin popüler bir adı olan Sam Amca deyiminin daha 1810'larda ortaya çıktığını öğrenmek... Ya da finale doğru çok önemsenen Hector kişiliğinin ardında bir kadının saklandığını görmek... Hayli hoş sahneler.

Ve oyuncular... Başta çok uzun zamandır -neredeyse 7-8 yıldır- sanki önerilen her rolü kabul etmiş gibi duran ve eski filmlerini mumla aratan Nicolas Cage için büyük değilse de sempatik bir rol. Saç-sakal birbirine karışmış halde o kadar kötü adamı dövmek kolay mı? Çok yaşa sen, daha 60 yaşındaki (1964 doğumlu) Nicolas... İnşallah daha iyi projelere dönersin.

Ayrıca Ashley'de Ashley Green, Sarah'ta gencecik Thalia Campbell, Donnie'de Jackie Earle Haley de yeterince iyiler. Benin dikkatimiyse en çok kötü adam (ama o kadar da değil!) Bobo rolündeki Ron Perlman çekti. Geçmişte birçok filmde izlediğimiz Perlman, perdeye gelmiş en çirkin ve ürkünç suratlı adamlardan biridir. Korku filmlerini de seven has bir sinefil olarak, bunca yıl sonra onu da keyifle seyrettim.

Atilla Dorsay kimdir?

Atilla Dorsay 1939 İzmir, Karşıyaka'da doğdu. Çocukluğu zor savaş yıllarında geçti. O yıllardan her şeyin karneyle alındığını, radyolardan yayılan savaş haberlerini ve ilk sinema deneyimlerini oluşturan savaş üzerine filmleri hatırlıyor.

On yaşındayken ailesi sırf onu Galatasaray Lisesinde okutabilmek için İstanbul'la göç etti. Böylece Fransız kültürüyle yetişti.

Güzel Sanatlar Akademisi'nde (şimdiki Mimar Sinan Üniversitesi) mimarlık okudu. Hayatta her koşulda koruduğu estetik bakışını bu temele borçlu olduğunu söyler.

Rehberlik, gazetecilik ve eleştirmenlik yaptı.

1966 yılında başladığı Cumhuriyet gazetesindeki yazılarını 27 yıl boyunca sürdürdü.

Bu aralıkta Leman Dorsay'la evlendi. İki çocuk ve üç torunu oldu.

Sonraki yıllarda Cumhuriyet'ten kendi isteğiyle ayrıldı. Kısa bir süre için Milliyet'te devam eden ve hâlâ süren dergi yazarlığı yaptı.

Yeni Yüzyıl'da yepyeni bir gazeteyi yaratmanın keyfini yaşadı. Daha sonra Sabah gazetesinde devam etti. Buradan kendi deyimiyle "ilkesel bir tavırla" ayrıldı: Bir yazısında (Emek Yoksa Ben De Yokum) okuruna Emek sineması üzerine verdiği bir sözü tutmak için.

Atilla Dorsay, 2013 yılından beri "Özgür, serbest, hiçbir konu, yer ve zaman kısıtlamasına tabi olmadan... Ama artık maaşsız!.. Ve çok yakında tam on yılını dolduracak olan... " sözleriyle işaret ettiği T24'te yazıyor.

Atilla Dorsay'ın kültür-sanata dair birçok alanda çabaları oldu. İKSV'de çalışıp yıllar boyu İstanbul Sinema Festivali'nin kadrosunda yer aldı. Dünya çapında sayısız ünlüyü basın toplantılarında sundu, söyleşiler yaptı, fotoğraflarını çekti.

TRT'de hem haftalık müzik programları yaptı, hem de filmler sundu. Özellikle sinemanın 100. yılının kutlandığı 1995 yılı ve sonrasında sayısız klasiği Murat Özer, Alin Taşçıyan, Müjde Işıl gibi genç meslektaşlarıyla birlikte tanıttı.

Sinema Yazarları Derneği'ni (SİYAD) kurdu ve uzun yıllar başkanlığını yürüttü. Ödül gecelerini özenle seçilmiş sunucular ve müzisyenlerle sundu. Yine kendi sözleriyle; "zamanı geldiğinde tüm bu görevleri genç arkadaşlarına bırakmayı da ihmal etmedi".

Dorsay'ın en büyük üretimleri kitapları. 1970'lerden itibaren eleştirisini yazdığı tüm filmleri Türk ve yabancı sinema olarak tasnif ederek pek çok kitapta topladı. Bu kitaplar son 50 yılın bir dökümü niteliği taşıyor.

Aynı zamanda İstanbul, Beyoğlu, şehircilik; biyografiler (özellikle Türkan Şoray ve Yılmaz Güney), söyleşiler, seyahat notları, hikâye, hatta şiirler de yazdı.

Müzik merakını görkemli bir arşivle birlikte sunduğu bir eser yayımladı. Ne Şurup Şeker Şarkılardı Onlar adıyla yayımlanan bu kitap, 20. yüzyıl pop-müzik tarihini anlatıyor.

Kitaplarının sayısı şimdilerde 60'ı aştı, ama daha sayısız projesi var. Son olarak 2022'de Tartışmalar, Polemikler, Kavgalar, onu tamamlayan Övgüler, Yergiler, Atışmalar ise 2023'de çıktı. Ardından daha birçoğu da gelecek. Kendisinin dediği gibi "Allah kısmet ederse!"...

 

Yazarın Diğer Yazıları

Roma tarihine ‘Güç ve Onur’ sloganı eşliğinde yolculuk

Film, belki çok uzun (148 dakika), çok karmaşık, aşırı dramatik gözüküyor. Ama yine de görmeye değer...  

İstanbul güzellikleri önünde özel bir motorla tanışmak

Rahat ve olgun bir kamerayla çekilmiş, müziğe başvurmayan bir film. Belki çok akışkanlığı olmayan, sakin ve özgün bir yapım. Ama bu özgünlüğün birçok sinefili çekeceğine inanıyorum

Din üzerine söylenebilecek ne varsa

Rüya görmek bir anlamda kelebek görmek midir? Tek gerçek varsa, o nedir? Ve sonunda acaba din bir kontrol sisteminden başka bir şey değil midir?

"
"