ÖRÜMCEK ADAM: EVE DÖNÜŞ YOK
X X X
(Spider Man: No Way Home)
Yönetmen: Jon Watts Senaryo: Chris McKenna, Eric Sommers Görüntü: Mauro Fiore Müzik: Michael Giacchino Oyuncular: Tom Holland, Zendaya, Marisa Tomei, Benedict Cumberbatch, Jon Favreau, Alfred Molina, Willem Dafoe, J. K. Simmons, Angourie Rice, Jacob Batalon, Jamie Foxx, Andrew Garfield, Tobey Maguire, Thomas Haden Church, Paula Newsome, Glenn Keogh
Columbia- Marvel Studios filmi, 2021.
|
-Spoiler içerir-
Stan Lee - Steve Ditko ikilisinin çizgi roman olarak 1960'larda yarattığı Spider Man - Örümcek Adam adlı kişilik özellikle 2000'lerde çok gözde olmuş, art arda üç film çekilmişti: Spider Man 1, 2 ve 3 (2002, 2304 ve 2007). Hepsinde de bu masum kahramanı yine masum yüzlü Tobey Maguire oynamış, bunların yanı sıra birçok video oyunu da yaparak kişilikle iyice özdeşleşmişti. 2017'de gelen bir S. M. Homecoming - Eve Dönüş filminde yerini Tom Holland aldı. Bir yıl sonra çekilen İnto the Spader: Verse ise bir canlandırma filmiydi, kendi sınırları içinde oldukça iyi olan.
Şimdi kahramanımız yeniden canlanıyor. Ve şu pandemi sonrası günlerinde, yapımcıların (bu kez yine MCU - Marvin Comics Universe ve Columbia) yine çok popüler olabilecek projelere büyük para yatırdıkları dönemde, bu 2 buçuk saatlik film de göz kamaştırıcı (veya baş döndürücü) bir 'sequel' (devam filmi) niteliğiyle karşımıza geliyor.
Evet, vaktiyle bir örümcek tarafından ısırıldığı için ancak bir örümceğin sahip olacağı niteliklere sahip olan (ve hatta onları çok aşan) genç kahramanımız, filmlerin tarihleri kadar yaşlanmayarak yine belli bir gençliği koruyor. Temel oyuncu kitlesinin yaşı düşünüldüğünde, bu elbette kaçınılmaz bir şey.
Ve böylece, tüm filmler gibi yine tam New York'un göbeğinde, gökdelenler kadar Central Park'ı da dekor olarak kullanan, hatta ünlü Özgürlük Anıtı'nın burnunun dibine kadar giren bir serüvene tanık oluyoruz. Ah, o New York... Batman'dan Superman'e ne kadar çok düşsel kahramana mekan olmuştur... O tipik Amerikan manzarasıyla...
Film inanılmaz hoplama-sıçrama ve uçma yeteneği olan kahramanı, bu uzun serüvenin geçmiş kahramanlarıyla bir araya getiriyor. Hem kişilik, hem de oyuncu olarak... Böylece gerçek adıyla Peter Parker yine sevgilisi MJ - Michelle'le büyük aşkını, halası May Parker'le sıcacık aile ilişkilerini sürdürüyor. STARK adlı dev şirketin patronu Happy (Mutlu) lakaplı Hogan'la takışıp duruyor; TV kişiliği Jonah Jameson yine eski filmlerdeki gibi onu diline dolayıp bırakmıyor.
Ve birden birçok ürkünç figür, eskilerden fırlayıp yeniden karşımıza geliyor. O filmlerde öldüklerini hatırlasak da... Böylece herkesin ölü bildiği Norman Osborn, 'ahtapot adam' Octavius... Tek başına bir korku alemini temsil edebilecek, apayrı bir dizinin kahramanı olmuş Doktor Strange...
Tüm bu kişilikler capcanlı New York dekoru önünde yeniden karşılaşıyorlar. Midtown Fen Lisesi mekan olarak sanki merkezi bir yer tutuyor. Oradan mezun ama artık üniversite çağına gelmiş olan Peter Parker özlediği Boston üniversitesine kabul edilmeyince, yeniden o sıçramalı hayata dalmak zorunda kalıyor. En iyi dostları olan MJ ve Uzakdoğu fizikli Ned Leeds hep yanında oluyorlar. Ve sonradan iki başka Peter Parker de çıkagelip maceraya katılıyor. Öyle ki düşmanları onları nasıl birbirinden ayırt edeceklerin bilemiyor!.. Ve onlar da işbirliğiyle kıskançlık arasında kalıp şaşkına dönüyorlar...
Filmin ortaya koyduğu önemli temalardan biri de şu: Bizde 'adı çıkmış' denen bir kişi için en güzel çözüm nedir? Onu tümüyle unutmak/unutturmak ve köşesinde sakin yaşamasına izin vermek mi? Yoksa her şeye karşın geldiği yeri, eriştiği ünü koruması mı? Hele bir ara 'dünyanın en ünlü insanı' titrini almış biri için... Öyle bir kişi için, filmde dendiği gibi 'unutulmak en acı kader' olabilir mi?
Evet, bu çılgın tempolu, akıcı ve sürükleyici, üstün teknolojili masalın özünde böylesine ciddi temalar da var!.. Ama bizim gibi yaşlılar daha çok bunlardan etkilense de, filmin asıl müşterisi gençler olacak. Aslında 'her yaştan gençler' desem daha doğru. Çünkü basın gösterimindeki ilk kez gördüğüm ve yer yer filmi alkışlayan o genç kuşağın (artık X kuşağı mı, Y kuşağı mı, yoksa Z kuşağı mı, bilmiyorum!) o alkışları çok farklı şeylere yönelttiği kesindi. Ve bizler artık bir filmi alkışlamayı çoktan unuttuğumuza göre, en doğrusu onların yaptığıydı...
Genç yönetmen Jon Watts (1981 doğumlu) Örümcek Adam - Eve Dönüş'ten beri yönettiği bu üçüncü filmde fanteziye dayalı bir sanatın doruklarına çıkıyor. Ama bizim kuşak için belki asıl keyif, özlediğimiz onca sanatçıya kavuşmak oluyor. Willem Dafoe'dan Alfred Molina'ya, Benedict Cumberbatch'tan J. K. Simmons'a, Jon Favreau'dan siyahi Jamie Foxx'a... Eski Örümcek'lerde Andrew Garfield ve Tobey Maguire'a... Ve yine özlediğimiz kadın oyuncu Marisa Tomei'ye: May hala rolünde... Zendaya ise son derece doyurucu bir sevgili oluyor.
Evet, haydi bakalım... Tüm yaştan çocuklar, hepiniz sinemaya...
Not: Filmin son jeneriklerinde kalıp beklerseniz bir sürpriz sahneyle karşılaşıyorsunuz. Bir başka Tom adlı oyuncu, ama bu tez Tom Hardy'li bir çekim. Öylesine şaşırdım ki... Çünkü onu birkaç gün önce Dijitürk'de izlediğim Capone filminde görmüştüm. O şaşkınlıktan o ek bölümün ne olduğunu anlayamadım... Arada Capone'yi de oturup yazmıştım, yarın çıkacak. Artık bu gizemi belki dikkatli okurlarla birlikte çözeriz!..
Yarın: CAPONE