28 Aralık 2019

Noel zamanı korkmak isteyenler varsa....

Açık bir 'metoo' sosu var filmin... Baştan sona her şey kadınların gözüyle görülmüş, yazılmış ve hissedilmiş gibi. Senaryo yazarlarının ve yönetmenin kadın olması elbette buna katkıda bulunmuş olmalı

KARA NOEL      

X  X  ½

(Black Christmas)

Yönetmen: Sophia Takal 
Senaryo: S. Takal, April Wolfe 
Oyuncular: İmogen Poots, Cary Elwes, Lily Donoghue, Brittany O'Grady, Aleyse Shannon, Caleb Eberhardt, Simon Mead, Madeleine Adams, Ben Black, Lucky Currey

Amerikan filmi. 

Noel gibi en azından Hristiyanlara neşe ve mutluluk getirmesi gelenek olan bir dönemle dehşet duygusunun ve korku filmlerinin bağdaşması... Akla gelebilecek şey mi?    

Ama hiç şaşırmayın... Bu ilk çaba değil. Hatta doğrudan aynı adı taşıyan film ve TV yapımlarının çokluğu da beni şaşırttı.

Bu film de aynı adı taşıyanlardan 1974 yapımı bir filmin yeniden çekimiymiş. Ve ardında Blumhouse Productions denen bağımsız şirket varmış. Türün ustası Jordan Peele'in Get Out ve Us, Leigh Whannell'in Upgrade ya da M. Night Shyamalan'ın Glass filmleri de varmış.

Ki Us-Biz ve Glass bana göre geçen yılın en iyileri arasında idiler. Hepsinin ardında yapımcı Jason Blum olduğu halde...

Doğrusu bu bilgiye pek sahip değildim. O 'Noel dehşeti' filmlerinin çoğunuysa görmemiştim. O yüzden olmalı: Batı'da eleştiri açısından yerlerde sürünen bu film, bana belli ölçüde ilginç geldi.

Film 1880'lerde kurulan Hawthorne College adlı üniversitede geçiyor. Her ne kadar Yeni Zelanda'daki yine çok eski bir okulda çekilmiş olsa da... O eski bilim yuvası meğer aynı zamanda erkekler arası bir tarikatın da temellerini atmış: Delta Kappa Omega.

Bu örgüt, okulun delikanlılarını tipik erkek gücüne inanmış, alabildiğine maço, kadına yukardan bakan bir inanışla besliyor. Böylece tecavüz ve zoraki cinsellik olayları almış başını gidiyor. Kimi öğretmenlerden, özellikle de o zihniyetin tipik temsilcisi, şoven ve küstah profesör Gelson'dan destek alarak... Ki hocanın sloganlarından biri şu: "Not insane, simply men-Onlar deli değil, sadece erkek!"...

Ama kadınlar da buna karşı birleşmişler, Mu Kappa Epsilon adlı örgütle... Ve erkek egemenliğine baş kaldırmışlar. Riley adlı kız sanki lider gibi. O da bir süre önce erkek örgütünün öğrencilerinden birinin tecavüzüne uğramış. Ve biraz hayatı kaymış.

Noel zamanı birçok öğrenci ailelerinin yanına gidiyor. Ve kampüs belli ölçüde boşalıyor. Ama bizim kızlar çetesinin hemen hepsi kalıyor. Noel partilerinden iyisi olur mu?   

Ama ıssızlaşan dekorda cinayetler başlıyor. Çağımız gereği işin içine önceden gönderilen e-mail'ler, teknolojik tehditler de karışarak... Ve kadınlar giderek dozunu arttıran bu dehşete karşı ayakta kalmaya çabalıyorlar.

Böylece aslında klasik bir seri katil hikayesi, nisbeten yeni iki ögeyle buluşuyor. Biri yine Amerikan sinemasının en tipik yan türlerinden biri olan tarikatlar. Tarikatlardan biz de az çekmedik, hâlâ da çekiyoruz. Ama insan şaşıyor: ABD gibi dev bir ülkede bunlar nasıl hala ayakta kalabiliyor ve böylesine korkunç işler yapabiliyorlar?  

Öte yandan, açık bir 'metoo' sosu var filmin... Baştan sona her şey kadınların gözüyle görülmüş, yazılmış ve hissedilmiş gibi. Senaryo yazarlarının ve yönetmenin kadın olması elbette buna katkıda bulunmuş olmalı.

Başta Riley rolünde deneyimli İngiliz oyuncu İmogen Pooots ve profesör Gelson'da eskilerden Cary Elwes olmak üzere, oyuncu takımı da görevini yapıyor.

Kimi hiç de inandırıcı olmayan yanlarına karşın, belirttiğim temalara ilgi duyanlar görebilir. 


Sevgili okurlarım. Hepinize en iyi bir yeni yıl dileklerimi sunarım. Yeni filmlerde ve yazılarda buluşmak üzere...

Yazarın Diğer Yazıları

Kadın özgürlüğüne adanmış çok özgün bir komedi

Mukadderat; bir yandan yalnız bizde değil, tüm dünyada da var olan aile kurumunun miras denen olayla boğuşmasını ele alır. Öte yandan bu yaşlanmayı kabul etmeyen bir kadının portresidir

Belki tüm zamanların en kanlı Türk filmi

Tümüyle sadizm ve sado-mazoşizm duygusu sinmiş "Barda 2", belki tüm zamanların en kanlı Türk filmi olmaya adaydır. Bu kıyımdan kurtulan pek azdır. Böyle bir filmin bir kadının elinden çıkması kendi başına bir olaydır bence...

Bir sinema tutkulusunun ölümü ve düşündürdükleri

Ölüm ilanlarının dışında ne yazılı basında ne de TV’lerin kültür saatlerinde hiç anılmadı. Oysa kapsayıcı bir bakışla, bugün Yeşilçam öncesi, kendisi ve sonrasındaki onca filmin önemli bir bölümü, bugün Sami Şekeroğlu sayesinde bizim olmuştu

"
"