09 Kasım 2022

Netflix'in görkemli tanıtım gecesi

Dikkat Netflix; artık gözümüz hep üstünde olacak!..

Geçen günlerde uzun zamandır süren 'eve kapanma' durumunu bırakıp birkaç önemli toplantıya katılabildik. Önce sevgili Faruk Şüyun'un düzenlediği Dünya - Kitap Ödülleri'ne gittik: Taksim Sofitel Otel salonlarında... Kitap aleminden çok kişi vardı. Doğan Hızlan dışında... Ama en iyi duyuran da o oldu. Bendenize ise ödülünü almaya gelemeyen bir hanım yazarın plaketini verdirdiler. Böylece o kalabalık alanlar/verenler resmine katılabildim!..

Dünya kitap töreninin ödül alanları ve verenleri
Dünya kitap töreninde Leman'la...

Sonra Netflix tanıtım gecesi yaşandı. Kuruçeşme'deki Divan tesislerinde... Buradaki Divan hatırladığım kadarıyla bir otel ve lokantaydı. Ama öylesine bir bakımdan, daha doğrusu yeni yapılanmadan geçmiş ki... O çok geniş mekan mimari ve teknolojik olarak en üstün ekipmanla donatılmış; artık burası her türlü kalabalık etkinliklere açık: düğünler, moda defileleri, sunumlar, sergiler, davetler, lansmanlar... Bu konularda evrensel bir dekor oluşmuş bence... Ve de etrafta çok kalabalık bir servis ekibi. Özellikle son derece zarif, şık ve güzel genç hanımların oluşturduğu... Böylece Divan'ın erkek servis kadrosuyla Netflix'in hanımları ilginç bir birleşim oluşturuyordu.


Netflix tanıtımından

O gece gerçekten bir rüya gibiydi. Sürekli gidip gelen, içki ve meze servisi yapan elemanlar... Şimdiye kadar gördüğüm en cömert davet... (Sonrasında iki gün yemek yiyemedik!) Birçok ünlü davetli. Ayrıca tanıtılan dizilerin kadrosu olduğu anlaşılan hepsi güzel ve yakışıklı genç insanlar...

Sonunda başlayan büyük salondaki toplantıda sunulan bir Netflix geçmişi ve geleceği. Bu evrensel yayın şirketinin Türkiye şubesi altı yıl önce kurulmuş. Tüm sunuculuğu yüklenen, kurumun Türk kadrosunun en önemli adı Pelin Diştaş, birlikte sunacakları Cem Yılmaz'ın hastalanıp gelememesi üzerine tek başına sunduğu gecede şöyle diyor: "Özellikle son dört yılda insanların kalbine girmeyi başardık. Ve bir oyun bahçesi yarattık." Ne romantik sözler, değil mi?

Netflix töreninde Gonca Vuslateri'yle

Ve arkadaki ekrana yansıyan yakın/uzak dönem Netflix projeleri. En yakını 2 Aralık'ta başlayacak olan Sıcak Kafa dizisi. Sonra sevgili Çağan Irmak sahneye çıkıyor ve kendi dizisini tanıtıyor: Yaratılan... Bir Frankenstein uyarlaması imiş bu ve Çağan için 15 yıllık bir hayalmiş. Önce film olarak, şimdiyse diziye dönüştürülmüş. Beklemeye değmez mi?

Pelin Diştaş ve Çağan Irmak sahnede

Sonra bir çok isim geçiyor. Hangisi dizi, hangisi film, doğrusu karıştırıyorum. Berfun Oya'nın Cici filmi zaten yayınlanmaya başladı. Boğa Boğa (bir gerilimmiş); Şahmaran (bir fantastik deneme); Biz Kimden Kaçıyoruz Anne, Pera Palas'ta Gece Yarısı... Sonra bir yeni Cem Yılmaz kara-komedi filmi, Atıf Yılmaz'ın kült-filmi Ah Belinda'nın yeniden çevrimi; bir Tolga Karaçelik projesi. Ve daha neler neler...

Çağan Irmak

Dediğim gibi, her proje açıklandığında salondaki genç-yaşlı kadrosundan alkışlar yükseliyor. Ben buraya biraz da Fransa'da yaşayan, Osmanlı hanedanından Kenize Murad'ın bir ricası üzerine geldim. Eski dostum Kenize Murad yakın zamanda İstanbul'daydı ve heryerde çok satmış bir romanının Netflix tarafından dizileştirilmesini çok arzu ediyordu. Ben romanın İngilizce bir versiyonunu Pelin Diştaş'a bizzat tevdi ettim! (Madem hanedan söz konusu, ben de biraz Osmanlıca konuşayım!)

Ve böylece bu harika gece sona eriyor. Neredeyse son dakikada bile, kapıya kadar süren bir servisle... Dikkat Netflix; artık gözümüz hep üstünde olacak!..

Dorsaylar halkla ilişkiler uzmanı Aslı Başar'la Netflix gecesinde

O yoğun haftada son çıkışımız yine Beyoğlu'na oluyor. Salt Beyoğlu binasındaki Robinson Crusoe kitap sarayında bizde yayınlanan, ama Fransızca olduğu için dünyanın tüm Francophone kentlerinde de bulunan La Turquie Aujourd'hui - Günümüzde Türkiye dergisinin baş editörü Hüseyin Latif dostumuzun son kitabının tanıtımı var. Dörtleme adıyla Türkçe olarak yayınlanan kitap, Fransızca'da C'est Quoi l'Amour Selon Toi-Aşk Sana Göre Nedir? olmuş. Umarım Fransa'da da ilgi görür. Eskiden cadde üzerinde bulunan Robinson Crusoe birkaç yıldır buraya taşınmış. Kuruçeşme Divan kadar olmasa da, burası yine de hayli büyük. Ve her türlü etkinliğe uygun bir mekan.

Hüseyin Latif ve Dorsay çifti

Hele kitabevi benim ülkemizde gördüğüm en büyük ve zengin ticari kitabevi. Beyoğlu'na apayrı bir kültürel boyut katan... Burasını da tanımaktan çok mutlu oldum. Orada da Latif'in gönül eşi Mireille Sadege, usta fotoğrafçı Aramis Kalay gibi isimlerle iyi vakit geçirdik.

Atilla Dorsay kimdir?

Atilla Dorsay 1939 İzmir, Karşıyaka'da doğdu. Çocukluğu zor savaş yıllarında geçti. O yıllardan her şeyin karneyle alındığını, radyolardan yayılan savaş haberlerini ve ilk sinema deneyimlerini oluşturan savaş üzerine filmleri hatırlıyor.

On yaşındayken ailesi sırf onu Galatasaray Lisesinde okutabilmek için İstanbul'la göç etti. Böylece Fransız kültürüyle yetişti.

Güzel Sanatlar Akademisi'nde (şimdiki Mimar Sinan Üniversitesi) mimarlık okudu. Hayatta her koşulda koruduğu estetik bakışını bu temele borçlu olduğunu söyler.

Rehberlik, gazetecilik ve eleştirmenlik yaptı.

1966 yılında başladığı Cumhuriyet gazetesindeki yazılarını 27 yıl boyunca sürdürdü.

Bu aralıkta Leman Dorsay'la evlendi. İki çocuk ve üç torunu oldu.

Sonraki yıllarda Cumhuriyet'ten kendi isteğiyle ayrıldı. Kısa bir süre için Milliyet'te devam eden ve hâlâ süren dergi yazarlığı yaptı.

Yeni Yüzyıl'da yepyeni bir gazeteyi yaratmanın keyfini yaşadı. Daha sonra Sabah gazetesinde devam etti. Buradan kendi deyimiyle "ilkesel bir tavırla" ayrıldı: Bir yazısında (Emek Yoksa Ben De Yokum) okuruna Emek sineması üzerine verdiği bir sözü tutmak için.

Atilla Dorsay, 2013 yılından beri "Özgür, serbest, hiçbir konu, yer ve zaman kısıtlamasına tabi olmadan... Ama artık maaşsız!.. Ve çok yakında tam on yılını dolduracak olan..." sözleriyle işaret ettiği T24'te yazıyor.

Atilla Dorsay'ın kültür-sanata dair birçok alanda çabaları oldu. İKSV'de çalışıp yıllar boyu İstanbul Sinema Festivali'nin kadrosunda yer aldı. Dünya çapında sayısız ünlüyü basın toplantılarında sundu, söyleşiler yaptı, fotoğraflarını çekti.

TRT'de hem haftalık müzik programları yaptı, hem de filmler sundu. Özellikle sinemanın 100. yılının kutlandığı 1995 yılı ve sonrasında sayısız klasiği Murat Özer, Alin Taşçıyan, Müjde Işıl gibi genç meslektaşlarıyla birlikte tanıttı.

Sinema Yazarları Derneği'ni (SİYAD) kurdu ve uzun yıllar başkanlığını yürüttü. Ödül gecelerini özenle seçilmiş sunucular ve müzisyenlerle sundu. Yine kendi sözleriyle; "zamanı geldiğinde tüm bu görevleri genç arkadaşlarına bırakmayı da ihmal etmedi".

Dorsay'ın en büyük üretimleri kitapları. 1970'lerden itibaren eleştirisini yazdığı tüm filmleri Türk ve yabancı sinema olarak tasnif ederek pek çok kitapta topladı. Bu kitaplar son 50 yılın bir dökümü niteliği taşıyor.

Aynı zamanda İstanbul, Beyoğlu, şehircilik; biyografiler (özellikle Türkan Şoray ve Yılmaz Güney), söyleşiler, seyahat notları, hikâye, hatta şiirler de yazdı.

Müzik merakını görkemli bir arşivle birlikte sunduğu bir eser yayımladı. Ne Şurup Şeker Şarkılardı Onlar adıyla yayımlanan bu kitap, 20. yüzyıl pop-müzik tarihini anlattıyor.

Kitaplarının sayısı şimdilerde 60'ı aştı, ama daha sayısız projesi var. Son olarak Tartışmalar, Polemikler, Kavgalar adı kitabı Eylül 2022'de okurla buluştu. Ardından daha birçoğu da gelecek. Kendisinin dediği gibi "Allah kısmet ederse!"...

 

Yazarın Diğer Yazıları

En görkemli ve etkili aşk filmlerinden biri

İki baş oyuncusu, Andrew Garfield ve Florence Pugh inanılması zor bir başarıyla bu görkemli melodramı sırtlanmışlar. Garfield ayni fiziğiyle son derece etkileyici olurken, Pugh bir kadın için zor biçimde, fiziğini ve özellikle yüzünü öylesine değişimlere açıyor ki…

Bir gerilim filminin sürprizler içeren devamı

Ana teması ‘starlar ve fanları’ olarak düşünülebilir. Ama belki asıl teması tam bir çöküş ve çıldırma öyküsü olması... Her şeye sahip bir ‘star’ın önlenemez dramı... Ya da fantastik bir dehşet filmi de denebilir. Kanı biraz aşırı bol...

Özel bir kahramanın son ve en şaşırtıcı filmi

Asıl tema belki de şudur: Arthur Fleck tam anlamıyla iki yüzlü bir adamdır. Sanki korku klasiği Dr. Jekyll ve Mr. Hyde gibi... O sanki kötülükle iyilik arasında sıkışıp kalmıştır

"
"