YENİLMEZLER: ULTRON ÇAĞI X 1/2
(Avengers: Age of Ultron)
Yönetmen ve senaryo: Joss Whedon
Görüntü: Ben Davis
Müzik: Dany Elfman, Brian Tyler
Oyuncular: Robert Downey Jr, Chris Hemsworth, Mark Ruffalo, Chris Evans, Scarlett Johansson, Jeremy Renner, Samuel L. Jackson, Don Cheadle, Aaron Taylor-Johnson, Elisabeth Olsen, Paul Bettany, İdris Elba, Stellan Skarsgaard, Andy Serkis, Julie Delpy, Cobie Smulders, Claudia Kim/ Marvel Productions- Walt Disney yapımı
|
Yıllar boyu yarattığı çizgi-romanlarla Amerikan pop kültürüne eşsiz bir katkıda bulunmuş olan Marvel şirketi, bu malzemeyi sinemaya taşıyalı az olmadı. Ve repertuarındaki tüm kahramanların az-çok başarılı filmleri hepimizin ilgisini çekti. Kendi adıma, fantastik türün bir meraklısı olarak bunların çoğunu izleyip yeterince değerlendirmişimdir. Kitaplarımdaki toplamın gösterdiği gibi...
Artık yaratma bunalımına giren şirket, son dönemde bir başka yola başvurdu; o düşsel kahramanların hepsini değilse de önemli bir bölümünü biraraya getiren daha da gösterişli yapımlar...İlk Avengers- Yenilmezler 2012’de ortaya çıktı. Yine Stan Lee- Jack Kirby ikilisinin kaleminden çıkma kişilikler ve türün genç meraklısı Joss Whedon’un senaryo ve yönetimiyle...
Böylece ayrı ayrı anlatılmış öykülerinde çok geniş kesimlere ulaşmış yarım düzineyi aşan, hatta bir düzineye yaklaşan ‘üstün insan’ tiplemesini birarada görüyoruz. Aralarında Hulk, Kaptan Amerika, Demir Adam, Thor, ‘Kara Dul’ gibi süper kahramanlar ve de Hawkeye’den War Machine’e, Quicksilver’den Falcon’a, Helen Cho’dan Scarlet Witch’e daha geri plandaki ‘yardımcı kahramanlar’ var.
Böylece gerçek anlamıyla dur-durak bilmeyen, ilerleyen teknolojilerle daha da şaşırtıcı aksiyon bölümleri ve hızını kesmeyen bir tempo karşımıza geliyor. Ama bu kişi bolluğunun, özel efekt yağmurunun ve baş döndürücü ritmin filmin lehine çalıştığını söylemek mümkün mü?
Gerçi Yenilmezler ekibinin Ultron adlı son derece sevimsiz (ve bir dönemin ünlü oyuncusu James Spader’in sesini verdiği) kötü adam ve emrindeki robotlardan dünyayı kurtarmak için verdikleri savaşımda, yer yer sakin ve içedönük sahneler de var: hem kişilikleri bir parça olsun tanıtmak, hem dram sanatının en basit gereklerini uygulamak, hem de çekim masraflarını biraz azaltmak için!...
Örneğin Clint Barton- Hawkeye’nin (Jeremy Renner) öyküdeki tek ‘aile babası’ olarak eşiyle söyleşmesi...Natasha Romanoff- Kara Dul’un (Scarlett Johansson) Hulk’la Bruce Banner olarak (Mark Ruffalo) normal bir insan gibi gözüktüğü sahnelerde kurduğu duygusal bağ...Ya da Tony Stark- Demir Adam’la (Robert Downey Jr) Kaptan Amerika arasında filizlenen dostluk gibi. Ama bu kısa bölümler, 140 dakikalık bir filme gereken dramatik ve psikolojik altyapıyı sağlamaya yetmiyor.
Öte yandan, yer yer çok güzel çekimler, sinemasal açıdan dudak ısırtan sahneler var. Örneğin bir Ortadoğu bataklığında (Afganistan veya Irak) yaşanan sokak terörü...Bir Balkanlar ülkesinde (ki bana en çok Bosna’yı hatırlattı) bombalanan halkı kurtarma çabaları... Ya da bir Batı başkentinde ikinci savaşın bitişini topluca kutlama eğlencesi gibi gözüken törenler...
Ama tüm bunlar, sanki sadece oyalamayı amaçlamış, dolayısıyla çok genç bir seyirciyi hedef almış gibi duran filmin gürültü-patırdısı içinde kaybolup gidiyor. Ve filmi bizim gözümüzde yükseltemiyor. Bu dur-durak bilmeyen teknoloji, bu döğüş ve savaş, bu susmayan pataküt anlayışı neredeyse boğucu oluyor.
Gerçi film, uluslararası imdb sinema sitesinde tam 8.2 puan almış, bunu da nesnel olmak için belirtmeliyim. Ama bunun bu tür filmlerde hep olduğu üzere, çok gençler tarafından hovardaca verilmiş puanlar olduğu açık. Artık seçim sizin...
Yarın: Toz Ruhu ve Aşkı Bulunca