13 Ocak 2023

Korku filmi türünde alçakgönüllü, ama unutulmaz bir zirve

İşte adına korku filmi denen ve kendi adıma oldukça sevdiğim türün en son ve bence en parlak yapımlarından biri. Hayli özgün, teknik açıdan kusursuz, birkaç yeniliği taze biçimde sunan ve saf bir ruh sahibiyseniz, belki uzun zaman rüyalarınıza girebilecek bir film

MEGAN

X X X ½

(M3GAN)

Yönetmen: Gerard Johnstone
Senaryo: Akela Cooper, James Wan
Görüntü: Peter McCaffrey, Simon Raby
Müzik: Anthony Willis
Oyuncular: Allison Williams, Violet McGraw, Ronny Chieng, Amie Donald, Jenna Davis, Brian Jordan Alvarez, Jen Van Epps, Lory Dungey, Jack Cassidy

Universal filmi, 2022

 

İşte adına korku filmi denen ve kendi adıma oldukça sevdiğim türün en son ve bence en parlak yapımlarından biri. Hayli özgün, teknik açıdan kusursuz, birkaç yeniliği taze biçimde sunan ve saf bir ruh sahibiyseniz, belki uzun zaman rüyalarınıza girebilecek bir film. Onun için, dikkat lütfen!..

Film kötü bir havada arabayla yola çıkma gafletinde bulunan bir çift ve küçük kızlarıyla açılıyor. Kaçınılmaz kaza gelip çatıyor; ana-baba öbür aleme geçiyor. Ve küçük Cady daha 7 yaşında öksüz kalıyor. Onu yanına alıp bakmak da teyzesi Gemma'ya düşüyor.

Ancak Gemma'nın çok belalı bir mesleği vardır: bir büyük şirket için teknolojinin son aşamasıyla çok çarpıcı oyuncaklar imal etmek... Bunlara '3. Kuşak Androidleri' de diyebilirsiniz; Petz Teknolojisi ürünleri de... Böylece ABD'nin ünlü bilimsel araştırma merkezi Silicon Vadisi yeni bir dal yaratmıştır. Ama büyük patronlar, özellikle de Çin kökenli David memnun değildir; çünkü maliyetler çok artmıştır.

Ama Gemma işinde inatla ilerler. Şefinin ters yönde baskısı ve siniri burnunda komşusunun öfkesine karşın... Böylece ortaya gerçek bir tür 'ev canavarı' çıkar: 120 santim boyu, sarı saçları, iri gözleri, sanki gerçek bir insan gibi duyguları olan; hem sevimli, hem ürkünç bir yaratık... Asıl amacı Cady'yi korumak olan ve bunun için her şeyi göze alan... Hatta insan öldürmeyi bile... Ki bu onun Cady'yi okulundaki zalim oğlanlar kadar öğretmenlerin hırsına da karşı korumaya, giderek bir katile dönüştürecektir. 

Birkaç ünlü filmi olan James Wan'ın hayal gücünden çıkmış ve dediğim gibi hayli orijinal olmayı başarmış bir film... Perdede daha önce Chucky, Annabelle, The Boy gibi örnekleri olan bir yaratık: sanki Barbie'nin ürkünç bir çeşitlemesi. Korkutmayı bildiği kadar şarkı söylemeyi ve dans etmeyi de bilen... Hem de nasıl!.. Bir yabancı yazarın dediği gibi “Chucky ve Terminator'un bir karışımı!”...

Daha gösterime çıkmadan Tik Tok alanında büyük ün yapmış filmde, Gemma'da Allison Williams gaye iyi oynuyor. Ki geçen gün Jimmy Fallon'un programına çıkmıştı. Cady rolünde küçük Violet McGraw işini yapıyor. Megan'da ise Amie Donald'ın fiziğini, Jenna Davis'in sesini verdiği bu 'küçük canavar' kuşkusuz sinema tarihinde kendine özgü bir yer alacak. Mütevazı, ama etkili...


Not: Bu ayki Milliyet-Sanat'ta yazdığım klasik film Jules Dassin'in kara-film türündeki Du Rififi Chez les Hommes - İnsanlar ve Para. Türünde kesin bir klasik sayılıyor.

Atilla Dorsay kimdir?

Atilla Dorsay 1939 İzmir, Karşıyaka'da doğdu. Çocukluğu zor savaş yıllarında geçti. O yıllardan her şeyin karneyle alındığını, radyolardan yayılan savaş haberlerini ve ilk sinema deneyimlerini oluşturan savaş üzerine filmleri hatırlıyor.

On yaşındayken ailesi sırf onu Galatasaray Lisesinde okutabilmek için İstanbul'la göç etti. Böylece Fransız kültürüyle yetişti.

Güzel Sanatlar Akademisi'nde (şimdiki Mimar Sinan Üniversitesi) mimarlık okudu. Hayatta her koşulda koruduğu estetik bakışını bu temele borçlu olduğunu söyler.

Rehberlik, gazetecilik ve eleştirmenlik yaptı.

1966 yılında başladığı Cumhuriyet gazetesindeki yazılarını 27 yıl boyunca sürdürdü.

Bu aralıkta Leman Dorsay'la evlendi. İki çocuk ve üç torunu oldu.

Sonraki yıllarda Cumhuriyet'ten kendi isteğiyle ayrıldı. Kısa bir süre için Milliyet'te devam eden ve hâlâ süren dergi yazarlığı yaptı.

Yeni Yüzyıl'da yepyeni bir gazeteyi yaratmanın keyfini yaşadı. Daha sonra Sabah gazetesinde devam etti. Buradan kendi deyimiyle "ilkesel bir tavırla" ayrıldı: Bir yazısında (Emek Yoksa Ben De Yokum) okuruna Emek sineması üzerine verdiği bir sözü tutmak için.

Atilla Dorsay, 2013 yılından beri "Özgür, serbest, hiçbir konu, yer ve zaman kısıtlamasına tabi olmadan... Ama artık maaşsız!.. Ve çok yakında tam on yılını dolduracak olan..." sözleriyle işaret ettiği T24'te yazıyor.

Atilla Dorsay'ın kültür-sanata dair birçok alanda çabaları oldu. İKSV'de çalışıp yıllar boyu İstanbul Sinema Festivali'nin kadrosunda yer aldı. Dünya çapında sayısız ünlüyü basın toplantılarında sundu, söyleşiler yaptı, fotoğraflarını çekti.

TRT'de hem haftalık müzik programları yaptı, hem de filmler sundu. Özellikle sinemanın 100. yılının kutlandığı 1995 yılı ve sonrasında sayısız klasiği Murat Özer, Alin Taşçıyan, Müjde Işıl gibi genç meslektaşlarıyla birlikte tanıttı.

Sinema Yazarları Derneği'ni (SİYAD) kurdu ve uzun yıllar başkanlığını yürüttü. Ödül gecelerini özenle seçilmiş sunucular ve müzisyenlerle sundu. Yine kendi sözleriyle; "zamanı geldiğinde tüm bu görevleri genç arkadaşlarına bırakmayı da ihmal etmedi".

Dorsay'ın en büyük üretimleri kitapları. 1970'lerden itibaren eleştirisini yazdığı tüm filmleri Türk ve yabancı sinema olarak tasnif ederek pek çok kitapta topladı. Bu kitaplar son 50 yılın bir dökümü niteliği taşıyor.

Aynı zamanda İstanbul, Beyoğlu, şehircilik; biyografiler (özellikle Türkan Şoray ve Yılmaz Güney), söyleşiler, seyahat notları, hikâye, hatta şiirler de yazdı.

Müzik merakını görkemli bir arşivle birlikte sunduğu bir eser yayımladı. Ne Şurup Şeker Şarkılardı Onlar adıyla yayımlanan bu kitap, 20. yüzyıl pop-müzik tarihini anlattıyor.

Kitaplarının sayısı şimdilerde 60'ı aştı, ama daha sayısız projesi var. Son olarak Tartışmalar, Polemikler, Kavgalar adı kitabı Eylül 2022'de okurla buluştu. Ardından daha birçoğu da gelecek. Kendisinin dediği gibi "Allah kısmet ederse!"...

Yazarın Diğer Yazıları

Canlandırma sinemasına Disney el atarsa ne olur?

'Mufasa Aslan Kral' filminde; canlandırma hayvanların yüzlerinde, insan yüzlerinde görmeye alıştığımız tüm o ifade zenginliği vardır. İşte bu belki de o eskimeyen Disney damgasıdır ve filmin değerini bu yapar

Gizemli bir ‘sanat filmi’: Sevsek mi sevmesek mi?

"On Saniye" filmi sadece iki kadının bitmeyen diyalogları üzerine kuruludur. Bir sanat filmi için bile tam bir handikap! Kendi adıma şunu söyleyebilirim: Bunca lafı etmem bile, filme özel nitelikler kazandırmıyor mu?

Aksiyon sinemasında çekici ve modern bir zirve

'Avcı Kraven'de pek uyum sağlamayan, karmaşık ve biraz zıt motifler olduğunu biliyorum. Ama belki bu filmin gücünü oluşturan asıl öge. Bunca tema içinde böylesine çekici bir filme ulaşmak... Kolay olabilir mi?

"
"