22 Aralık 2017

Kişisel bir yazı: Son kitabım ve son söyleşilerim üzerine...

Kitap benim için bir Anılar Kitabı’na ilk adımdı, o çabanın bir provasıydı

Bu yazı tümüyle kişisel, içedönük, ama benim için önemli olan kimi şeylere değiniyor. Bana özel bir ilgisi veya sempatisi olmayanlar okuma zahmetine girmesin lütfen... 

Son kitabım olan O Güzel Atlara Binip Gidenler, kabaca bir ay sonra ikinci baskısını yaptı. Bu kitap benim için önemliydi, onun için macerasını heyecanla izledim. “Bunca kitaptan sonra hâlâ heyecanlanıyor musun?” diyenler olabilir. 

Ama hep söylediğim gibi, anlatılan 40 kişinin hepsini tanımıştım, beraber çok şey yaşamış, değerli anılar edinmiştik. Ve kitap benim için bir Anılar Kitabı’na ilk adımdı, o çabanın bir provasıydı. Heyecanlanmamak mümkün mü?

Elbette ikinci baskı o kadar önemli olmayabilir. İlk baskıları 20 bin, 40 bin, hatta kimi zaman 100 bin olan kitapların yanı sıra... Ama onların hepsi değilse de çoğu benim de iştahla beklediğim ve hemen alıp okuduğum yazarlara aitti: Ahmet Ümit, Zülfü Livaneli, Ayşe Kulin...

Ve gördükleri haklı ilgi, Türkiye gibi az okuyan bir ülkede bile böyle sayılara  -üstelik ilk baskıda- ulaşma mucizesini gösteren, hepimize, her aydına, her okur-yazara umut veren sayılardı. Helal olsun...

Teşekkür borçlu olduğum yazılar/programlar

Yine de bu ikinci baskı beni mutlu etti. Medyada kitaba destek veren kimi dostlara teşekkür etmek istiyorum. Öncelik Hürriyet gazetesinde: Doğan Hızlan’ın gazetedeki yazısı,  Kelebek’teki Sayım Çınar söyleşisi. Ve Kitap-Sanat ekinde Selim İleri’nin o son derece duyarlı yazısı.

NTV’de Gece-Gündüz programındaki dostların, tam 10 gün siyasal güncellikle boğuşarak sonunda yayınlayabildikleri söyleşi... Ayrıca o programdan sevgili Gülay Afşar’ın Milliyet’deki yazısı... Geçenlerde mezuniyetimizin 60. yılı için pilavda buluştuğumuz okulum Galatasaray’ın TV’sinde Gonca Durgun’un iki haftaya bölüp yayınladığı söyleşi... Tatava TV’de Hakan Aksay’ın söyleşisi.

Birgün gazetesi kitap köşesinde Soner Sert’in çok güzel söyleşisi (ki T24 de kullandı)...Posta kitap ekinde Murat Erşahin’in, sadibey.com’da Korkut Akın’ın, ortakoltuk.com’da Nusret Şen’in hoş yazıları... Burak Göral’ın yine bir internet yazısı...Ahmet Ümit’in çok okunan blog’unda kitabı tavsiye etmesi. Ve küçük birkaç değinme. Bu nankörlük  ve bellek yoksunluğu çağında, hepsini minnetle anıyorum.

Kitaplı davetler, söyleşiler

Belki en az o kadar önemlisi, son bir ayda aldığım kurumsal davetler oldu. Hepsi konuşma talep eden çağrılar. TYB-Türkiye Yazarlar Birliği, İstanbul Boğaziçi 50 Kulübü Derneği, Sinema Ortak Aşkımız (çoğu Yahudi aydınların sinema bazlı grubu) gibi çok farklı kuruluşlar. Ve hepsinde toplu kitap alışlar, söyleşi, soru-cevap ve imza.

Bu ay sonu Adapazarı’nda Özel Enka Anadolu Lisesi Yazadurmak Kulübü öğrencileriyle bir atölye çalışmamız olacak. Şubat ayında ise bir büyük Anadolu kentinin kitap fuarına ve Eskişehir’de yine bir söyleşi ve atölye çalışmasına katılacağım. Hepsi bol kitaplı günler....

Ve bunlar hep sürüyor. Bir önceki kitabımda birçok Türkiye Rotary kulüpleri, Büyükçekmece, Ataşehir, Beylikdüzü belediyeleri vb. kuruluşlar da beni ayni koşullarda konuk etmişlerdi.

Esas anlatmak istediklerim

Evet, başta da söylediğim gibi bu yazım son derece kişisel oldu. Tüm bunları anlatmam, aslında iki temel şeyi duyurma isteğimden kaynaklanıyor. İlki, yazmak kadar konuşmayı da sevmemin katkısıyla, bunca yıllık (artık 80 yıla yakın) bir hayatın deneyim ve izlenimlerini kalabalıklara anlatma konusundaki isteğim. Ki bunu en çok gençlerin önünde yapmayı seviyorum.

  İkincisi ise -belki birkaçı dışında- ‘best seller’ olmayan kitaplarımın (onların sayısı da 52’yi buldu) tanıtımı ve lansmanı için bu tür etkinliklerin artık kaçınılmaz olduğunu düşünmem. Ki bunda da utanılacak bir şey olduğunu sanmıyorum. 


Yarın: Haftanın Filmi: PES ETME 

 

 

Yazarın Diğer Yazıları

Kürt sorunu üzerine eski bir yazım

Her gün gözünü ölüm haberleriyle açan bir toplumda, bizim şehitlerimizin onlu sayılarda, onların ölümlerininse yüzlü sayılarda olmasını bize bir teselli diye sunuyorsunuz. Yarın onlarınkiler binlere, bizimkilerse yüzlere tırmandığında da aynı şeyi mi yapacaksınız?

Popüler bir Marvel serisinin sonuncu filmi

Venom: Son Dans filminde aile, üstün zekâ canavarları yener. Böylece filmin bu bölümleri biraz komediye kayar. Kara komedi de denilebilecek...

Atamızın biraz gölgede kalmış bir yanını keşfetmek

Ertan Saban belki Mustafa Kemal’i en iyi canlandıran oyuncumuz olmayabilir. Ama ona öylesine bir canlılık, öylesine bir ‘halkın içinden olma’ özelliği getirir ki... Helal olsun!.. Sanki Ata’mızı bizlere farklı bir boyutla, daha da sevdirir

"
"