İTİRAZIM VAR
Yönetmen: Onur Ünlü
Senaryo: O. Ünlü, Sırrı Süreyya Önder
Görüntü: Vedat Özdemir
Müzik: Okan Kaya, Taner Yücel
Oyuncular: Serkan Keskin, Hazal Kaya, Büşra Pekin, Öner Erkan, Osman Sonant, Serdar Orçin, Sırrı Süreyya Önder, Güler Ökten/ U10 Film.
Onur Ünlü önceki filmi Sen Aydınlatırsın Geceyi ile bizce beş filmlik yönetmenlik macerasının zirvesine çıkmıştı. Şimdi de zirveyi deniyor, ama bu kez son derece farklı bir filmle...
Öylesine farklı ki, önceki filmlerin, özellikle de Sen Aydınlatırsın Geceyi’nin ana hammaddesini oluşturan o gerçek-üstücü, absürd mizah, bu filmde hiç yok değilse de bir yan öge. Daha karmaşık ve yoğun bir mozaiğin sadece bir parçası.
Film bizde ilk kez görülen bir şeyi yapıyor: bir imamı, yani bir din adamını polisiye bir entrikanın göbeğine koyuyor. Hem de dedektif olarak...Aslında rahip karakteri Batı sinemasında hayli sık gözükmüştür. Ancak komedi ağırlıklı bir filmde dedektiflik yapan bir rahip deyince, aklıma Alec Guinness’li İngiliz filmi Detective Brown’dan başkası pek gelmiyor!...
Bizdeyse din adamının sinema serüveni çok daha cılızdır. Üç kez çekilen Vurun Kahpeye’deki ‘kötü imam’ın dışında din adamı, ancak son yılların bir avuç filminde kendisine yer bulabilmiştir: Adem’in Trenleri, Takva, Uzak İhtimal gibi...
Ünlü’nün din adamı Selman Bulut, aslında antropoloji okumuş, boks dersleri almış, satranca merak sarmış, ayrıca müezzinlik ve imamlık yapmıştır. Bir gün, bir namaz sırasında iki el silah patlar ve ön sıradaki bir adam yere düşer. Bu, camiye seyrek uğrayan şüpheli biridir ve aslında acımasız bir tefeci olduğu anlaşılır.
Cinayetin peşine polis de düşer, ama Selman Bulut bununla ayrıca uğraşmaya çabalar. Tefecinin kendisi için bankadaki hesabına bir buçuk milyon yatırdığı da ortaya çıkar. Selman, parayla-pulla ilişkisi olmayan has bir müslümandır Hesabını sadece aydan aya maaşını almak için kullanır, kredi kartı filan bilmez.
Ama öğrenecektir. Ve bir yandan kabul etmek istemediği bu paranın kökenini, öte yandan katili bulmaya çalışacaktır.
Film önceleri tipik bir kara komedi gibi işlemeye başlıyor. Ama bir noktadan itibaren, aslında pek de komik olmadığı, ayrıca müziğin ve yer yer seçilmiş şarkıların –çok iyi seçilmiş olsalar da- fazla olduğu izlenimi uyanıyor.
Ne var ki, hikaye ilerledikçe herşey değişiyor. Entrika giderek karışıyor ve ortaya birbirinden ilginç karakterler çıkmaya başlıyor: imamın sanatçı (heykeltraş) olan son derece modern kızı, onun Viyana’daki ünlü Oscar Kokoscha akademisinde sanat okumuş ‘nevzuhur’ sevgilisi... Bir olayda sakat kalmış ve Selman’ın sık sık danıştığı gizemli bir binbaşı, camiye sakladığı silahın ortaya çıkmasıya şüpheliler arasına giren bir esrarengiz adam... Selman’ın bankasındaki uzman genç kadın, tefecinin adamları, onun çetesi gibi gözüken bir grup kavgacı ve saldırgan sokak çocuğu...
Böylece olay giderek bir Ahmet Ümit romanının –en çok da sonuncusu Beyoğlu’nun Güzel Abisi’nin- yolundan gitmeye başlıyor. Ünlü bu kez has bir polisiye peşinde midir? Ve bize sunduğu aslında tümüyle bir gerilim midir?
Tam olarak öyle olmadığı da kısa zamanda anlaşılıyor. Öyle olsa, hikayeyi yazan Ünlü-Önder ikilisi, kimi kişileri birer hayalet olmaktan çıkarıp karaktere dönüştürür, entrikayla daha çok uğraşırlardı. Ayrıca, bu yetenekli ikili, eğer din ve inanç ögesini hiç kullanmayacaklarsa, neden baş kahramanlarını bir imam yapsınlardı?
Böylece film ilerledikçe, arka planında din ve inanç kavramlarına ve onların çağdaş yorumuna yönelik bir çaba ortaya çıkıyor. Özellikle son derece kompleks ve çok boyutlu bir karakter olan imam Selman’ın ağzından, Kur’an ve tefsiri ve de İslam fıkıhı üzerine özlü sözler akmaya başlıyor. (Fıkıh: İslamda ana kaynak sayılan Kur'an ve hadislerden hüküm çıkarma). Filmi izlerken not alamadığım, senaryosu ise elimde olmadığı için birebir veremeyeceğim özdeyişler...Örneğin “Geceyi aç geçirenlerin ertesi gün kılıçlarına sarılmamasına şaşarım!"..Gezi olaylarına gönderme yapan veya günümüzün modası olan ‘selfie’ fotoğraflara takılan güncel esprilerin yanısıra...
Elbette filmin bu yanını herkes kendine göre yorumlayabilir. Kimileri özellikle 17 Aralık sonrasından esinlenen ve açıkça iktidarı eleştiren bir film de görebilir: çok haklı olarak...
Kimileriyse bunun daha makro bir bakış, İslam’ı asıl felsefesinden sıyırıp başka yollara götürenlerin eleştirisi olduğunu düşünecektir. Günümüz Türkiye’sinde ve giderek tüm dünyada İslam’ın belli bir maddiyat tabanına oturtulması, en yüce dinsel kavramların dünyevi hırslara, kazanç, kar ve rant arzularına feda edilmesi olgusunun bir eleştirisi. Ki ben naçizane böyle bakıyorum.
Sonuç olarak film, Ahmet Ümit romanlarından Amerikan TV dizilerine polisiye türe bir saygı duruşu, yer yer absürd bir mizah ve de İslam dininin çağdaş yorumu üzerine ciddi bir eleştirinin karışımı haline geliyor. Ve böylece, Onur Ünlü’nun sinemamızda ulaştığı yeri pekiştiriyor.
Çok iyi seçilip yönetilmiş bir kadro, filmin değerini arttırıyor. Ben özellikle baş roldeki Serkan Keskin’i övmek isterim. İlk baş rolünde Keskin, imam Selman Bulut’un olağanüstü macerasının kusursuz bir canlandırıcısı oluyor. Ve sanırım önümüzdeki festivallerde, ödüllere ağırlığını koymaya hazırlanıyor.