01 Ekim 2021

Erkek egemen bir toplumda av olan kadın

Av filmi görülmeye değer, görüntü yönetmeni Barış Özbiçer harikalar yaratmış... Nefesini Tut 2 filmi insana en az üç şey öğretiyor. Az şey mi?

 

AV     X   X  X  ½

 

Yönetmen: Emre Akay/ Senaryo:  E. Akay, Deniz Cuylan/ Görüntü: Barış Özbiçer/ Müzik: Deniz Cuylan/ Oyuncular: Billur Melis Koç, Ahmet Fırat Şungar, Yağız Can Konyalı, Yılmaz Odam Bayraktar, Kenan Acar, Baki Rıdvan Kaymaz/ Bir Film, 2021

Av doğrusu benim için bir sürpriz oldu. 2010’lardan beri kısa filmleri ve iki de filmiyle adını biraz duyuran yazar-yönetmen-yapımcı Emre Akay’ın bu ilk önemli filmi her açıdan ilgiyi hak ediyor.

Film hayli cüretli bir aşk, daha doğrusu seks sahnesiyle açılıyor. Ama kadın daha duştayken kapı tehditkâr biçimde çalınıyor. Kadın alel-acele giyinip evden çıkmaya çalışıyor ve başarıyor. Yakışıklı genç aşığı ise eve giren bir polis tarafından vurulup öldürülüyor.

Ayşe ailesinin çiftlik evinden para alıyor, arabalarına atlayıp kaçıyor. Ve peşine bir erkekler takımı düşüyor. Anlıyoruz ki vurulan adam onun sevgilisidir, peşine düşenlerse aldattığı kocası ve de kardeşi Ahmet. Ağabeyi Ahmet de, kız kardeşi Hatice de ona el uzatmazlar, tersine düşmandırlar. Bir kız arkadaşı bu erkek-egemen dünyada ona yardım eden tek kişi olur.

 Ve tam adıyla Ayşe Emine Soluk, sürekli kaçar, peşinde avcılar olan bir av gibi... Allahtan babası onu çocukken bir  erkek gibi yetiştirmiş, iyi silah kullanmayı da öğretmiştir. Böylece uzun yol takipleri, ormanda nefes kesen bir kovalamaca başlar. Günah işleyen bir kadını illa da cezalandırmak isteyen galip, baskın ve koyu bir maço dünyanın, tüm haşmetiyle hüküm süren bir erkekler aleminin yalnız, yaralı ve zavallı bir kadını av olarak bellemesi... İşte filmin ana teması. Yeterince ilginç değil mi? Ama ya ‘av’ ardındaki onca avcının hakkından gelmeye kesin biçimde kararlı ise?...

Filmin öncelikle görüntü çalışmasını beğendim. Yetenekli Barış Özbiçer harikalar yaratmış. O vahşi doğanın kayalık tepeleri, uçurumları, kesif ormanlarıyla... Ve örneğin yol hizasından yukarı doğru yükselen bir kameranın önünde açılan uzaklardaki deniz manzarası gibi çekimlerle...

Aynı ölçüde capcanlı bir fon müziği. Değerli müzisyen Deniz Cuylan’ın eseri. Ve etkileyici bir oyunculuk... Yıllar sonra yeniden bulduğumuz Ahmet Fırat Şungar dışında, hiç tanımadığımız oyuncular da gayet iyi. Ayşe’yi oynayan Billur Melis Koç’a apayrı bir övgüyle birlikte....

Ve o her dakika duyulan küfürler... Öylesine ağzı bozuk bir film ki... Türk kırsal kesim ve alt tabaka maçoluğunun tüm sözcükleri bıkıp usanmadan resmi geçit yapıyor. İngilizce alt yazıları da vardı; bu sayede İngilizce argomu  iyice geliştirdim!...  Bence kaçırmayın. 

 

***

 

Canavarlar da iyi kalpli olabilir!..

 

NEFESİNİ TUT 2     X  X  X

(Dont Breath 2)/ Yönetmen: Rodo Sayagues/ Senaryo: Fede Alvarez, Rodo Sayagues/ Görüntü: Pedro Luque/ Müzik: Roque Banos/ Oyuncular: Stephen Lang, Madelyn Grace, Brendan Sexton III, Adam Young, Rocci Williams, Christian Zagia, Bobby Scofield, Fiona O’Shaughessy/ Amerikan filmi, 2021.

İlk Nefesini Tut, 2016 yılında çekilmiş. Görüp sevdiğim ve X X X  verdiğim bir gerilimdi. Film yapayalnız yaşayan savaş gazisi kör bir adamın evine giren üç serserinin macerasını anlatıyordu. İşin kolay olduğunu düşünen hırsızlar karşılarında tüm dezavantajlarına karşın kendini çok iyi savunan, üstelik savaşan, dövüşen inatçı bir adam buluyorlardı. Filmi orta halli bulanların yanında çok beğenenler kesin çoğunluktaydı.

Bu kez yine o adam var: ayni oyuncunun, Stephen Lang’ın oynadığı tek rol. Raul rolündeki Christian Zagia ile birlikte.... Aradan sekiz yıl geçmiş, kızını bir araba kazasında kaybedip hayatı kararan adam, köpeği Shadow (Gölge) ile teselli bulan bir zavallı olmuştur. Ama ABD’nin Detroit yöresinde (aslında her yerinde!) it-serseri-hırsız güruhları giderek çoğalmıştır. Bu kez ev yeniden saldırı altındadır. Kör adam himayesi altına aldığı genç Phoenix’le birlikte buna karşı koymaya çabalayacaktır.

Yine ayni yazar-yönetmen ikilisi tarafından çekilen film, doğrusu türünde yine özgün bir yere ulaşıyor. Sorunlu genç kız Phoenix, peşine düşen kötülerden kör adama sığınıyor: onu neredeyse babası bellemiş olarak... Ve annesinin mezarını ziyaret edip “I Love You Mom” yazısının tozlarını alıyor.

Ama hemen hepsi Irak’ta savaşmış bu serseriler yine o “yaşlı  kör herif”in peşindedirler. Belki asıl nedeni finale doğru ortaya çıkacak biçimde... Ayni biçimde, Phoenix’in anne-baba sorunları da karışıktır. O asıl adıyla Tara mıdır, annesi-babası bambaşka kişiler midir? Bu esrar da filmin entrikasının önemli bir halkasını oluşturur.

 Filmin görselliği şık ve etkileyici.  Çoğu bir evin içinde geçen ölümcül bir saklambaç oyununa dönüşen hikâye, gerçekten nefes kesiyor. Kameranın ve müziğin de görkemli yardımıyla... Ve de Stephen Lang’la genç  kızı oynayan  Madelyn Grace’in katkılarını da unutmadan...

Ve o etkileyici final. İnsana en azından üç şey öğreten... Spoiler vermeden söylemeye çalışırsam... Köpeklerle iyi geçinin... Kör adamların cezası çok ağır olur... Ve de canavarlar da iyi kalpli olabilir... Az şey mi bu?

 

Yarın: Son Bond filmi: ÖLMEK İÇİN ZAMAN YOK

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Yazarın Diğer Yazıları

Tenis, rekabet, cinsellik ve eşcinsellik

Filmin cinsellikle eşcinselliği birleştirdiği, giderek sinemada sporla seksi inceliklerle sunan filmlerin başına geçtiği açık

Sinemanın unutulmuş bir yan dalına görkemli dalış

Dublör, belki biraz fazla uzun; ama görmeye değer bir yapım

Hıristiyanlık temeli üzerine bir gerilim

Immaculate'nin ilginç oyuncuları ve kimi kolay unutulmayacak birkaç sahnesi de var