E. T. duyarlılığı taşıyan bir 'Güzel ile Canavar' uyarlaması
Tüm filme belli bir duygusallıkla belli bir güldürü anlayışının sentezi egemen
BUMBLEBEE
X X X ½
Yönetmen: Travis Knight Senaryo: Christina Hodson Görüntü: Enrique Chediak Oyuncular: Hailee Steinfeld, John Cena, John Ortiz, Jorge Lendeborg, Jason Drucker, Len Cariou, Megyn Price
Paramount (UİP) yapımı
Bumblebee 1980 sonlarının Ronald Reagan Amerika’sında geçiyor. Ama hikâye bir gezegende, Decepticon ve de Autobot denen iki tür robotik dev yaratık arasındaki savaşla başlıyor.
Autobot’ların lideri Optimus Primus, askerlerinden D-127 numaralısını Dünya denen gezegene yolluyor: orada güvenli bir üs kurması için...Ama canavar gibi Decepticon’lular peşindedir: özellikle de Dropdick ve dişisi Shatter… Dünya dekorunda ve Texas yakınlarında başlayan korkunç kavgada, D-127 bir hurdaya dönüşüyor.
Ve o hurda, 18 yaşını süren Charlie Watson’un eline geçiyor. Ölen babasının mateminden kurtulamamış mutsuz bir genç kız. Ama inanılmaz bir tamirci ve teknik insanı... O hurdayı kurcalarken birden onun sarı bir Vosvos’a, yani Volkswagen’e dönüştüğünü görmez mi?
Böylece Charlie’yle Bumblebee (Türkçesi: Yabanarısı) adını taktığı robot arasında müthiş bir dostluk başlıyor. Genç kız sanki onu babasının yerine koyuyor. Ve başına gelebilecek ve zaten gelen herşeyden korumayı deniyor.
Film popüler Transformers serisinin bir tür devamı. Doğrusu ben o seriyi pek anımsamıyorum, ama ‘genç uzmanlar’ öyle olduğunu ve bunun onlardan daha iyi olduğunu söylüyorlar. Günahı boyunlarına!..
Ama kendi adıma filmi beğendim. Aksiyon sahneleri, baştaki izlenimin tersine, abartılmamış. Tüm filme belli bir duygusallıkla belli bir güldürü anlayışının sentezi egemen. Ki ikisiyle de uyum sağladım!.. Ve entrikası, bu tür filmlerin tersine, rahatça izleniyor.
Ben daha eski filmlerle bağlantı kurdum. Önce o ünlü, klasik masal: Güzel ve Canavar. Ki sayısız uyarlaması yapılagelmiştir. Her türde... Ayrıca da o ünlü Spielberg başyapıtı E.T. de akla gelmiyor değil. Filmin çok lehine olarak...
Daha önce ‘stop-motion’ tekniğiyle yaptığı animasyon filmlerle tanınan yönetmen Travis Knight iyi bir iş çıkarmış. Özellikle o robottan Vosvos’a (ve tersi) sürekli geçişler, yeterince göz boyamayı başarıyor.
Enrique Chediak’ın görüntüleri, Dario Marianelli’nin müziği de başarılı. Müzik demişken o yılların şarkıları, özellikle de The Smiths grubu hatırlatılıyor.
Baş rolde Hailee Steinfeld süper. Bu yükselen genç oyuncunun filme katkısı büyük. Charlie kendisini paylaşamayan iki gençten süper-yakışıklı beyaza değil, çok sempatik bir melez olan Memo’ya gönül veriyor. (Bir ırksal denge!). O rolde Jorge Lendeborg da çok iyi. Ayrıca eğer benim gibi Blue Bloods dizisi hayranı iseniz, filmde o ailenin büyükbabası rolündeki Len Cariou’yu da bulacaksınız.
Sonuç olarak türün meraklıları için görülecek bir film.
Her şeyin sonuç olarak bir özenti gibi durduğu "Hain"de, cesetler birbiri ardına geliyor. Sonu yok sanki... Sonunda bir tek başkan, yani Haldun Dormen sağ kalıyor. Acaba ona olan saygıdan mı dersiniz?
Mukadderat; bir yandan yalnız bizde değil, tüm dünyada da var olan aile kurumunun miras denen olayla boğuşmasını ele alır. Öte yandan bu yaşlanmayı kabul etmeyen bir kadının portresidir
Tümüyle sadizm ve sado-mazoşizm duygusu sinmiş "Barda 2", belki tüm zamanların en kanlı Türk filmi olmaya adaydır. Bu kıyımdan kurtulan pek azdır. Böyle bir filmin bir kadının elinden çıkması kendi başına bir olaydır bence...