30 Kasım 2013

Çok yüksekten bakan film

Ridley Scott dönüyor. İngiliz kökenli Amerikan yönetmeni bize sayısız önemli film ve bir avuç başyapıt armağan ettikten sonra, kardeşi yönetmen Tony Scott’un beklenmedik intiharıyla yarım kalan bu projeyi bitirmiş

DANIŞMAN    

(The Counselor)

Yönetmen: Ridley Scott

Senaryo: Cormac McCarthy

Görüntü: Darius Wolski

Müzik: Daniel Pemberton

Oyuncular: Michael Fassbender, Cameron Diaz, Javier Bardem, Penelope Cruz, Brad Pitt, Bruno Ganz, Rosie Perez, Goran Visnjic, Ruben Blades

Yapım: Amerikan filmi.

Ridley Scott dönüyor. İngiliz kökenli Amerikan yönetmeni bize sayısız önemli film ve bir avuç başyapıt armağan ettikten sonra, kardeşi yönetmen Tony Scott’un beklenmedik intiharıyla yarım kalan bu projeyi bitirmiş. Hemen ekleyelim: 1937 doğumlu yönetmenin pes etmeye hiç niyeti yok, önümüzdeki günler için sayısız projesi var!..

Film, Pulitzer ödüllü ve romanları başta Coen kardeşler başyapıtı No Country For Old Men- İhtiyarlara Yer Yok olmak üzere bir avuç ilginç filme kaynaklık etmiş olan yazar Cormac McCarthy’nin bizzat yazdığı ilk özgün senaryoya dayanıyor. Ve kimi erdemleri, ama birçok kusuru da bundan kaynaklanıyor.

Herkesin ‘counselor- danışman’ diye çağırdığı gizemli bir hukukçu, yine anlaşıldığı kadarıyla kolay para kazanma peşindedir ve uyuşturucu ticaretine  bulaşır, Bu arada delice sevdiği Latin kadına olağanüstü iri elmaslı bir de yüzük armağan eder.

Sonra işler karışır. Saçlarına yepyeni bir biçim vermeyi başarmış ‘binbir surat’ Javier Bardem’le sarışın bir felaketler kraliçesi gibi ortalarda dolanan Cameron Diaz’ın başını çektikleri ‘kötüler’, danışmanın ve sevgilisinin peşine düşerler. Ve kaçıp kovalamaca, giderek kıyım başlar.

Film bir ‘yazar filmi’ olmanın getirdiği belli bir özgünlük ve tazelik taşıyor. Kahramanları kolay çözülemez özgün karakterler. Ağızlarındaki laflar ise has bir yazarın elinden çıkma. Ama bu gevezelik, örneğin bir Tarantino filmindeki gibi cuk oturmuyor. Çünkü bu cinaslı, felsefi ve tumturaklı sözler, sinemanın bir temel kuralına uymuyor, hikâyenin gelişimine hiçbir katkıda bulunmuyor.

Ötesi, uygun rollerde karşımıza gelen ünlülerin marifetine, birkaç olağanüstü çekilmiş sahneye ve belli bir egzotizm tadına bağlı kalıyor. Diaz ve Bardem, rollerinin imkânlarını iyi kullanarak sivriliyorlar. Brad Pitt, tuhaf biçimde Andrew Dominik’in Killing Them Softly- Kibarca Öldürmek filmindeki karakterini yineliyor. Penelope Cruz ise hemen sadece açılış sahnesindeki yoğun erotizmi sağlamak için seçilmiş. Baş oyuncu Michael Fassbender’le sevişmeleri ve bunun yansıttığı tutku, hikâyede önemli bir yer tutuyor çünkü...

Ama tüm bunlar, filmin zaafların örtemiyor. Mesafeli, soğuk, kendini beğenmiş, geveze, sağlıksız ve itici bir film bu. Ve bu modern kara film yapma, hem de en iyisini yapma tutkusu, belki biraz da bu tevazu eksikliğinden, sonunda karaya oturuyor. 

                                              *****

Öteki alemle ürkünç temaslar

RUHLAR BÖLGESİ: BÖLÜM İKİ   

(İnsidious: Chapter 2)

Yönetmen: James Wan

Senaryo: Leigh Whannell

Görüntü: John R. Leonetti

Müzik: Joseph Bishara

Oyuncular: Patrick Wilson, Rose Byrne, Barbara Hershey, Lin Shaye, Steve Coulter, Leigh Whannell, Ty Simpkins, Angus Sampson

Yapım: Sony Pictures yapımı.

İlk İnsidious - Ruhlar Bölgesi filmini unutmadık. Ve bir büyük evin içinde, çocuklu bir ailenin ruhlar alemiyle yakın temasa girmesinin getirebileceği dehşet üzerine, iyi takdim edilmiş görsel bir deneyim yaşadık.

İki yıl sonrasında gelen bu devam filmi, ilkinin yaratıcısı James Wan’la birlikte tüm kadroyu da koruyor. Aslında hikâyede de pek bir yenilik yok. Yine evin en derin yerlerinde gizlenmiş geçmişin sırları, çılgın bir katilin işlediği cinayetlerin karanlık ve tozlu ev köşelerinde saklı kalmış ürkünç anıları, duvarların ve eşyanın sanki ruhuna sinmiş karanlık söylenceler. Ve yine çocukların da büyükler kadar, hatta onlardan daha çok yaşadığı bir dehşet.

Böylece klasik korku filmlerinin temel kuralları da yıkılıyor. Eski filmlerde çocuklar kullanılmazdı. Şimdi korkuyu yetişkinlerle birlikte yaşayıp öğreniyorlar. Ayrıca, ruhların/hayaletlerin maddi gücü yoktu. Olsa olsa birkaç eşyayı yerinden oynatabilirlerdi, o kadar. Şimdikiler maşallah, döğüş ne kelime, kung fu’dan Çin boksuna her şeyi beceriyor, insanları iyi bir pataklıyorlar!..

Yine de filmin hayli ürkünç olduğu söylenebilir. İlkine kıyasla daha çok korkunç sahne, daha çok sürpriz ve ölüm var. Hatta belki temel kusurun bu illa da çok ve sürekli korku yaratma çabası olduğu bile söylenebilir. Çünkü her şeyin fazlası geriye tepiyor ve temel amacı zayıflatıyor.

Türün meraklıları yine de memnun ayrılacak. Ve olası gözde korku filmleri listelerine bunu da ekleyecek. Ama son sözü söylemek için, 2015’de gelecek yeni bölümü bekleyelim.

Yazarın Diğer Yazıları

Son dönemin en büyük düş kırklığı getiren filmi

Her şeyin sonuç olarak bir özenti gibi durduğu "Hain"de, cesetler birbiri ardına geliyor. Sonu yok sanki... Sonunda bir tek başkan, yani Haldun Dormen sağ kalıyor. Acaba ona olan saygıdan mı dersiniz?

Kadın özgürlüğüne adanmış çok özgün bir komedi

Mukadderat; bir yandan yalnız bizde değil, tüm dünyada da var olan aile kurumunun miras denen olayla boğuşmasını ele alır. Öte yandan bu yaşlanmayı kabul etmeyen bir kadının portresidir

Belki tüm zamanların en kanlı Türk filmi

Tümüyle sadizm ve sado-mazoşizm duygusu sinmiş "Barda 2", belki tüm zamanların en kanlı Türk filmi olmaya adaydır. Bu kıyımdan kurtulan pek azdır. Böyle bir filmin bir kadının elinden çıkması kendi başına bir olaydır bence...

"
"