68'nci Cannes şenliğinde daha ilk günden ünlülerin geçit resmi başladı. Açılış filmi olan Fransız filmi Başı Yukarda Fransızların toplumsal gerçekçilik geleneğine çok uyan bir suçlu gençler dramı. Bu gibi konuları tartışmaya meraklı, örneğin şu günlerde özürlü gençlerin cinsel ihtiyaçlarının nasıl karşılanabileceğini enine boyuna tartışan bu ülkede festivalin de gösterişli bir Holywood yapımı yerine böyle bir filmle açılması doğaldı. Genç oyuncu Rod Paradod’un yanı sıra Fransızların ikonu Catherine Deneuve ve de birçok filmiyle parlayan Benoit Maginel filme büyük destek sağladılar. Basın toplantısı da Deneuve’ün varlığıyla büyük ilgi çekti.
Merakla beklenen üç İtalyan filminden Matteo Garrone imzalı Hikayelerin Hikayesi İtalyanların Boccaccio gibi ünlü bir tarihsel masallar yazarı olan Giambattista Basile’nin yapıtlarından uyarlanmış. Belli olmayan bir zamanda üç ayrı ve komşu devlette geçen bu masallarda krallar, kraliçeler, korkak şövalyeler, cesur çobanlar ve daha neler neler var. Yönetmenin uluslararası oyuncularla İngilizce çektiği filmde Salma Hayek, Vincent Cassel, Toby Jones, John C.Reilly gibi oyuncular var. Basın toplantısı son derece eğlenceli geçti. Çok kalabalık kadronun bir kısmı kürsüye sığmadığı için salonda oturmak zorunda kaldı. Bu arada Cannes da değişik ülkelerden birçok filmin İngilizce olarak çekildiği de gözlerden kaçmadı.
Festivalin ikinci resmi bölümü olan Belirli Bir Bakış bölümüde şenliğin gediklilerinden Japon kadın yönetmeni Naomi Kawase’nin An filmiyle açıldı. İçkiyi tatlılardan çok seven bir kurabiye ustasıyla birden hayatına dalan 75 yaşındaki bir kadının hikayesini anlatan film yoğun duygusallığı ve şiir gibi görüntüleriyle çok etkileyiciydi. Romanya’dan Radu Muntean imzalı Aşağı Katta filmiyse içerdiği kara film öğelerini çok iyi değerlendiremeyen bir yarım başarı olarak kaldı.
70 yaşındaki yönetmen George Milller’ın ünlü Mad Max serisinin 30 yıl sonra 4. Bölümü olarak çektiği film de Cannes’da gösterildi. Şu günlerde ülkemizde de gösterimde olan film bu kıyamet sonrası kahramanının yine Avustralya çöllerinde çekilen yeni macerasını anlatıyor. Film eskilerle kıyas edilemeyecek kadar gösterişli, görkemli ve göz boyamaya yönelik bir fantastik aksiyon örneği. Gözlerimiz için bir şölen, ama kulaklarımızın hayli zarar gördüğü söylenebilir. Film bilgisayar oyunlarından kaynaklanan atmosferi, çılgın temposu ve absürde varan dövüş sahneleriyle türünün zirvelerinden birini oluşturuyor. Ama aklımıza, beynimize ve yüreğimize hiçbir şey sunmuyor.
Basın toplantısında yönetmen George Miller bunca yıl sonra bu seriye dönmenin heyecanını anlattı.
Filmde bir kolu olmayan, yüzünün üst tarafı yanmış bir çirkin kadın haline getirilen Charlize Theron ise basın toplantısındaki görkemli güzelliği ile hepimizi şaşırttı. Filmin elbette yarışma dışı olduğunu ve bu yıl Cannes’da biraz eksik olan Hollywood görkemini temsil etmek için seçildiğini hatırlatalım.