14 Haziran 2024

Animasyon sinemasında yeni bir zirve

Acaba ben de çok şey öğrenmedim mi bu filmden?

TERS YÜZ - 2

X X ½

(Inside Out - 2)

Yönetmen: Kelsey Mann
Senaryo: Dave Holstein, Meg LeFauve
Orijinalinde seslendirenler: Amy Poehler, Diane Lane, Kyle MacLahlan, Frank Oz, Adele Exarchopoulos, Phyllis Smith, Lewis Blake, Tony Hale, Bobby Moynihan, vs.
Görüntü: Adam Habib, Jonathan Pytko
Müzik: Andrea Datzman

Disney-Pixar yapımı, 2024

İşte haftanın bize gösterilen tek ilginç filmi... O da bir animasyon - canlandırma örneği. Aslında bu türe de sevgi ve saygıyla yaklaşmışımdır. 100 Yılın 100 Filmi kitabıma (1996) Walt Disney'in 1937 yılında yaptığı o unutulmaz Pamuk Prenses ve Yedi Cüceler'i aldığım gibi, 1988 yapımı ve Robert Zemeckis imzasını taşıyan Masum Sanık - Roger Robbit filmini de dahil etmişimdir, ki o film animasyonla gerçek oyuncuların birbirine karıştığı cesur bir denemeydi.

Sonrasında animasyon canlılığını korudu. İlerleyen teknolojiyle birlikte kolaylaştı, zenginleşti, olanakları inanılmaz düzeyde gelişti. Ve birçok kaliteli örneği hayatlarımıza girdi. Bunlardan biri 2015 yılında çekilen ilk Ters -Yüz filmiydi. Yazar Meg LeFauve dışında başka yaratıcıları vardı. Ama seslendirenlerin kimi aynıydı. O filmi görüp yazmamıştım. Bizde oynadığını da hatırlamıyordum. Ama galiba oynamış...

Bu yeni filme gelince... Ünlü şarkıyı hatırlayarak şöyle diyeyim: "Nerden başlasam / Bu hikâyeyi nasıl anlatsam"... Gencecik Riley'in belleği birden yepyeni duygu ve heyecanlara açılıyor. Adları Joy (neşe); Sadness (hüzün); Anger (öfke); Fear (korku); Disgust (iğrenme) gibi hislere açılırken birden bir yenisi baş gösteriyor: Anxiety (kaygı). Ve genç kızın bunda yalnız olmadığı da anlaşılıyor.

Evet, yine bir şarkıdaki gibi (bir Erol Evgin şarkısı: "İşte öyle bir şey!"). Böylece karşımızda belki son yılların en yaratıcı, en hareketli, en kıpır kıpır animasyon filmi arz-ı endam ediyor. Daha ergenliklerini yaşayan bir 'veletler ordusu', bir ışık şelalesi içinde, dominant rengi mavi olan, sonsuz zekâ ve fantezi ürünü bir macera yaşıyorlar. Kızların kesin üstünlüğü filmi bir feminist masal haline de getiriyor!...

Ve ben kafamda bu filmi yeniden düşünüyorum. Benim yaşımda birinin bu masalda ne işi var diyerek... Ama acaba ben de çok şey öğrenmedim mi bu filmden? Örneğin şunlar: Bir insan her renkte olabilir... Gerçeğe benzeyenlerle karikatürler anlaşabilir... En hızlı diyaloglar bir animasyonda duyulabilir... Animasyonda hayal gücünün sonu olmaz... Saçlar ve giysiler hertürlü renge bürünebilir... Gözler yüzün en önemli organıdır... Hemen ardından ağız gelir... En geveze, yapanı da dinleyeni de en çok yoran film canlandırmadır... Ve de filmin geçtiği yöre olan BAY AREA HİGH SCHOOL - Körfez Bölgesi Lisesi'de her şey, ama her şey olabilir! Ve elbette, orada olan pekala burada da olabilir... Ama bu konudaki temel düşüncem galiba şu: Bu tür filmler yine de en çok çocukları ve ergenleri çekebilir, onlara çok şey verebilir. Bu açıdan, ben de torunlarımdan en az birini alarak görmeyi tercih ederdim. Ama kısmet olmadı.

Ve de bu filmi seslendiren bizden sanatçılar... Adlarını bilmiyorum; jeneriklerin sonuna dek kaldımsa da çıkmadılar. Ama onlara gönülden teşekkürler. Aldıkları ücret ne ise; eminim çok daha fazlasını hak etmişlerdir... Keşke filmin sonunda da anılsalar ve bize alkış imkanı verilseydi...

Atilla Dorsay kimdir?

Atilla Dorsay. 1939 İzmir, Karşıyaka'da doğdu. Çocukluğu zor savaş yıllarında geçti. O yıllardan her şeyin karneyle alındığını, radyolardan yayılan savaş haberlerini ve ilk sinema deneyimlerini oluşturan savaş üzerine filmleri hatırlıyor.

10 yaşındayken ailesi sırf onu Galatasaray Lisesinde okutabilmek için İstanbul'la göç etti. Böylece Fransız kültürüyle yetişti.

Güzel Sanatlar Akademisi'nde (şimdiki Mimar Sinan Üniversitesi) mimarlık okudu. Hayatta her koşulda koruduğu estetik bakışını bu temele borçlu olduğunu söyler.

Rehberlik, gazetecilik ve eleştirmenlik yaptı.

1966'da başladığı Cumhuriyet gazetesindeki yazılarını 27 yıl boyunca sürdürdü.

Bu aralıkta Leman Dorsay'la evlendi. İki çocuk ve üç torunu oldu.

Sonraki yıllarda Cumhuriyet'ten kendi isteğiyle ayrıldı. Kısa bir süre için Milliyet'te devam eden ve hâlâ süren dergi yazarlığı yaptı.

Yeni Yüzyıl'da yepyeni bir gazeteyi yaratmanın keyfini yaşadı. Daha sonra Sabah gazetesinde devam etti. Buradan kendi deyimiyle, "ilkesel bir tavırla" ayrıldı: Bir yazısında, (Emek Yoksa Ben De Yokum) okuruna Emek sineması üzerine verdiği bir sözü tutmak için.

Dorsay, 2013'ten beri, "Özgür, serbest, hiçbir konu, yer ve zaman kısıtlamasına tabi olmadan... Ama artık maaşsız!.. Ve çok yakında tam on yılını dolduracak olan..." sözleriyle işaret ettiği T24'te yazıyor.

Dorsay'ın kültür-sanata dair birçok alanda çabaları oldu. İKSV'de çalışıp yıllar boyu İstanbul Sinema Festivali'nin kadrosunda yer aldı. Dünya çapında sayısız ünlüyü basın toplantılarında sundu, söyleşiler yaptı, fotoğraflarını çekti.

TRT'de, hem haftalık müzik programları yaptı, hem de filmler sundu. Özellikle sinemanın 100. yılının kutlandığı 1995 yılı ve sonrasında sayısız klasiği Murat Özer, Alin Taşçıyan, Müjde Işıl gibi genç meslektaşlarıyla birlikte tanıttı.

Sinema Yazarları Derneği'ni (SİYAD) kurdu ve uzun yıllar başkanlığını yürüttü. Ödül gecelerini özenle seçilmiş sunucular ve müzisyenlerle sundu. Yine kendi sözleriyle; "zamanı geldiğinde tüm bu görevleri genç arkadaşlarına bırakmayı da ihmal etmedi".

Dorsay'ın en büyük üretimleri kitapları. 1970'lerden itibaren eleştirisini yazdığı tüm filmleri Türk ve yabancı sinema olarak tasnif ederek pek çok kitapta topladı. Bu kitaplar, son 50 yılın bir dökümü niteliği taşıyor.

Aynı zamanda İstanbul, Beyoğlu, şehircilik; biyografiler (özellikle Türkan Şoray ve Yılmaz Güney), söyleşiler, seyahat notları, hikâye, hatta şiirler de yazdı.

Müzik merakını görkemli bir arşivle birlikte sunduğu bir eser yayımladı. Ne Şurup Şeker Şarkılardı Onlar adıyla yayımlanan bu kitap, 20. yüzyıl pop-müzik tarihini anlatıyor.

Tartışmalar, Polemikler, Kavgalar adı kitabı Eylül 2022'de yayımlandı.

Kitaplarının sayısı şimdilerde 60'ı aştı, ama daha sayısız projesi var. T24 Yazıları -Pandemi Günlerine Doğru: Sanat ve Siyaset Ekim 2023'te, "Unutulmaz İnsanlarımızla Konuşmalar" 2024'te okurla buluştu. Ardından daha birçoğu da gelecek. Kendisinin dediği gibi "Allah kısmet ederse!.."

Yazarın Diğer Yazıları

Roma tarihine ‘Güç ve Onur’ sloganı eşliğinde yolculuk

Film, belki çok uzun (148 dakika), çok karmaşık, aşırı dramatik gözüküyor. Ama yine de görmeye değer...  

İstanbul güzellikleri önünde özel bir motorla tanışmak

Rahat ve olgun bir kamerayla çekilmiş, müziğe başvurmayan bir film. Belki çok akışkanlığı olmayan, sakin ve özgün bir yapım. Ama bu özgünlüğün birçok sinefili çekeceğine inanıyorum

Din üzerine söylenebilecek ne varsa

Rüya görmek bir anlamda kelebek görmek midir? Tek gerçek varsa, o nedir? Ve sonunda acaba din bir kontrol sisteminden başka bir şey değil midir?

"
"