KANUNUN ÖTESİNDE X X X 1/2
(A Walk Amongst the Tombstones)
Yönetim ve senaryo: Scott Frank
Görüntü: Mihai Malaimare Jr.
Müzik: Carlos Rafael Rivera
Oyuncular: Liam Neeson, Brian 'Astro' Bradley, Dan Stevens, Ólafur Darri Ólafsson, Maurice Compte, Patrick McDade, Luciano Acuna, Hans Marrero/ Amerikan filmi.
|
Polisiye türde ne ilginç filmler yapılıyor..Üstelik bu alandaki müthiş rakibe, yani ayni türdeki bitmez-tükenmez TV dizilerine ve onların verdiği ‘deja vu-görülmüşlük’ duygusuna karşın...
Filmimiz bu türün sinema ve TV’deki en gözde mekanı New York’ta açılıyor. Yıl 1991’dir. İçmekte olduğu bir barın soyulması ve barmenin gözünün önünde öldürülmesi sonucu, polis Matt Scudder katilleri kovalıyor ve birer birer haklıyor.
Aradan dokuz yıl geçiyor ve yine Matt’a rastlıyoruz. Polislikten ayrılmış, içine düştüğü alkol tutkusundan sıyrılmak için bir toplu tedavi grubuna katılmıştır. Peşine takılan bir genç adam, onu israrla alıp ağabeyine götürür. Ağabey Kenny Kristo tanınmış bir uyuşturucu taciridir. Ve bir-iki gün önce karısı kaçırılmış, fidye istenmiş ve fidyeyi ödediği halde, kadının ancak cesedine kavuşmuştur. Daha doğrusu naylon paketlerde toplanmış olan kanına!...
Matt pek istemediği halde, bu işin peşine düşer. Ve daha önce de benzer biçimde kaçırılmış kadınlar olduğunu keşfeder. En son kaçırılan gencecik bir kızı kurtarmak için de yeniden işbaşı yapar.
Görüldüğü gibi, konu her akşam bizde de yayınlanan o dizilere benziyor. İçerdiği vahşet ögeleriyle de özellikle Criminal Minds ya da CSİ serilerine... Ne var ki polisiye yazar Lawrence Block’dan uyarlanmış senaryo, oldukça sağlam duruyor.
Kadroda, yeniden aksiyona dönen Liam Neeson’dan başkasını tanıyor değiliz.. O yine işini çok iyi yapıyor. Ama ayrıca, başta eroinci patron Kenny’de Dan Stevens ve çok erkenden sokaklara düşmüş cin gibi zenci çocuk TJ’de Brian ‘Astro’ Bradley olmak üzere, diğer kahramanlar da inandırıcı karakterlere dönüşüyorlar.
O alkolik buluşmaları, gerçekten içburucu bir görünüm alabiliyor. Büyük kente sızmış türlü-çeşitli ırklardan oluşan çeteler, eski Amerikan Rüyası’nın artık boş bir hayal olduğunu bir kez daha düşündürüyor.
Ve aksiyon iyi yürürken, bu kayıp insan yaşamları da hem birer insanlık dramı, hem de acımasız kapitalist bir düzenin bitmeyen pisliği olarak, gelip tokat gibi yüzümüze çarpıyorlar.