Yıllardır seçim kampanyalarının içindeyim, son on yıldır yerel yönetimler konulu en az yüz toplantıda konuşma yaptım. İstisnasız tüm sunumlarda beni dinleyen, toplantıya sadece fiziksel olarak değil aklıyla da katılan, gerçekten öğrenmek için soru soran kişilerin çoğunluğu hatta bazen tamamı kadınlardan oluşuyordu.
Türkiye'nin en büyük sorunu, "erkeklik sorunu" olabilir. Kendimi ayrıcalıklı bir yere koymaksızın iddia edebilirim ki ergenliğini tamamlayamamış, sorumluluk bilincine sahip olmayan, yetmiş yaşındayken bile (hangi tribünse artık) tribüne oynayan, garip hatta ahmak ve her ahmak gibi bencil bir erkeklik anlayışının etkisi altındayız.
CHP'de kadınların siyasete atılamamasının nedeni erkekliğin pervasızca zapt ettiği sosyal alanlar. Siyaset akşam sofralarında dizayn ediliyorsa, eve gitmek, yemek pişirmek, çocuklarının derslerine bakmak gibi görevleri olan CHP'li bir kadının o yemeklere katılma şansı ne kadar olabilir?
Beldeler dahil CHP'li tüm belediyelerde kadın temsili bu kadar. Bu tablo erkekler adına bir utanç tablosundan başka bir şey değil. Bu tabloya bakıp da "Atatürk kadınlara seçme ve seçilme hakkı verdi" ve "CHP Atatürk'ün kurduğu partidir" cümlelerini peş peşe söyleyebilen tüm erkeklerin diline biber sürmek gerek.
Yerel seçimde aday belirlenmesi benim konum değildi. Seçimde başarıyı getirecek aday profilini yıllar önce kitabımda yazmıştım. O profil cinsiyetsiz bir profildi ve deneyimlere göre oradaki tüm tanımlara kadın partililer daha fazla uyuyordu.
Türkiye'deki en ballı mesleklerden biri "garantili" ilçede CHP belediye başkanı olmak. Yapacağınız iş, yılda iki kez Sunay Akın etkinliği, birer kez de Haluk Levent, Onur Akın konseri düzenlemek. Beş yıllık görev sürenize bir de Fazıl Say Konseri eklerseniz sizden iyisi olmaz.
Bu garantili ilçelere AKP de pek dokunmaz. Bütün dertler büyükşehir başkanı üzerine yığılır. Garantili ilçenin CHP'li belediye başkanı, çocuklar kadar şendir.
Şunu defalarca söyledik: "Garantili il ve ilçelerde kadın aday gösterelim. Örneğin Kadıköy, Üsküdar, Beşiktaş ve Beyoğlu'nun adayları kadın olsun ve bu kadın dayanışması Üsküdar ve Beyoğlu'nda yüzümüzü güldürsün" Bu yazık ki mümkün olmadı. Bir sürü nedenden ötürü olmadı ama sonuçta olmadı.
CHP'nin kazandığı beldeler dahil, 251 seçim bölgesinde "garantili" tanımına giren tek bir ilçede, İzmir Balçova'da kadın aday gösterildi, onun hikâyesi de apayrı. Edirne Uzunköprü "açık farkla" kazanılan ama garantili olmayan seçim bölgelerinden. Trakya'nın tamamında "orta sağ"ın büyük potansiyeli var ve aday seçimlerinde bir parti yanlış aday gösterirken öteki parti uygun aday gösterirse geçmişteki "açık farka" rağmen sonuç "garanti" olmayabiliyor. Diğer sekiz kadın aday da ya riskli bölgeden aday gösterilmiş ya ittifak nedeniyle seçimi almış veya çok küçük olduğu için aday niteliğiyle öncelikli bağlantılı yerler. Özetle garantili il ve ilçelerde kadının adı yok.
Garantili ilçeler kökü uzak geçmişlere dayanan ilişkilerle erkek adaylara paylaştırıldı, hepsi birden. Büyükşehirlerde kavgalar da büyüktü ve İzmir ile Tekirdağ dışında garantili denilebilecek büyükşehir yoktu. Ama Beşiktaş, Kadıköy, Bakırköy, Şişli, Sarıyer, Beylikdüzü, Çankaya, Nilüfer, Konyaaltı, Muratpaşa, Mezitli, Çukurova, Seyhan, Konak, Karşıyaka ve sahil şeridindeki CHP'nin açık ara önde olduğu seçim bölgelerinin tamamında kadınlar belediye başkanı adayı olmalıydı. Birinde bile olmadı.
İstanbul'da 2014-2019 arası bir kadın belediye başkanı vardı, bu seçimde o da olmadı. Aday olarak bile sadece Eyüp'e kazanılması zor bir yere kadın aday gösterildi. Koca ülkede CHP'nin bir tek kadın büyükşehir belediye başkanı var ve bunun tek nedeni bugüne kadar girdiği her seçimi almış olması. Yoksa Aydın kazanılması garantili bir kent değil, Özlem Çerçioğlu olmasa kazanılması zor bir kent.
Aday göstermede bile skandal bir oran var: CHP 904 seçim bölgesinde sadece 44 kadın aday gösterdi. Yüzde beş... Burası nasıl olsa kazanamayacağımız bir yer ve şu kadın adayımıza fırsat tanıyalım da denmedi. CHP içinde erkek hâkimiyeti, hiçbir partide olmadığı kadar yüksek. CHP'nin en büyük utancı bu durum olmalı. Atatürk'ün mirasına sahip çıkmak bu mu?
Türkiye'de sorun kadınlarda veya kadınlıkta değil, erkeklerde ve çarpık "erkeklik" tanımında. Bu nedenle CHP'ye "kadın kolları"ndan önce, "erkek kolları" gerek. Siyasetin tüm alanlarını kapsayan erkeklerin kendilerini "norm" haline getirip, kadınları "kadınlar bölümü"ne hapsetmeleri başlı başına sorunlu. Son yirmi yılda Batı'da kadın haklarında en devrimci kararlardan biri sadece kadına değil, erkeğe de eşit süreli doğum izni vermekti. Böylece iş dünyasında kadınların üzerinde olan "Bu şimdi doğurur, işe gelemez, o nedenle kariyerini (veya maaşını) yükseltmeyeyim" bariyeri kırıldı. Benzer biçimde "CHP Erkek Kolları" fikrimi, soranlara detaylandırabileceğim gerekçelerle ciddi ciddi öneriyorum. Belki böylece kadının bir kol değil, vücudun kendisi olduğu öğrenilmiş olur.
Eskiden tüm erkekler takım elbise giyerken Canan Kaftancıoğlu neden kot pantolon giyiyor diye düşünüyor ve az düşünüp kolayca yargıya varan herkes gibi Kaftancıoğlu'nu yadırgıyordum. Şimdi bu kadar "errrkek" bir partide az bile yapıyor diye düşünüyorum.
Garantili ilçeler zaten kadınların etkin ve siyasetin de içinde olduğu yerler. Bu nedenle "Kadınlar eşit bir şekilde mücadele etsin ve görevi alsın" masalına da inanmıyorum. Garantili belediyelerin çoğunda başarı timsali oldukları için değil torpille atandıkları için başkan olan arkası kuvvetli erkekler var.
Gerçek dümdüz ortada: Garantili ilçelere, varlıkları bir puan oy farkı bile getirmeyecek torpilli erkekler gökten zembille iniyor. Onca kibrin ve onca şişinmenin ardında, CHP'ye ister istemez oy veren CHP seçmenlerinin oyları ve onları o koltuğa getiren "ilişkileri" var. Bir iki istisna dışında garantili bölgelerdeki hiçbir başkanın o bölgedeki doğal CHP oyları dışında bir puan katkısı yok. O halde neden oradalar? Neden bir kadın değil de, onlar orada?
Bence "garantili" tanımına giren yaklaşık altmış seçim bölgesinin tamamında, önümüzdeki dönem başkan olmak için kadın adaylar şimdiden hazırlansın. Ayrıca zorlu yerlerde de aday olabilirler ve seçimi kazanırlarsa ne güzel, Fatma Kaplan Hürriyet İzmit'i, Filiz Ceritoğlu Sengel Selçuk'u, Şeniz Doğan Merkezefendi'yi, Elif Köse Safranbolu'yu yıllardan sonra CHP'ye getirdi. Bu seçimlerin tamamı zor seçimlerdi ve kadın adaylar zoru başararak kazandılar. Zorlu yerlerde de kadınlar aday gösterilsin elbette ama garantili, ballı kaymaklı altmış ilçenin tamamında kadın aday olmadıkça bu denge kurulmayacak.
Yoksul kadın seçmenle bir erkeğe nazaran çok daha sağlıklı ilişki yürüten, evinden çıkamayan muhafazakâr kadınla evine misafir olarak gidebilen kadın CHP'liler, garantili yerlerde belediye başkanı olmalılar. Muhafazakâr Aydın'da sürekli oyunu artıran Özlem Çerçioğlu, bunun en iyi kanıtı. İstanbul'un tüm garantili ilçelerinde kadın başkanlar olsa, büyükşehir seçiminde de şans artar.
Sadece kadınları değil, eşcinselleri, handikaplıları, dışlanmışları siyasette var edecek yöntemler aranmalı. Örneğin, Kadıköy veya Beşiktaş seçmenleri belediyecilik konusunda uzman eşcinsel bir adayı seve seve başkan yapabilirler. Bu işin sırası ne zaman gelecek? "Elâlem ne der?" diye korkarak, toplumun büyük kesimleri daha ne kadar yok sayılacak? Bir eşcinsel şarkıcı Tayyip Erdoğan'la aynı masada davetlere katılıyorsa, liyakat sahibi bir başka eşcinsel neden CHP'den belediye başkanı olmasın?
Önümüzdeki dört yıl garantili ilçelerin garantili kadın seçmenlerini, o kadar da garantili seçmen olmadıklarını hissettirecek her tür mücadeleye şimdiden çağırıyorum. Umarım o rahat koltuklara atanan beyefendiler de "Önce kadınlar" diyerek bu mücadeleye katılırlar ve bir dahaki seçime aday olmayacaklarını şimdiden ilan ederler. Bunu ilan edecek belediye başkanlarını peşinen tebrik ediyorum.
"Hepimiz Aynı Belediye Otobüsündeyiz" adlı kitabımdan, kısaltılarak alınmıştır.