26 Ocak 2021

Boğaziçi Üniversitesi rektör ataması ve YÖK

YÖK'ün atanan rektöre ilişkin yaptığı değerlendirme konusunda kamuoyu ile bilgi paylaşması sadece Boğaziçi Üniversitesi camiası için değil, bu atamayı anlamaya çalışan herkes için son derece faydalı olacaktır

Boğaziçi Üniversitesi'ne (BÜ) Prof. Dr. Melih Bulu'nun rektör olarak atanması üniversitenin öğrenci, öğretim üyesi ve mezunlarını derinden etkiledi, kamuoyunda geniş ve haklı bir yankı uyandırdı. Akademik liyakat ve yeterlilik esaslarının göz ardı edildiği bu atamanın sorunlu boyutları dile getirilmeye devam ediyor. Bunlar arasında rektörlerin belirlenme yöntemi dünyadaki akademik gelenekler ve uygulamalar çerçevesinde tartışılması gereken en temel ve öncelikli meseledir. Ancak sistemi tartışırken, sorumluluk alanı gereği rektör atamalarında söz sahibi olan Yükseköğretim Kurulu'nun (YÖK) aday değerlendirme sürecindeki rolünü de anlamak gerekir.

BÜ'ye rektör atama sürecinde YÖK üyelerinden oluşan bir heyetin adaylar ile mülakat yaptığı bilinmektedir. Mülakata gerek duyulduğuna göre, YÖK'ün Cumhurbaşkanlığı'na sadece bir isim listesi değil, adaylara ilişkin görüş de iletmiş olması beklenir. YÖK'ün görüş ve değerlendirmelerinin, atama kararını veren Sayın Cumhurbaşkanı için önemli bir dayanak teşkil etmesi muhtemeldir. Dolayısıyla, rektör adayları ile mülakat yapan YÖK üyeleri ile YÖK Başkanlığı'nın adaylara ilişkin değerlendirmelerinin bilinmesi atama kararının akademik liyakat boyutunu anlamak açısından elzemdir.

AK Parti sözcüsü Sayın Ömer Çelik'in atama kararı sonrasında "Boğaziçi göz bebeğimizdir. Öğrencileri kıymetlilerimizdir" dediği 158 yıllık bir üniversiteye idareci olarak deneyimi ve performansı sınırlı birisinin atanması, bu atamanın temelindeki akademik/idari yetkinlik ölçütlerinin neler olduğuna dair büyük bir soru işareti oluşturmaktadır.

YÖK kendi verilerini Cumhurbaşkanlığı'na sundu mu?

Boğaziçi Üniversitesi'ne yapılan atamaya ilişkin eleştiriler karşısında YÖK'ün 5 Ocak 2021 tarihli basın açıklamasındaki şu cümleyi tekrar hatırlamakta fayda var: "Bir üniversitenin başarısı için elbette atama şekli önemlidir, fakat atama süreci sonrasındaki performansı daha da önemlidir."

YÖK'ün rektörlerin görev sürelerindeki performanlarını önemsediği ve dikkate aldığı anlaşıldığına göre, şu sorular akla geliyor:

  • YÖK, daha önce iki vakıf üniversitesinde (biri 1 yıl olmak üzere) rektörlük yapan Prof. Dr. Melih Bulu ile ilgili olarak Cumhurbaşkanlığı'na nasıl bir değerlendirme sunmuştur?
  • BÜ rektörlüğü için başvuran adaylar arasında performansa dayalı bir sıralama yapmış mıdır?
  • YÖK, kendi hazırlayıp yayınladığı ve rektörlerin performanslarına ilişkin önemli ipuçları veren verileri dikkate almış veya Cumhurbaşkanlığı'na sunmuş mudur?

Nedir bu veriler? Birkaç örnek vermek gerekirse:

  • Prof Dr. Melih Bulu'nun ne öğretim üyesi ne de yönetici olarak herhangi bir devlet üniversitesi tecrübesi yoktur.
  • Kurucu rektörü olduğu ve 2016-2019 yılları arasında görev yaptığı üniversite, kendisinin rektörlük dönemi sonunda 2019-2020 URAP (University Ranking by Academic Performance) ulusal üniversite sıralamasında Türkiye'de değerlendirmeye alınan 166 üniversite arasında 145. sırada yer almıştır.
  • Bu üniversite aynı değerlendirmede, 2000 yılından sonra kurulan 95 üniversite arasında 75. sırada yer almıştır.
  • Kurucu rektörü olduğu üniversite, YÖK'ün hazırlayıp yayınladığı 2019 yılı Vakıf Yükseköğretim Kurumları Rehberi'ne göre tıp fakültesi olan vakıf üniversiteleri içinde öğrencilerin YKS puanlarına (diğer bir deyişle öğrenci tercihlerine) göre 24 üniversite arasında 20. sıradadır.

Aynı YÖK raporuna göre,

  • O tarihte üniversitenin öz-kaynaklı araştırma proje bütçesi 0 (sıfır) TL'dir.
  • Üniversite kütüphanesinde öğrenci başına düşen basılı kitap sayısı 3 (üç) olup, 70 üniversite içinde 48. sırada yer almıştır.
  • Üniversite kütüphanesine yayın alımı için 273 bin TL, reklam-tanıtım bütçesi için ise bunun 5 katından fazla (1 milyon 473 bin TL) harcama yapılmıştır.

Prof. Dr. Melih Bulu'nun rektörlük dönemine ilişkin performansı ilgili üniversitenin mütevelli heyeti, öğretim üyeleri ve öğrencilerinin meselesidir. Ancak, bunlar Boğaziçi Üniversitesi'nin misyonu, eğitim ve araştırma faaliyetlerindeki başarıları ve öncü konumu ile bağdaşmayan bir rektörlük anlayışına işaret etmektedir. Bu ve benzeri somut performans verilerinin YÖK tarafından dikkate alınıp alınmadığı bilinmiyor. YÖK'ün atanan rektöre ilişkin yaptığı değerlendirme konusunda kamuoyu ile bilgi paylaşması sadece Boğaziçi Üniversitesi camiası için değil, bu atamayı anlamaya çalışan herkes için son derece faydalı olacaktır.

Sonuç olarak, esas mesele elbette Prof. Dr. Melih Bulu değildir. Ancak yukarıdaki türden somut verilere bakıldığında kendisinin Boğaziçi Üniversitesi'ne atanabilmesi, varolan rektör belirleme sisteminin yeniden düşünülmeye muhtaç yönlerini göz ardı edilemeyecek biçimde ortaya koymuştur.


Ali İzzet Tekcan, Prof. Dr., Boğaziçi Üniversitesi öğretim üyesi