Pierre Loti Fransız Lisesi
Geçtiğimiz günlerde Milli Eğitim Bakanı ile bazı yabancı özel okullar (Fransız Charles de Gaulle, Pierre Loti, Alman elçilik okulları, İngiliz elçilik okulu Besa, Pakistan okulu vs.) arasında bu okulların hukuksal statüsü hakkında ciddi bir kriz baş gösterdi.
Daha doğrusu, aslında anılan iki Fransız okulu özelinde Fransız büyükelçiliği ile Bakan arasında baş gösteren siyasi ve hukuksal kriz dolaylı olarak diğerlerini de etkiledi.
Bu okulların özelliği, aslında zamanında o ülkenin kendi diplomatik misyonunun (elçilik veya konsolosluk gibi) çalışanlarının çocuklarıyla sınırlı olarak kendi ülkesinin eğitim müfredatını uygulayan okullar olarak kurulmaları.
Ancak, sonradan T. C. Vatandaşı öğrencileri de kabul etmeleri ve kaliteli eğitim vermelerinden dolayı zamanla Türk eğitim sisteminden memnun olmayan T.C. vatandaşlarından büyük talep görmelerinin sonucunda, halen öğrencilerinin çoğunluğunun Türk uyruklulardan oluşması.
Hukuksal açıdan sorun ise Türk kanunlarında bu okulların açıkça düzenlenmemiş olması ve hukuksal statülerinin belirsizliği.
Geçtiğimiz günlerde bu yabancı özel okullardan bazıları açıklama yaparak, Bakanlıktan kendilerine gelen resmi yazı uyarınca, bu eğitim-öğretim yılı itibarıyla artık Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı öğrenci kabul edilmeyeceğini; ancak mevcut T.C. vatandaşı öğrencilerin durumunun belli olmadığını belirttiler.
Okulların açılmasına sadece 1 ay kalmış durumda ve halen bu okullarda okuyan ve fiilen bu okulların çoğunluğunu oluşturan T.C. vatandaşı öğrencilerin başka okul bulmaları gerekip gerekmeyeceği belli değil. Yani bu öğrenciler için çok ciddi bir belirsizlik ve mağduriyet söz konusu.
Sayın Bakan bir gazeteye yaptığı açıklamada bu okullarda okumakta olan mevcut T.C. uyruklu öğrenciler için devamda sorun olmadığını belirtmiş. Ancak bahsi geçen Fransız okullarından yapılan açıklamada Bakanlıktan gelen resmi yazıda mevcut öğrencilerin de bu okullara devam edemeyeceklerinin belirtildiği vurgulanmış.
Ya Sayın Bakan'ın kendi bakanlığının gönderdiği resmi yazıdan haberi yok, ya da Fransızlar Bakanlığın gönderdiği yazıyı tam anlamamış!
Bir Bakan'ın kişisel "puan toplama" inisiyatifi mi, hükümet politikası mı?
Sayın Bakan bu konuda basına yaptığı açıklamalarda, esas olarak anılan iki Fransız okulunu işaret ederek, bu okulların Türk kanunlarına aykırı olarak faaliyet gösterdiğini ve Türk hukuku açısından yok hükmünde olduklarını; bu konuda geçmişte Fransız makamları ile kurulan bağlantılardan sonuç çıkmadığını hatta Fransızların kendilerini oyaladığını; kendisinin yıllar öncesindeki Bakanlık Müsteşarlığı döneminde de bu sorunu fark ettiğini; bu okulların T.C. kanunlarına uygun hale getirilmediği sürece faaliyetlerine devam edemeyeceğini ve sorunun çözümünün bu ülkeler ile T.C. arasında iki taraflı uluslararası sözleşme ile çözümlenmesi gerektiğini ve bu konuda kendilerinin de Fransız makamlarından taleplerinin olacağını belirtmiş.
Sayın Bakan'ın burada kastettiği ise Fransa'ya özgü olarak, Macron tarafından birkaç yıl önce yapılan milli eğitim ve laiklik reformu ile Türkiye gibi bazı ülkelerle yapılan anlaşmalar çerçevesinde o ülkelerden gelen öğretmenlerin Fransa'da yaşayan göçmen kökenli çocuklara din eğitimi vermesi uygulamasına son verilmesi.
Nitekim Fransız makamları, ikili anlaşmalar kapsamında Türkiye gibi bazı ülkeler tarafından gönderilen din bilgisi öğretmenlerinin Fransa'da yaşayan göçmen kökenli çocuklara din bilgisi dersi altında İslamcı ideolojiyi aşıladığını ve şeriatçı yaklaşımları teşvik ettiklerini ve bunun laiklikle bağdaşmadığını savunuyor. Bu öğrencilere din eğitiminin laiklik ilkesine uygun biçimde Fransız devleti tarafından istihdam edilecek din bilgisi öğretmenleri tarafından verilmesine geçilmesi öngörülüyor.
Anlaşılan o ki Sayın Bakan, buradaki anılan Fransız okullarını koz olarak kullanıp, Fransa'nın eski uygulamasına devam etmesini veya bu mümkün olmazsa Fransa'da Türklerin veya Türk devletinin Türk eğitim müfredatına uygun özel okul açmasını sağlamaya çalışıyor.
Buna karşın Sayın Bakan'ın bu çabalarının, özellikle de yeni Milli Eğitim müfredatının laiklik ilkesini hiçe saydığı yönünde ciddi eleştirilere tabi tutulması ve tarikat ve cemaatlerin eğitim sisteminde etkin olmasına göz yummakla eleştirilmesi akabinde, en yukarının gözüne girmek ve güvenini perçinlemek için kişisel bir taktiğinden mi ibaret olduğu henüz net değil.
Zira bu konudaki Sayın Bakan'ın kamuoyuna yansıyan girişimleri benim gördüğüm kadarıyla gerek Dışişleri Bakanlığınca gerekse Cumhurbaşkanlığınca net ve açık biçimde sahiplenilmiş ve desteklenmiş değil.
Diğer bir ifadeyle, anılan yabancı okullara dair Sayın Bakan'ın girişimlerinin bir hükümet politikası mı, yoksa bir bakanın kişisel inisiyatifi mi olduğu henüz açık değil.
Yönetim zaafiyeti ve yönetememe sorunu
Fakat her durumda bu örnek, gerek siyasi gerekse hukuki sorunlara karşı yönetim becerisinde çok ciddi bir zaafiyeti işaret ediyor.
Bu okullar belki en az 50-60 yıldır açık ve faal ve 30-40 yıldır T.C. uyruklu öğrenci kabul ediyor ve okutuyor.
Madem bu okullar yasa dışı, niçin 30-40 yıldır Türk uyruklu öğrenci okutmasına izin veriyorsunuz?
Bu okullar bunca yıldır uzayda değil, T.C. sınırları içinde öğrenci okutuyor.
Devletin bunlardan bunca yıldır haberi yoksa zaten rezalet.
Haberi vardı da (mutlaka vardır) göz yumdu veya görmezden geldi ise o da ayrı rezalet.
Madem yıllar önce Milli Eğitim müsteşarı iken bu okulların illegal durumunu fark ettiniz. Niçin müdahale etmediniz? Niçin iktidar olarak bunlara bunca yıl göz yumdunuz?
Halen yürürlükteki özel öğretim kurumları kanunu yeni kanun olarak 2007 yılında çıkarılmış.
Yani AKP iktidarında.
Bu Kanunun bu tür yabancı okulları düzenleyen 5. Maddesi bu okulların milli eğitim sistemine intibakına dair ilişkin hiçbir kural getirmiyor.
Niçin kendi yaptığınız yeni kanunda bu okulları düzenlemediniz?
İşler bu noktaya gelince mevcut öğrencilerin durumunun ciddi mağduriyet doğuracağı belli iken, niçin bu konuda açık kural koymadınız? Mevcut öğrencileri bu derece belirsiz konumda bırakmak sorumlu ve ciddi bir devlet idaresine yakışır mı?
İngiliz elçilik okulu (Besa), Alman elçilik ve konsolosluk okulları ve Pakistan okulu gibi aynı durumda başka okullar da varken, sadece iki Fransız okulunu hedef almanız ve sanki diğerleri için böyle bir hukuksal sorun yokmuş gibi davranmanız ne derece adil ve eşitlikçi?
Türk öğrenciler "rehin" mi?
Fransa ile siyasi bir sorunu (oradaki Türk kökenli çocuklara din eğitimi verilmesi sorunu) buradaki iki okulu öne sürerek ve bir anlamda siyasi "rehin" göstererek müzakere masasına koymak ne derece tutarlı?
Bu tür uluslararası konularda tabii ki karşılıklılık (mütekabiliyet) ilkesi çerçevesinde eldeki bazı hususlar koz olarak kullanılabilir.
Ama burada koz olarak kullanılan kendi vatandaşlarınız. Kendi çocuklarınız. Bu okullarda okumakta olan T.C. vatandaşı çocuklar ve ebeveynleri bu işin asıl mağduru.
Uluslararası bir meselede kendi vatandaşlarınızı masaya koymanız ve mağdur etmeniz ne derece doğru?
Bu kendi vatandaşlarınızın tek günahı kendi milli eğitim sisteminizin kalitesinden memnun olmamaları ve daha kaliteli bir eğitim almak istemeleri mi?
Laiklik ilkesinden ve evrensel demokratik değerlerden uzaklaşan yeni müfredat ve okulları her fırsatta tarikat ve cemaat etkisine açmaya çalışma gibi uygulamaların, çocuklarına uluslararası standartlara ve insan haklarına dayanan evrensel demokratik değerlere uygun seküler bir kaliteli eğitim vermek isteyen velileri "yerli ve milli (!)" ancak kalitesi kimseyi tatmin etmeyen eğitim sisteminizden uzaklaştırması ve yeni arayışlara sevk etmesi doğal değil mi?
Hukuksal statü sorunu
Salt hukuksal bazda bakarsak, bu okulların hukuksal statüsü gerçekten de belirsiz.
Mevzuatta Türk vatandaşı kabul edemeyecek olan yabancı özel okulların statüsü düzenlenmiş. Böylece örneğin Türkiye'de yaşayan Suriyelilerin salt kendi ana dillerinde ve kendi müfredatlarını okutup Türk müfredatını tamamen dışlamalarına imkan veren okullar açmasına olanak tanınmış. Hatta 2016'da bunlardan, sonradan T.C. vatandaşlığına geçenlerin bile bu okullarda okumaya devam etmesine izin veren özel bir kanun hükmü bile konulmuş.
Ama T.C. vatandaşlarını da kabul eden burada belirtilen yabancı özel okulların durumu açıkta bırakılmış.
Yani bu okulların hukuksal statüsü halen sorunlu ise sorumlusu yine AKP döneminde çıkarılan yeni kanun.
Diğer yandan bence bu okulların hukuksal durumu ile sayıları 12 olarak belirtilen ve Cumhuriyet öncesinde kurulmuş yabancı okulların (Saint Benoit, Saint Josef, Avusturya Lisesi, Amerikan Kolejleri, Robert Koleji vs.) hukuksal konumu da aslında pek farklı değil.
O okullar için her ne kadar Lozan Anlaşması kapsamında "mektup teatileri" gibi hukuksal referanslar ileri sürülse de, bu okullar için T.C. Devletinin verdiği hukuksal güvence sadece 7 yıllık ve çoktan bitmiş durumda. Süresi uluslararası sözleşme ile açıkça belirlenmiş bir hak için ise süre bitiminde "kazanılmış hak" doğmaz. Sonrasında çıkan kanunlar (1965 ve 2007 kanunları) ile bu okulların Türk sistemine intibakı açıkça yapılmamış durumda.
Yani bu okulların yasal statüsü de aynı derecede belirsiz.
O halde hükümet bu konuda ciddi ise, yapması gereken kendi çıkardığı kanundaki eksikleri tamamlayıp, tüm bu yabancı okulların statüsünü doğru düzgün belirlemek.
Diğer yandan, bu okullarda okumakta olan mevcut öğrenciler için ise okullarına devam etme konusunda idare hukuku açısından bir "haklı beklenti" oluştuğu söylenebilir. Dolayısıyla mevcut öğrenciler açısından Bakanlığın aleyhe karar ve düzenlemeleri hukuka aykırı olacaktır.
Ali D. Ulusoy kimdir?
Halen Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi İdare Hukuku Anabilim Dalı Başkanı ve öğretim üyesi olan Prof. Dr. Ali D. Ulusoy, 1968 yılı Mersin Mut doğumludur.
Öğretim üyeliği yanında EPDK Hukuk Dairesi Başkanlığı, BDDK Hukuk Danışmanlığı, Başbakanlık Bilgi Edinme Kurulu Üyeliği, TOBB-ETÜ Hukuk Fakültesi kurucu dekanlığı ve İzmir Yaşar Üniversitesi rektör yardımcılığı gibi idari görevlerde bulunmuştur.
ABD Los Angeles California Üniversitesinde (UCLA) iki yıl (2006-2007; 2017-2018) misafir öğretim üyesi olarak kalmıştır. 2011-2014 arası üç yıl Danıştay Üyeliği yapmış ve kendi isteğiyle ayrılıp üniversiteye dönmüştür.
Uzmanlık alanları: İdare hukuku, İdari yargı, Ekonomik kamu hukuku, İdari yaptırımlar, İnsan hakları, Devlet-din ilişkileri.
Lisans: Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi. Yüksek Lisans: Fransa Bordeaux Üniversitesi. Doktora: Fransa Bordeaux Üniversitesi. Doçentlik:2002, Profesörlük: 2008.
|