Haberlere bakıldığında pek de iç açıcı olmayan şeyleri duymaktaydık dünyada. Bu pazar İngiltere’den sonra, bir umut da Fransa’dan geldi. Geçen gün yazmış olduğum gibi Açık Radyo gibi bir haber aygıtının vereceği haberler arasında sayabileceğimiz, İtalya’da başlayan, aşırı sağ örgütlerinin sonunda iktidara geldiği ülkede iki volkan patlaması arka arkaya geldi. Stromboli ve Etna kaynamaya başlayarak sonunda patladı. Doğanın insanlara cevabı ilginç bir veri olarak duruyor önümüzde: Bilimsel olmasa da sanki bilimselmiş gibi. Aşırı sağın ekolojiyle ilgisinin olmaması doğayı bile kızdırmışa benziyor. Yaz sıcağında bulutların dağların üzerinde konumlanmaları gibi bu iki volkanın alevlerinin ortaya koyduğu dumanlar bulutlarla karışmakta. Bulutlar dağlara takılmakta ama volkanların külleri denizlerdeki teknelerin üzerine yağmakta. Volkanlardan çıkan küller, yemeklerini teknelerde yiyenlerin yediklerinin ve içtiklerinin üzerine düşerek nerdeyse insanlar kendi bedenlerinin içine almaktalar bu külleri.
Paralel olarak sadece Fransa’da değil, ama tüm Avrupa’da aşırı sağın yükselmesi sadece sosyal ve siyasi sorunları değil ve de toplumun sorunlarına değil aynı zamanda bilimsel dünyayı da zor duruma sokacak gibi duruyor. Antroposen çağında yaşamakta olduğumuz belli. Bilimsel araştırmalar bu bilgileri hepimize vermekte. Ancak bizlerin bir kısmı sadece kendi dünyamız ve küçük çevremizle meşgul olmayı tercih ediyoruz. Aile, dost ve çevremiz. Yabancılardan korkuyoruz, huzurumuzu kaçıracaklar diye düşünüyoruz.
Fransa’da anketlerde görüldüğü ve Fransızların arasından bazı yaşlı insanların söylediği gibi sokakta başörtülü kadın görmek onları ürkütmekteymiş! Bu nasıl bir duygu olabilir? Anlamaya çalışalım, ama anlamakta zorluk çekeriz. Başörtüsü yaşam biçiminin bir parçası bazı dini referanslarda. Bu Yahudilerden, Hıristiyanlardan, Müslümanlardan vb. kalan bir adet. Tarladakilerin güneşten korunmak için de taktıkları örtüler bunlar. Bugün Fransız için bir dini sembol olarak gözükmekte. Öyle olsa ne olur? Pantolon giyen kadınlar bundan yüz sene evvel yadırganırdı. Elli-atmış sene evvel bacakları örtmemek şaşırtırdı muhafazakarları Batı dünyasında. İtalya’da Fransa’da İspanya’da köylü kadınlar başlarını örterlerdi. Kilise ’ye girerken Cami’ye girer gibiydiler. Bugün bunlar unutuldu. Kültür şoku olarak adlandırılıyorlar. Bu halklar unutmuş duruyorlar 1940’ların ortasına kadar Temerküz Kamplarında milyonlarca insanın öldürüldüğünü, gazlandığını. “Yahudilerden sonra Araplar” diyenlere oy atanlar nasıl unutuverdiler anne ve babalarının ve büyük babalarının korkunç şeyler yaptıklarını? Nasıl unuturlar “bir daha asla!” sloganını birdenbire bu kadar çabuk, bu insanlar?
Bütün bu ideolojik bakışla birlikte aşırı sağın görüşleri öncelikle kendi milliyetlerini ve milliyetçiliklerini öne sürdüklerinde, kendi vatandaşlarına öncelik tanıma üzerine odaklanan bir söylemi ortaya koyduklarında tıpkı Amerika Birleşik Devletleri’nde Trump’ın sloganı olan “önce Amerika”sında olduğu gibi, buna benzer bir şekilde “önce Fransa”, “önce Almanya” veya “önce İtalya” sloganının öne çıkardığı bir döneme girmekteyiz. Ama tam olarak kapanma ve kapatılma dönemi bu. İnsanlar bilhassa kırlık yerlerde daha da aşırı sağcı mı oluyorlarmış? Diplomalar azaldıkça mı? Okumayıp, kuşaktan bilgi değil kulaktan dolma bilgilerle yaşadıkça mı? Daha budala oldukça mı?
Bu kapanma döneminde, Kültürel Araştırmalar ve Kültür Tarihi veya Maddi Yaşam Tarihi gibi araştırma dallarının kıyaslamalı bir şekilde yapılmaları sekteye mi uğrayacaktır? Batı ülkelerinde veya diğerlerinde öğrencilerin ve yabancı öğrencilerin kendi memleketleri üzerine yaptıkları araştırmaların dili bu diller olmadığında enformasyon uzun vadede azalmaya başlayacaktır.
Bu kadar kapanma kimseye yaramayacaktır. Ayağa kalkıp gökyüzüne bakarlarsa belki de küllerin üzerlerine düştüklerini göreceklerdir, Temerküz Kamplarından düşen küller gibi.
Bu külleri uzaklaştırmak üzere, pazar akşamı Fransız halkı Aydınlanma ve Cumhuriyet değerlerine sahip çıktı. Aşırı sağı üçüncü blok olarak iktidardan uzaklaştırdı. Birinci blok sol kanadın Yeni Halk Cephesi’nin oldu. Fransız halkı aşırı sağı bir kere daha tarihin küllerine doğru taşımayı başardı. İktidarı Faşizme, Neo-Nazilere, yabancı düşmanlarına, Fransızları kökten ve sonradan gibi iki ayrı vatandaşlık ayrımına sokacak olan siyasete terk etmemeyi tercih etti. Cumhuriyetçi demokratik değerleri savundu.
Bu hem Avrupa açısından hem de Fransa ve diğer yandan İngiltere açısından (İşçi Partisi ilk parti oldu tekrar) bir uyanmayı ortaya çıkardı. Sol ve merkez sağın Cumhuriyetçi ortak değerleri her türlü ekonomik sorunun önüne çıktı
Külleri rüzgarlar uzaklaştıracak diye umuyoruz.
Ali Akay kimdir?
Ali Akay Paris'te, 1976-1990 yılları arasında Paris VIII Üniversitesi'nde Sosyoloji, Felsefe ve Siyaset Bilim okudu. 1990 yılından beri İstanbul'da, Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Sosyoloji Bölümü'nde öğretim üyesidir. Aynı Üniversitenin Resim Bölümü'nde 1992 yılından beri doktora derslerini sürdürmektedir.
Yurt dışında Paris, New York ve Berlin'de dersler vermiştir. Türkiye'de ve yurt dışında birçok kurumsal ve kurum dışı sergilerin küratörlüğünü yapmıştır.
1992 yılında Toplumbilim dergisini kurmuş ve 2011 yılına kadar bu dergiyi sürdürmüştür. 2011 yılında, Toplumbilim dergisinin yeni ismiyle şu anda devam etmekte olan Teorik Bakış dergisini kurmuştur.
Yurt içinde ve yurt dışında yazıları yayımlanmıştır ve sanat, sosyoloji ve felsefe üzerine birçok kitabı vardır.
|