Lüks moda markaları, pandemi nedeniyle oluşan yeni koşullara iyice ısınmaya başladılar.
Covid öncesi sunulan birbirinden görkemli defileler, ünlü yönetmenler tarafından kurgulanan kısa metraj filmlerle yer değiştirdi.
2016 yılından beri Yves Saint Laurent'in artistik yönetmen koltuğunda oturan Anthony Vaccarello'nun tasarladığı 2021 İlkbahar/Yaz koleksiyonu, ABD'li yönetmen Jim Jarmusch tarafından gerçekleştirilen ve "French Water" olarak adlandırılan filmle tanıtıldı.
Bağımsız filmleri ile ünlenen ve Amerikan yol filmlerinin etkili bir temsilcisi olarak kabul edilen Jarmusch'un yönettiği kısa metrajdaki oyuncu kadrosu, Netflix filmlerini aratmayacak düzeyde.
Julianne Moore, Chloë Sevigny, Charlotte Gainsbourg, Indya Moore gibi starların rol aldığı 9 dakikalık filmin kurgusuna eşlik eden müzik ve kısa diyaloglar da sanatsal bir film tadında.
Markanın takım elbisesini giymiş ve elinde su dolu bardaklar bulunan bir tepsi taşıyan garson rolünü ise son zamanlarda iyi bir çıkış yapan pop şarkıcısı Léo Reilly üstlenmiş.
Loş ve gizemli bir atmosfer kurgusunda, Saint Laurent'in yaz koleksiyonunu taşıyan ünlü yıldızların boy gösterdiği kısa film, tanıtım algısındaki değişime güzel bir örnek kanımca.
Markaların yeni tanıtım stratejisinde, ürünü detaylandırıp tüketiciye davetiye çıkarmak yerine, akılda kalıcı ve etkileyici bir kurgu bütünlüğünde markanın ismi şekillendiriliyor.
Moda tarihinin en önemli figürlerinden biri olarak kabul edilen Yves Saint Laurent'ın (1936-2008) hikâyesi ise, ailesinin Cezayir'den Paris'e göç etmesi ile başlıyor.
Döneminin en büyük modaevi olan Christian Dior'un asistanı olarak çalışırken, Bay Dior'un ani ölümü üzerine henüz 21 yaşında iken tahtın varisi olarak markanın başına getiriliyor.
Dünya basının tezahüratı ile ünlenen Saint Laurent, hayat arkadaşı ve iş adamı Pierre Bergé'nin kanatlarında, 1960 yılında kendi markasını kurarak günümüze kadar gelecek bir moda imparatorluğunun tohumunu atmış oldu.
Yves Saint Laurent, trench coat, smokin gibi erkek gardırobunun kodlarını kadına kazandırması yanında, sanat ve modayı yakınlaştırması ile yarattığı çarpıcı yenilikleri ile de moda tarihine yön vermiştir.
Mondrian, Picasso, Matisse, Braque gibi ressamlara ithaf ettiği koleksiyonları ile dönemine damga vuran; tiyatro, dans, sinema, plastik sanatlar dallarına olan ilgisini ustaca modaya adapte ederek, "Moda bir sanat dalı olabilir mi?" tartışmalarının başlamasına neden olmuştur.
Paris'teki yaşamım boyunca kendisi ile birçok kez bir araya gelme şansım olmuş ve profesyonel kariyeri kadar, kırılgan, hümanist ve hassas kişiliğinin de insanlar üzerindeki etkisinin nedenlerini yakından görmüştüm.
1999 yılında, şirketini İtalyan tröst Gucci gruba sattıktan bir müddet sonra görkemli bir defile ile moda dünyasına veda eden ünlü tasarımcı, 2008 yılında aramızdan ayrılmıştı.
2014 yapımı, Fransız yönetmen Jalil Lespert imzalı, biyografik drama filmi "Yves Saint Laurent"ı izlemenizi tavsiye ederim.
Mutlu pazarlar...