31 Mayıs 2020

Ucuz lüks, ucuz işgücü, hızlı yaratım: 'Fast Fashion'ın kısa hikâyesi

İspanyol markası Zara’nın öncülüğünde başlayan Fast Fashion / Hızlı Moda olgusu, pandemi sonrası için yeni bir rota çiziyor

"Modanın demokratikleşmesi" şeklinde de yorumlanan Fast Fashion olgusunun temeli, 1975 yılında İspanya'nın la Corogne bölgesinde işadamı Amancio Ortega Gaona tarafından atıldı.

Ortega'nın hedefi, moda dünyasına yön veren ünlü marka ve tasarımcıların podyumlara yansıttıkları yaratıcılık anlayışının ucuz versiyonunu geniş kitlelere ulaştırmaktı. İspanyol kadınları Paris, Milano, Londra, New York gibi moda merkezlerinde sunulan defilelerde gördükleri muhteşem giysilerin benzerini çok ucuz fiyata alıp mutlu olacaklardı.

Zara, 1988 yılına kadar yerel bir marka olarak büyüdü ve o tarihten sonra dünyaya açılmaya başlayarak dev bir moda imparatorluğuna dönüştü.

Peki, neydi bu inanılmaz başarı öyküsünün anahtar fikirleri?

O yıllarda modaya yön veren büyük markalar, kış ve yaz sezonları olmak üzere yılda iki kez koleksiyon hazırlayarak lüks tüketiciye ulaşma politikasını izliyorlardı.

Zara, yıllar önce Coco Chanel'in söylediği "Moda demode olmaktır" sözünü "Moda hızlı demode olmaktır" şeklinde yenileyerek yeni bir sistem yarattı.

Hızlı yaratıcılık, hızlı üretim, hızlı dağıtım ve hızlı tüketim. Mağazaları devamlı yeni modellerle besleyerek, tüketiciye düzenli yenilik sunmak.

Zara'nın yarattığı bu yeni sistem, "Fast Fashion" olarak adlandırıldı ve paralel olarak H&M, Primark, Assos, Oysho gibi aynı hedefi güden yeni markalar doğdu.

Zara'yı rakip markalardan ayıran unsur ise çıtayı yüksek tutma hedefi oldu. Dünyanın dört bir yanında açılan mağazalarda, "koleksiyon" ruhunun yansıtılmasına önem verilerek "ucuz lüks" imajı yaratıldı.

Paris Champs-Elysées, Londra Oxford Street, New York 5. Cadde gibi prestijli lokasyonlarda ünlü markaların yanında yer aldı.

 

Petrolden sonra küresel hava kirliliği faktörünü yaratan ikinci endüstri haline gelen hızlı moda sektörü, tekstil endüstrisini devleştirirken çevrecilerin hışmına uğramaya başladı yıllar içinde.

Ünlü İngiliz çevre yazarı Lucy Segle "Fast Fashion is not free, someone somewhere is paying" sözleri ile Bangladeş, Çin, Hindistan gibi ülkelerdeki atölyelerde çalıştırılan ucuz işgücü faktörünü gündemde tutuyor.

"Modern kölelik" olarak da nitelendirilen bu sistem, dünyayı etkisine alan pandemi nedeni ile şimdilik yavaşlamış durumda.

Dünya ekonomisinin yaşadığı depremin artçıları sürerken yeni bir düzen kurulması gerekiyor. Tabii ki bu düzen inşa edilirken tüketicinin vereceği tepki mercek altında tutuluyor. Aylarca eve kapanıp değerleri ile yüzleşme fırsatı bulan insanlığın bakış açısının nereye evrileceğini zaman gösterecek.

Umarım, etnik ve ekolojik değerlerin ön plana çıkacağı yeni bir sisteme doğru yol alırız.

 

Yazarın Diğer Yazıları

Amerikalıların çiftçi ceketi trend tablosunda

Pratik kupu, tüm meteorolojik şartlara uygun tasarımı ile doğada vakit geçiren erkeklerin vazgeçilmez ceket modeli, fitilli kadife yakası deriye dönüşmüş, volümleri oynanmış yepyeni bir estetik anlayışla vitrinlerde göz dolduruyor

Moda’nın vazgeçilmez esin kaynağı: Sürrealizm

Gerçeküstülük, 1920’li yıllardan günümüze kadar modaya esin kaynağı olmaya devam ediyor. Japonizm akımının öncülerinden Rei Kawabuko, Alexander Mc Queen, Hollandalı tasarımcı İris Van Harper, Moschino markasının yaratıcı yönetmeni Jeremy Scott ve Daniel Roseberry kimliklerini sürrealizm kodları doğrultusunda yaratmış olan tasarımcılardan bazıları

Tekstil sanatçısı Olga de Amaral, XXL yapıtları ile Paris’te

Olga de Amaral’ın retrospektif sergisini gezerken Bogota’dan dünya sahasına doğru gerçekleştiği evrime tanık oluyorsunuz

"
"