Küresel salgın nedeniyle iki yıldan beri tüm sektörlerde yaşanan duraklama devri sanat ve modayı da etkilemiş, sergi, konser, gösteri ve moda defileleri gibi etkinlikler rafa kaldırılmıştı.
Normalleşme sinyalleri ile birlikte dünyanın önemli müzeleri yeni sergilerle, kapılarını tekrar açarak sanata hasret kalan insanların yüzünü güldürmeye başladı.
Eylül ayı, sanat, sinema ve gösteri alanlarında ‘'yeni sezon' 'olarak kabul edilir ve Avrupalılar tatil dönüşü yeni sergileri, filmleri, tiyatro gösterilerini izlemek için program yapmaya başlarlar.
New York, Londra, Milano ve Paris'te düzenlenen moda haftaları zinciri de, uzun bir aradan sonra fiziksel katılımlı defileler sunarak "hayata dönüş" yaptı. Normalleşme öncesi kadar katı kurallar uygulanmasa da sosyal mesafe, maske gibi önlemlerin devam ettiği görüldü.
Parisliler tarafından, uzun zamandan beri beklenen "Thierry Mugler Sergisi", Kanada, Hollanda ve Almanya'da sergilendikten sonra, Paris'teki "Les Arts Decoratifs" müzesinde moda severlerle buluştu.
1980'li yıllarda Paris'e gelen ve geleneksel volüm anlayışını ters düz eden Japon tasarımcıların başlattığı "Japonizm" akımına bir tepki olarak Fransız tasarımcılar tarafından başlatılan "Genç Modacılar" hareketinin en etkili öncülerinden biri olan Thierry Mugler, Japon felsefesinin aksine "süper kadınsı" tarzı ile bir döneme imza atmıştı.
Gençliğinde merak saldığı tiyatro ve dans tutkusunu modaya aktararak standart dışı bir giyim anlayışını hayata geçiren Mugler'in bir diğer özelliği ise, defile sunma anlayışına getirdiği sıra dışı performans olmuştur.
1984 yılında Paris'teki Zénith Müzikholünde gerçekleştirdiği ve 6000 seyircinin ücret ödeyerek izlediği defile ile, geleneksel defile sunma anlayışını yerle bir etmiş ve muhteşem bir'' sahne gösterisi' niteliğini taşımıştı.
1990 yılında bu kez Palais de Tokyo Müzesinde gerçekleştirdiği defile ise Diana Ross ‘un da manken olarak katıldığı, Cindy Crawford, Naomi Campell, Linda Ewangelista Hélena Chistensen, Estelle Hallyday gibi isimlerden oluşan muhteşem model kadrosu ile moda dünyasını ayağa kaldırmıştı. O günden itibaren, 90'lı yıllara kadar sürecek olan "Top Model" rüzgarı da doğmuş olacaktı.
Mugler'in kadın vücudunu giydirme üslubu, bazı otoriteler tarafından eleştirilmiş, karşı cinsi karikatürize ederek tiye aldığını ve kadın imajını zedelediğini savunanlar bile olmuştu.
Mugler, kadın ve erkeğe geleneksel bir gardırop sunma kaygısından uzak, mimari kodlar taşıyan kupları, giysiyi tamamlayan sıra dışı aksesuarları ve defilelerini sahneye aktarmadaki koreografi tekniği ile bir döneme imza atmış sıra dışı bir tasarımcı olarak belleklerde yer almıştır.
Kendisine yöneltilen eleştirellere "benim ölçüm ölçüsüzlüktür" sözleri ile yanıt veren Mugler, kariyeri boyunca kadınların güçlü olduğunu ispat etmek için çalıştığını da dile getiriyor.
İngiliz korse ustası Mr Pearl‘le işbirliği yaparak, silüetlerinde yarattığı süper ince bel görüntüsü, Mr Pearl‘in namının dünyaya yayılmasına ve "korse kralı" unvanını almasına neden olmuştu.
Les Arts Décoratifs müzesinde, 24 Nisan 2022 tarihine kadar devam edecek olan bu ilginç sergiyi Paris'e seyahat edecek olan, moda dünyasına ilgi duyan okurlarıma şiddetle tavsiye ederim.
Mutlu pazarlar.