Petrolden sonra dünyayı kirleten endüstriler sıralamasında ikinciliği kimselere kaptırmayan moda dünyası, bu unvanından arınmak için yeni yöntemlere yönelmiş durumda. Lüks sektörü gibi, çevreciler tarafından topa tutulan fast –fashion'ın (hızlı-moda) dev markaları da işi ciddiye alarak bu küresel soruna çözüm yolları yaratmak ve eko bilinçli üretimi hızlandırmak için kesenin ağzını açtı.
The Guardan'da yayınlanan bir habere göre, Sydney Teknolojik Üniversitesinde tüketici eylemleri ve modanın geleceği ile ilgili yapılan çalışmalar, son 15 yıldan beri dünya genelinde tekstil üretimini yüzde 40 arttığını ve paralel olarak giysinin ömrünün aynı oranda kısalarak çöpe gittiğini gösteriyor.
Bu verilere göre moda tutkunu olan her bireyin harcamalarını yüzde 75 oranında azaltarak, sürdürülebilir geleceğe katkıda bulunması gerektiği savunuluyor.
"Klimatik dengesizlikte moda endüstrisinin rolü" başlığı uzun bir zamandan beri tartışmaya açılmış durumda. Avrupa'nın birçok ülkesinde toplumu bilinçlendirmek amacı ile yapılan anket ve sondajlar, pandemi nedeni ile eve kapanmanın verdiği psikolojik etkenlerin, tüketicideki olumlu reaksiyonun hız kazanmasına neden olduğu anlaşılıyor.
Çevrecilik konusuna olan duyarlılıkları ile tanınan İskandinav ülkelerinden moda literatürüne eklenen "Köpskam'' terimi ise tartışmalara yol açmış durumda. Türkçe karşılığı "yeni bir ürün almaktan utanç duyma" olarak nitelendirebileceğimiz bu terimin, H&M ve İkea gibi iki dev fast-fashion markasının yaratıcısı olan İsveç'ten çıkmış olması sosyal medyada tepkilere yol açtı.
İsveç, daha önce de "Flygskam'' hareketi ile, "kısa mesafe seyahatlerde uçak yerine kara yolunu tercih edin" eylemini başlatmış ve geniş kitleler tarafından karşılık bulmuştu.
Türkiye'de uzun yıllardan beri mağazaları bulunan ve bünyesinde Zara, Pull&Bear, Massimo Dutti, Zara Home, Bercka, Oysho, Stradivarius gibi markaları barındıran İnditex grubu, 2015 yılından beri "Join Life'' etiketi altında eko-moda girişimini başlattı.
İnditex, o yıllarda Asya ve Çin gibi ülkelerde anlaşmalı olduğu taşeron firmaların sunduğu insanlık dışı çalışma koşullarına göz yummakla suçlanmıştı.
Uluslararası inisiyatifler ışığında, organik pamuk, geri dönüştürülmüş sürdürülebilir hammadde kullanma gibi küresel kriterleri karşılayan bu önemli çalışmalar, diğer fast-fashion devleri tarafından da uygulanmaya başlandı.
Japon markası Uniqlo eko-sorumluluk çalışmalarına paralel olarak , "Charty:Water" adı altında bir hayır kurumu oluşumuna imza atarak Hindistan, Kamboçya, Madagaskar gibi tekstil üreticisi ülkelerin temiz suya ulaşmalarını sağlama yöntemini geliştirirdi.
Kot devi Levi's ise ''Water-less'' etiketi ile satışa sunduğu eko-koleksiyonları ile su tasarrufuna büyük katkıda bulunarak tekstil endüstrisindeki sorumluluğuna sahip çıkıyor.
Eko modanın, gezegenimiz için tek sürdürülebilir gelecek olduğu artık tescillenmiş durumda.
Küresel çapta alınmaya başlayan önlemler henüz yeterli seviyeye ulaşmamış olsa da gelecek için ümit doğdu.
"Eco-friendly" olgusu tüketiciyi net bir şekilde bilinçlendirmek amacı ile sosyal medyada faaliyet gösteriyor. Doğaya ve insana saygılı olunması gerektiğini ve bu şartlardan yola çıkarak işleyen üretimi destekleme politikasını güdüyorlar.
İskandinav ülkelerinin başarttığı, sadece bu ana fikir üzerine kurulan markaların sayısı tüm dünyada sayıca artıyor.
Lüks sektörü tüketicisinin yeni eğlencesi ise açık arttırma yöntemi ile ünlü markaların ikinci el tasarımlarına sahip olmak. Vintage mağazaları ve internet partallarından sonra bu kez dünyanın çeşitli moda merkezlerinden doğarak dünyaya yayılan bu yöntemle israfın önüne geçilmek isteniyor.
Mutlu pazarlar.