Trabzonspor ile Fenerbahçe arasında oynanan karşılaşmanın oynanacağı gün medyaya yansıyan bir haber dikkat çekiciydi. Fenerbahçe kulübünün yıllar sonra ilk kez Trabzon’da konaklayacağı ve bu yüzden de özel güvenlik önlemlerinin alındığı belirtiliyordu. Güvenlik güçleri davul-zurnalı taraftarlara karşı önlemler almış ve Fenerbahçeli futbolcuların rahat uyuyabilmelerini sağlamışlardı.
Maç için otelden stadyuma doğru hareket eden Fenerbahçe otobüsüne yönelik saldırı düzenlenmiş ve Fenerbahçeli futbolcular bu hareketlerin kendilerini daha fazla motive ettiğini belirtmişti. Maç içinde Volkan Demirel’in koruduğu Fenerbahçe kalesine sürekli olarak su, çakmak, bozuk para hatta ayakkabı bile fırlatıldı.
Trabzonspor kulübünün aklının halen kaybettikleri şampiyonlukta kaldığını ve o günden bu güne kadar Fenerbahçe için Trabzonspor karşılaşmalarının en kolay maç haline geldiğini görüyoruz. Trabzon kenti ve Trabzon insanı için bu karşılaşmalara atfedilen anlam farklı hale dönüştürüldükçe hem kent hem de takım kaybetmeye mahkum hale getirilmiş oldu.
Türkiye’nin futbol alanındaki en önemli takımlarından birisinin son yıllarda yaşadığı çöküntünün arkasında yönetsel hatalar kadar spora/futbola yönelik zihniyete yüklenen anlamların da büyük etkisi bulunmaktadır. Trabzonlu taraftarlar ‘dördüncü büyük’ olarak adlandırılan takımlarının kaybettiği karşılaşmalar sonrasında dahi vakarlarını kaybetmeden kabullenmeyi öğrenmek zorundadırlar. Aksi takdirde en büyük zararı kendilerine vermeyi sürdürecekler ve endüstriyelleşen futbol dünyasında küçülmeye devam edeceklerdir.
İki takım arasında oynanan futbolun düzeyine bakıldığında değil 90 dakika 900 dakika bile oynansa durumun değişmeyeceği bir görüntü söz konusuydu. Trabzon kenti ülkemizin futbolu açısından son derece önemli ve futbolla yaşayan bir kenttir. Buna karşın Trabzonsporlu taraftarların maç öncesi rakip takım otobüsüne saldırarak, sahaya sürekli olarak bir şeyler fırlatarak ya da sürekli olarak küfürler ederek futbolsever olamazsınız. Sahaya atlayarak çizgi hakemine saldırmak suretiyle öfkenizi kusmak sizi gerçek futbolsever ve takımınız için her şeyi yapabileceğini gösteren taraftarlardan birisi haline getirmez.
Futbol değişiyor, bu değişen yapıya ayak uyduramayan takımlar ve taraftarlar yavaş yavaş çizgi dışına doğru itileceklerdir. Metrelerce yükseklikteki bayrak direğine tırmanıp rakibinizin bayrağını sökmek ve yerine kendi atkınızı asmak sizi ne şampiyon yapacaktır ne de takımınıza yarar sağlayacaktır. Rakip takım taraftarları açısından bu yaşanan görüntülerin fatura edileceği yerin Trabzon kenti ve Trabzonspor taraftarları olacağı açıktır. Ancak sosyal medya sonrasında bu yapılanlarla ilgili olarak muhtemelen alaycı caps’ler dolaşıma sokulacak ve yine en büyük zararı Trabzonspor takımı görecektir.
Son beş yıl içerisinde Fenerbahçe’nin burada oynadığı bütün karşılaşmalarda olaylar çıktığını ve yaşanan görüntülerin artık sıradan olduğunu da unutmayalım. Geçen yıl hakemlerin odalarına kilitlenmesinin bir adım ötesinde bu kez doğrudan hakemlere yönelik saldırı gerçekleştirildi. Daha önce yaşadıklarını protesto edemeyen hakem camiasının bu kez nasıl bir karşılık vereceği ise merak konusudur.
Maç içerisinde futbolcular arasında herhangi bir gerginliğin olmadığı hatta Fenerbahçeli Mehmet Topal’ın değişikliği sırasında Trabzonsporlu taraftarlar tarafından alkışlandığını da gördük. Luis Nani kendisinden formasını isteyen bir Trabzonspor taraftarına formasını gönderdi ve ardından tribünlerden ‘aramızda Fenerli istemiyoruz’ tezahüratları sonrasında aldığı formayı Fenerbahçe kulübesine iade etti. Yaşanan görüntüler üzerine herkesin düşünmesi gerekiyor en çok da Trabzonsporlu yöneticilerin, çünkü onlar bu olup bitenler sonrasında hem bu takımı hem de bu takım demek olan bu kentin üzerine yapışan bu damgayı kazımak zorundalar. Eğer başaramazlarsa bundan sonra bu kente getirebilecekleri futbolcu potansiyeli büyük ölçüde azalacaktır. Takımın kaptanı çıkan olayları bastırabilmek için büyük çaba harcadıktan sonra kendi kaleci formasını ve eldivenlerini çıkartıp bu iş bitti hareketinde bulunuyorsa durum gerçekten çok vahim bir hale bürünmüş demektir.
Stadyumda güvenliğin sağlanması meselesini polisleri yığmak olarak algılayan zihniyetin de olanlarda etkisi bulunmaktadır. Trabzonspor kalesinin arkasındaki tribünlerde sahaya atılabilecek olan maddeleri önleyen ağların sökülmesini seyreden ve bir adım sonrasında saha içerisine yabancı maddelerin atılabileceğini, taraftarların sahaya girebileceğini öngöremeyenleri de sorgulamalıyız. Formayı alan taraftar tribünden atılırken seyredenler, hakeme saldırı anında da seyrettiler. Her yıl yaşadığımız iki takım arasındaki görüntülere bir yenisi daha böylece eklenmiş oldu ve Trabzonspor bir kez daha fakat bu kez biraz daha acı bir şekilde kaybetti.
Sezon sonu yaklaştıkça futbol sahalarında benzer görüntülerle karşı karşıya kalmaya maalesef ki fazlasıyla alıştık. Dün gece Manisa’da oynanan karşılaşmada da Akhisarsporlu kaleci kendisine atılan çakmakların sırtındaki izlerini hakeme gösterip şikayet ediyordu. Kendimiz dışındaki hiçbir takımın galibiyetini kabullenemediğimiz ve yenilgileri ders olarak alamadığımız sürece kazandığımız galibiyetler, kupalar, başarılar bize bir şey kat(a)maz. Sahanın içinde dürüstçe oynama ilkesi olan Fair Play ruhunu hayata geçiremediğimiz sürece kazandığımız zamanlarda bile kaybetmeye devam ederiz.
Hakeme saldırarak, rakibe küfürler yağdırarak ya da onlara yabancı maddeler atarak büyüyemezsiniz tam tersine spor tarihindeki çirkinliklere bir sayfa daha eklersiniz. Protokol tribününde takımlarını temsil eden Amedsporlu yöneticilerin aralarında güvenliklerin de bulunduğu Ankaragücülü yöneticiler tarafından darp edilmesini de es geçmeyelim. Futbol federasyonu gerek Trabzonspor maçında yaşananlar gerekse de Ankaragücü ile Amedspor arasında olanlar konusunda nasıl kararlar verecek hep birlikte göreceğiz. Sporu/futbolu adaletli bir hale getiremediğiniz ve insanlara bu duyguyu geçiremediğiniz sürece hem kurum olarak sorgulanırlığınız sürecek hem de daha sonraki gelişmelerin önünü açmayı sürdüreceksiniz demektir.
Son bir parantez de Cumhurbaşkanlığı bisiklet turu sırasında yaşananlara açalım: Böylesi organizasyonlarda sahilde bisikletiyle tur atanlara rastlanmaz ya da bisikletçiler yarışırlarken vatandaşların karşıdan karşıya geçmesine müsaade edilmez. Spora saygı gösterdiğimiz ve sporu yaşamlarımızın içerisinde var edebildiğimiz ölçüde olan bitenleri daha net kavrayabileceğimizi maalesef her defasında unutuyoruz. Dünyada ve ülkemizde zaten yeterince çirkinlik ve kötülük mevcut, spor/futbol sahalarını daha fazla çirkinlik ve kötülük ile doldurmayalım.