Futboldaki kafa karışıklığımız hiç ortadan kalkmadığı gibi son dönemde işler hiç de istendiği gibi gitmiyor. Hatta öylesine büyük bir sıkıntı söz konusu ki, geçmişte öyle ya da böyle bir arada olduğu izlenimi veren isimler bile artık açık açık eleştirmeye başladılar. Yıllar içerisinde Türk futbolunda devrim laflarını öylesine çok telaffuz edildi ki, şimdi yaşadıklarımız bizim futbolumuzun aslında evrimini bile tamamlayamadığını göstermesi açısından dikkat çekici.
Aynı federasyon dönemi içerisinde yabancı oyuncu sayısından başlayarak ortaya konulan pek çok uygulamanın ve bu uygulamaları hayata geçirecek olan isimlerin seçimlerinde yaşanan karışıklık, içinde bulunduğumuz durumun kısa bir özeti gibi aslında. Futbolu yönetmekle görevli olanların idare etmenin dayanılmazlığı altında başta marka değeri ve devrim lafları olmak üzere gidip geldikleri bir dönemi yaşıyoruz.
Buna karşın yine aynı dönem içerisinde ülke futbolu uluslararası arenada gün geçtikçe kan kaybediyor ve bir zamanlar olağan olarak görülen milli takım yenilgileri ve kötü futbolu tekrar önümüze çıkıyor. 80 milyonluk bir ülkenin kendi futbolcusunu yetiştiremediği ve Avrupa ülkelerinin yetiştirdiği alt yapılardan futbolcu devşirmeye devam ettiği bir süreci yaşamayı sürdürüyoruz. Naklen yayın gelirleri artıyor, yeni stadyumlar devreye giriyor, sponsorluk gelirlerinde artış var, buna karşın stadyuma giden izleyici sayısı artmıyor ve beklediğimiz başarılar bir türlü gerçekleşmiyor!
Ülkemizin futbol tarihi içerisindeki en büyük başarımız on beş yıl önce katıldığımız 2002 dünya kupasındaki üçüncülük ile 2000 yılında Galatasaray kulübünün kazandığı UEFA ve Süper Kupadan ibaret. Avrupa’nın en değerli altıncı ligi olmakla övünüyoruz buna karşın maçlara giden seyirci sayışımız fecaat. Tüm futbol ailesi olduğu gibi sayın cumhurbaşkanının ağzından çıkana odaklanmış vaziyette. Oysa cumhurbaşkanımızın futbolla ilgili olmasını avantaja çevirmek yerine sürekli olarak kötü kullanmaya devam ediyorlar.
Ortada giderek büyüyen bir batık futbol ekonomisi bulunuyor ve bu ekonomi toparlanmak yerine giderek daha da dibe doğru yol almaya devam ediyor. Dört büyükler olarak adlandırılan kulüplerimizin toplam borçları 6,5 milyar lirayı aşmış durumda. Transferlere harcanan astronomik rakamlara kötü yönetim modelini de eklediğimiz zaman, bir kısır döngü içerisinde bulunan kulüplerle karşılaşmaya başlıyoruz. Ama bu yolun çıkışı devlet yardımı olmadan pek mümkün gibi de gözükmüyor.
Futbol tüm dünyada başka bir aşama içerisinde ilerliyor ve burada artık profesyonelliğe eşlik eden sermaye, teknoloji, medya ve pazarlama iletişimi bütün süreci bambaşka bir hale büründürüyor. Yerel değil evrensel ölçekte hareket edebilecek bir takım oluşturmak durumundasınız, öte yandan bunu yaparken kendi alt yapılarınızı da güçlendirmek suretiyle maliyetleri düşürmenin de önünü açmalısınız. Başarıyı hedeflemekle başarıyı uzun vadede belirli bir sürece dönüştürmek ayrı kavramsallaştırmalardır. Geçici başarılar için kulüplerinizin geleceğine ipotek koymamalısınız!
Futbolu dar çerçevelerin dışına taşımak ve kurumsallaştırabilmek istiyorsanız ise daha en baştan yasal çerçeveleri iyi bir şekilde çizmek durumundasınız. Şirketleşme ve dernek statüsünün birlikte yürüyebilmesi ve buradan evrensele ulaşabilmeniz pek de mümkün değildir. O halde ya oyunun kurallarına göre oynamalı ya da kendi oyununuzun kurallarıyla yola devam etmelisiniz. Biz hem daha çok kazanmak istiyoruz ama aynı zamanda bütün olumsuzluklarımızı da aynen devam etme hususunda ısrarla davranmayı sürdürüyoruz.
Ülkemizdeki futbolun yönetsel ayağı ve buradan oluşturulan bütün kurumsal alt yapılarda büyük sıkıntılar söz konusudur. Oyuncu sözleşmelerinden, teknik heyetin sözleşmelerine kadar bütün hukuki düzenlemelerde ikili bir yapı devrededir. Ülkemizdeki futbolcuların ve futbolun içinde yer alan bütün birimlerin bu açıdan sosyal bir garantisi bulunmamaktadır. Meselemiz futbolda devrim yapmak değil tam aksine futbolun çerçevesini yerli yerine oturtmak suretiyle akışı olağan seyrine kavuşturabilmek olmalıdır.
Bunun için de futbolun bütün aktörlerini içerisine alacak ve futboldan nemalanmanın önüne geçecek bir anlayışla yönetilmeye ihtiyacımız bulunmaktadır. Takımların yönetim kurullarından, futbol federasyonlarının yönetim kurullarına oradan bütün futbolla ilgili yönetim kurullarına kadar baktığınız da aynı isimler aynı yüzler sizleri karşılamaya devam etmektedir. Değişen futbolun değişik yüzlere ve farklı fikirlere bugün her zamankinden daha çok ihtiyacı bulunmaktadır.
Elimizde yüzyılı aşkın birbirleriyle mücadele etmekte olan ezeli rakipler bulunuyor, bunu futbolumuzun gelişmesi için kullanmak yerine ısrarla tersine vurgu yapmak hem bu takımlara hem de ülke futboluna zarar verecektir. Futbolumuzun geleceğinde ezeli rekabetler hem takımlarımız hem de bu takımları destekleyen taraftarlar açısından çıkış yolu olma özelliğini sürdürmeye yarayacaklardır. Bu noktada geçtiğimiz günlerde Bahçeşehir Üniversitesi tarafından yayınlanan Doç.Dr. Fatih Karanfil’in hazırladığı ‘Avrupa ve Türkiye Liglerinde Ezeli Rekabetin Performans Etkileri’1 başlıklı rapor ufuk açıcı bir özellik taşımaktadır.
Avrupa’nın önde gelen liglerindeki ezeli rekabeti yıllara ve liglerde elde edilen performanslara göre analiz eden çalışmaya göre ülkemizde, Galatasaray’ın başarısı Fenerbahçe’nin performansını kamçılamakta, aynı şekilde Fenerbahçe’nin başarısı da Galatasaray’ınkini olumlu etkilemektedir. Diğer taraftan Beşiktaş’ın başarısı Fenerbahçe ve Galatasaray’ın performanslarını olumlu etkilerken, Beşiktaş’ın performansı ezeli rakiplerinin performanslarından olumlu ya da olumsuz etkilenmemektedir. Çalışmada gerçekleştirilen Ekonometrik analizin sonuçlarının göre, Beşiktaş takımının performansı ezeli rakiplerinin performanslarındaki değişimlere etkin bir şekilde karşılık veremediğinden, Beşiktaş taraftarları, takımları için besledikleri aidiyet duygularını veya toplumsal kimliklerini pekiştirmek için, kendilerini Beşiktaş taraftarı olmanın yanında, Çarşı Grubunun üyesi ya da sempatizanı olarak da görmeyi tercih etmektedirler.
Futbolumuz kötü yönetiliyor ve futbolumuzun en tepesindeki çekişme bütün futbol ailesini yakından etkiliyor. Futbolun bütün aktörlerini bir araya getirecek ve değiştirecek bir futbol iklimine ihtiyacımız bulunuyor. Futbol, bu ülkenin ve bu ülke insanlarının en büyük neşe ve kimlik kaynağı olma vasfını halen sürdürüyor bu açıdan hiç birimiz futbola ve futbolun sorunlarına sırtımızı dönme/dönebilme lüksüne sahip değiliz.
1 Doç.Dr. Fatih Karanfil ‘Avrupa ve Türkiye Liglerinde Ezeli Rekabetin Performans Etkileri’ Bahçeşehir Üniversitesi BETAM Araştırma Notu 218, 3 Kasım 2017