28 Kasım 2022

Eyyamcılık, şiddeti işte böyle besliyor

Futbol sahalarında şiddet ile mücadele etmenin yolu şiddet gösterenlere şirin tavırlar sergilemekten geçemez! Eğer eyyamcı bir anlayışı dolaşıma sokarak durumu idare etmeye kalkarsanız, dönüp dolaşıp yaşananların çok daha fazlasını karşınızda bulursunuz. İşte İzmir’de yaşananlar tam da bu durumun yansımasıdır

İzmir’in iki köklü kulübü olan Göztepe ile Altay arasındaki futbol karşılaşması, tribünlerde çıkan olaylar nedeniyle sahaya ambulansların girmesi ile durmuştu. Ardından sahaya atlayan bir Göztepe taraftarının elindeki korner direğini iki kez Altay kalecisi Ozan Evrim Özenç’e vurması ile maç hakem tarafından tatil edildi ve biz yine o tuhaf şiddet sarmalı içerisinde kala kaldık! 4 Eylül 2022 tarihinde Ankara’da oynanan Ankaragücü-Beşiktaş karşılaşmasının bitiş düdüğünün ardından tribünden atlayan bir Ankaragücülü taraftarın orta sahadaki hakemlere yönelik saldırısı çok konuşulmuştu. Gelmiş olduğumuz nokta itibariyle Türkiye Futbol Federasyonu’nun, futbol sahalarında yaşanan şiddete yönelik olarak göstermiş olduğu tavrın sonuçlarını yaşıyoruz. Futbol sahalarında şiddet ile mücadele etmenin yolu şiddet gösterenlere şirin tavırlar sergilemekten geçemez! Eğer eyyamcı bir anlayışı dolaşıma sokarak durumu idare etmeye kalkarsanız, dönüp dolaşıp yaşananların çok daha fazlasını karşınızda bulursunuz. İşte İzmir’de yaşananlar tam da bu durumun yansımasıdır ve görünen o ki bu olayın ardından Türkiye Futbol Federasyonu ve yetkililer çok daha net hareket etmek durumunda kalacaklardır.

Gelelim bu iki kulüp arasındaki rekabetin yansımalarının bu tuhaf gelişmedeki rolüne, Göztepe kulübü 1925 yılında Altay kulübünden ayrılanlar tarafından kurulmuştur ve İzmir’de asıl rekabet her daim Altay ve Göztepe arasındadır. Siz bakmayın 1981 sonrasında ortaya çıkan gelişmelere ve bu gelişmelerin sonucu olarak Karşıyaka ile Göztepe arasındaki rekabetin çoğu kez şiddet üzerinden anılıyor olmasına. Yıllar önce bu iki takım arasındaki rekabete dair proje hazırladığım dönemde Göztepe kulübünün taraftar temsilcilerinden bir tanesinin sözleri aslında bu durumu net bir biçimde ortaya koyuyordu: Bizim asıl rakibimiz Karşıyaka değil Altay’dır. İzmir’de yıllar içerisinde rekabet her zaman ön planda yer almıştır ancak gelinen noktada elindeki korner bayrağı direği ile rakip takımın kalecisinin kafasını kırmaya çalışmak, işte bu bambaşka bir aşamadır. Ve ne yazık ki bu durumu rakibe veyahut rakip takım taraftarına sinir olmakla, gıcık olmakla veya nefret etmekle falan açıklayamazsınız. Bu düpedüz, kötülüğün ete kemiğe bürünmüş halidir ve doğrudan karşınızdaki kişiyi öldürme teşebbüsüdür. Bir gün bu aşamaya geleceğimizi tahmin ediyordum ancak bu durumun öncesinde saha içerisinde futbolcular arasında da büyük olayların olacağı düşüncesindeydim. Halbuki bu karşılaşmada saha içerisinde herhangi bir olay söz konusu değil ve futbolcular son derece centilmen bir şekilde mücadele ederlerken tribünlerin galeyana gelmeleri, anlaşılabilir bir durum değil!

Sevgili taraftarlar nasıl bir tribün istiyorsunuz? Rakibinizin olmadığı tribünlerden haz mı alıyorsunuz? Ya da rakibiniz tribünlerde olduğu anda gözünüz mü dönüyor? Futbol, sizin için içinizde biriktirdiğiniz şiddetin kapaklarının sonuna kadar açılma anına mı karşılık geliyor? Tüm bu yaptıklarınızın sonucunda kulübünüzün ceza alıyor olması hiç mi sizi ilgilendirmiyor? Soruları arttırabilirim ancak yaşananlar karşısında hepimizin belki de en çok taraftarların şapkalarını önlerine alıp düşünmeleri gerekiyor. Çünkü rakibinize reva gördüklerinizin dönüp dolaşıp sizin de karşınıza çıkacağını en çok bilmesi gerekenler sizlersiniz. İkinci olarak çıkan her olayın beraberinde hayatınızın anlamı olarak gördüğünüz takımınızın, sizden biraz daha uzakta kalmasına yol açtığını görmeniz gerekiyor. Bir diğer önemli husus bu yaşanan olayla birlikte büyük bir ihtimalle kulübünüzün bundan önceki olaylarda gösterilen dirayetsiz cezalar yerine çok daha büyük bir ceza ile karşı karşıya kalacak olmasıdır. Belki de bu durum takımınızın tıpkı yıllar önce Karşıyaka ile Göztepe arasında yaşanan tribün olayları sonrasında aldığı cezaların sonucunda küme düşmesine yol açacak. Oynanan mücadelenin sadece tarihsel rekabete bir çentik atacağı gerçeğini göz ardı ettiğiniz sürece hayatı da futbolu da yaşanır olmaktan çıkartmakta olduğunuzu artık öğrenmek zorundasınız! Aksi halde bundan sonraki bütün karşılaşmaları ya yalnız kendi kendinize oynamak durumunda kalacaksınız ya da deplasmanda takımınıza destek vermeyi unutacaksınız. Gerçekten futbola dair istedikleriniz bu kadar dar bir çerçeve içerisine sığdırılabilir mi?

Bu olay bir kez daha ülkemizde futbol sahalarında yaşanan şiddete ilişkin tartışmaları gündeme getirecektir ve göreceksiniz bunun sonucunda olacaklardan en çok zarar görecek olanlar yine taraftarlar olacaktır. Tribünlerde olan bitenleri topyekûn bir pota içerisinde eritmek yerine olay çıkartanları ve şiddeti dolaşıma sokanları cezalandırma yoluna gidin lütfen. Elinizdeki teknolojik olanaklarla birlikte küfredenleri, sahaya yabancı madde atanları veya sahaya atlayıp olay çıkartanları, spor alanlarından uzaklaştırın. Olaylara karışmayanları ise cezalandırmaktan vazgeçin! Olaylara karışan kim var ise net cezalar ile uygulamaları hayata sokun ve eyyamcılığın kabul görmesine ve şiddeti beslemesine müsaade etmeyin! Bir parantezi de kulüplerimize açmanın tam sırasıdır, sevgili kulüp yönetimleri lütfen taraftarlarınız ile bağınızı sadece onları ekonomik birer nesne olarak görme noktasından başka alanlara kaydırın. Özellikle taraftarlarınızla bütünleşecek organizasyonlar üzerinden kulüp-taraftar birlikteliklerini güçlendirin ve şiddetin hem fiziksel hem de sözel boyutlarının sahalardan uzaklaşabilmesine aracı olun. Basit önlemler ile çok hızlı ve etkili bir yapıyı hayata geçirebileceğinizi unutmayın. Üstelik yapacaklarınız sayesinde daha sonra ödemek durumunda kalacağınız para cezalarından da kurtulabileceğinizi de göz ardı etmeyin. Son olarak siyasetin de futbol sahalarında yaşanan gelişmelere dikkat kesilmesi gerektiğini bir kez daha belirtmeliyim. Çünkü toplumsal hayatın içindeki öfke ve gerilim sadece sokaklarda karşılık bulmaz. Tribünler bu açıdan en çok karşılık bulunabilen alanlardan bir tanesidir ve siyasetin dilinin gerginleşmesi ve ötekileşmenin boyutlarının artması karşısında yaşananların tribünlerde de yankı bulması kaçınılmaz bir durumdur.

Başından yaralanan Altay kalecisi Ozan Evrim Özenç’e acil şifalar diliyorum. Çok geçmiş olsun, umarım bir an önce sağlığına kavuşur. Bu olay sadece 6222 sayılı yasa çerçevesinde cezai işlemin ötesinde bir durumu da bünyesinde barındırmaktadır ve bundan sonraki yaşanabilecek olaylara emsal teşkil edebilmesi adına eyyamcılıktan uzak bir biçimde değerlendirilmesi mecburiyet arz etmektedir. Futbolun böyle bir oyun olmadığı gerçeğini sahaya giren ambulansların götürmek zorunda kaldıkları taraftarların maruz kaldığı işaret fişeği terörüne ve kafasında korner direği kırılan kaleci örneğinde görüyor olmak son derece üzüntü verici. Altaylı taraftarlar arasında o işaret fişeğini ateşleyen aletiyle beraber içeriye nasıl sokulduğu sorusu da stadyumlarımızdaki güvenlik zafiyeti olarak yanıtlanmayı bekliyor. Öte yandan rakip takım taraftarına elindeki işaret fişeğini atmanın neresi taraftarlıktır. Elinizdeki bu alet ile bir insanın canına kastettiğinizi nasıl görmek istemezsiniz? 8 yaşındaki kızıyla birlikte maç seyreden taraftarın yüzünde bu fişeğin patlamasının o kız çocuğu üzerinde yaratacağı travmayı hangi futbol maçı geçirebilir? Yazık ki her geçen gün biraz daha insanlıktan ve hoşgörüden uzaklaşıyoruz. Futbolun böyle bir oyun olmadığı gerçeğini sahaya giren ambulansların götürmek zorunda kaldıkları taraftarların maruz kaldığı havai fişek terörüne ve kafasında korner direği kırılan kaleci örneğinde görüyor olmak son derece üzüntü verici. Futbolu, futbol olmaktan çıkaran her türlü söz, eylem ve davranışı sonuna kadar reddetmeli ve net bir duruş sergilemeliyiz. Ötekinin olmadığı yerde ne hayat ne de futbol olabilir. Olduğunu düşündüğünüz anlarda dahi bir şeylerin her daim eksik kalacağını da unutmayın.

Ahmet Talimciler kimdir?

Ahmet Talimciler, 1970 yılında İzmir Karşıyaka'da dünyaya geldi. Karşıyaka spor kulübünün minik ve yıldız takımlarında, Tarişspor kulübünün genç takımında oynadı. 1988 yılında Ege Üniversitesi Coğrafya bölümüne kaydoldu ve iki yıl burada okuduktan sonra tekrar sınava girerek aynı üniversitede Sosyoloji bölümünü kazandı.

1994 yılında "Futbolun Toplumsal İşlevi" başlıklı lisans teziyle bölümden mezun oldu. Ardından Ege Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsünde 1998 yılında Türkiye'de Futbol Fanatizmi ve Medya İlişkisi başlıklı yüksek lisans tezini, 2005 yılında da Türkiye'de Futbol ve İdeoloji İlişkisi başlıklı doktora tezini tamamladı.

2001 yılında Milliyet Gazetesi Sosyal Bilimler ödülünü kazandı.

1996 yılında Araştırma Görevlisi olarak başladığı Ege Üniversitesi Sosyoloji bölümünden 2019 yılında ayrılarak İzmir Bakırçay Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Sosyoloji Bölümü Uygulamalı Sosyoloji ana bilim dalına profesör kadrosuyla geçiş yaptı. Halen aynı üniversitede görev yapmayı sürdürmektedir.

Son yirmi yılda yerel ve ulusal düzeyde gazetelerde, internet sitelerinde yazmıştır. Mart 2016'dan bu yana T24'te başta spor ve gündelik hayata ilişkin olmak üzere gündeme ilişkin yazılar yazmaktadır. Karşıyaka Belediyesinin çıkartmakta olduğu Gazete Karşıyaka'nın yazarlarındandır.

Bir diğer önemli tutkusu ise radyo yayıncılığıdır, üç yıl boyunca TRT İzmir Kent Radyosunda Sporun Arka Planı programını hazırlayıp sunmuştur. Halen TRT Türkiye'nin Sesi Radyosu Memleketim FM'de Spor Daima programına cuma günleri konuk olmayı sürdürmektedir. YouTube üzerinden yayınlanmakta olan Geek Futbol programının da yorumcularından birisidir. Evli ve spor tutkunu bir çocuğun babasıdır.

Kitapları

-Türkiye'de Futbol Fanatizmi ve Medya İlişkisi (2003,2014, Bağlam Yayınları)

-Sporun Sosyolojisi Sosyolojinin Sporu (2010,2015, 2018, Bağlam Yayınları)

-Futbol Yazıları (2017, Bağlam Yayınları)

-Türkiye'de Futbol En Az Futboldur (2020, Spor Yayınevi ve Kitabevi)

-Saçmanın İktidarı (2021, Sakin Kitap)

-Beklentilerin Tersine Çıktığı Alan: Eğitim (2022, Sakin Kitap)

-İlkelerimizi Kim Yazacak? Cem Can Yazıları (Yayına Hazırlayan- 2012, Moss Spor)

-Fair Play Yemin İstemez (Yayına Hazırlayan-2012, Moss Spor)

-Şiddet, Şike ve Medya Kıskacında Futbol ve Taraftarlık (2015, Litera Türk Academia, Müge Demir ile)

-Football in Turkey (Editör- 2016, PL Academic Research)

Yazarın Diğer Yazıları

Güven duygusunu yitiren toplum

Güven duygusunun kaybolduğu ülkelerde, yasal düzenlemelerin yaşananlar karşısındaki etkinliği ve gücü de zayıflamaya başlar ve belli bir süre sonra yasalar tamamen rafa kaldırılır, yerlerine gücün/paranın yarattığı yeni yapılar egemen olur

Federasyon seçimleri bizlere bir şeyler anlatıyor

Muhalefet partisi spor federasyonları seçimlerinde iktidarın yanında konumlanırken, federasyonlarda her seferinde daha tuhaf ve bir o kadar da olmaz denilen işlerin yaşanmasına şahit olmayı sürdürüyoruz.

Yasa dışı bahis ve etkilerine dair

Ne yazık ki ekonomi bozulduğunda insanların kolay yoldan para kazanma arzu ve isteği de daha çabuk bozulmaya başlıyor. Ayhan Şensoy "Bahis Çukuru" üzerinden ülkemizin yaşadığı erozyonu net bir biçimde ortaya koymuş

"
"