20 Aralık 2022

Dünya Kupası'nı nasıl hatırlayacağız?

2022 Dünya Kupası tartışmaların hiç bitmediği ve futbolun eski tadını vermediği bir kupa olarak tarihteki yerini alacak

2022 Dünya Kupası tartışmaların hiç bitmediği ve futbolun eski tadını vermediği bir kupa olarak tarihteki yerini alacaktır. Son da söyleyeceğimi başta söyleyecek olursam ise bu kupanın tek bir kazananı olduğu kanaatindeyim: Katar. Belki de bugüne kadar dünya kupaları ve benzeri organizasyonların hiçbirinde olmadığı kadar ülkenin adından söz ettirmeyi başardıklarını söylemek durumundayız. Bir diğer önemli husus ise final karşılaşmasının iki büyük yıldızı olan Messi ve Mbappe’nin, Paris Saint Germain takımının oyuncuları olması ve bu takımın sahibinin de Katarlı Nasser Ghanim Al-Khelaifi olmasıdır. Bir başka ifadeyle turnuvanın başından itibaren dillendirilen Katar 2022’nin dünyanın en iyi kupa organizasyonu olma iddialarının arka planında daha gruplardan başlayarak ilerleyen istenilenin hayata geçirilmesi söz konusudur. 

1978 Dünya Kupası'ndan bu yana dünyanın en büyük futbol organizasyonunu izlemeyi sürdürüyorum ve hiçbirinde bu yılki kadar kötü bir hakem performansı seyrettiğimi hatırlamıyorum. Özellikle İspanyol hakem Mateu Lahoz ile finali yöneten Polonyalı hakem Syzmon Marciniak’ın yönetimleri uzun yıllar boyunca konuşulacaktır. Video hakem sistemi yani 'VAR' işin içine girdiğinden bu yana futbolun tadı konusunda eleştiriler hiç ama hiç dinmedi. Buna karşın bu turnuvada daha ilk maçtan itibaren -ki o karşılaşmada ev sahibi Katar-Ekvator ile oynamıştı ve orada da soru işaretleri oluşmuştu- yarı otomatik ofsayt sistemi olmak üzere penaltı pozisyonları çok konuşuldu. İşin ilginç kısmı ise penaltı konusunda en şanslı takımın kupayı alan Arjantin olmasıydı. Polonya maçında verilen penaltıyı kaçıran Messi, Hollanda, Hırvatistan ve Fransa karşılaşmalarındaki penaltı vuruşlarını ise kaçırmadı. Üstelik Hollanda ve Fransa karşılaşmaları yüz yirmi dakikalık mücadelenin sonunda penaltı atışları ile kazananın belli olduğu mücadeleler oldu ve Messi burada da iki gol atma başarısını gösterdi. 

Bu turnuvanın başından itibaren en çok konuşulan meselesi ise son Dünya Kupası mücadelesini gerçekleştirecek olan Messi ile Ronaldo arasındaki rekabetin sonucunda hangi yıldızın kupa ile futbol yaşantısına son noktayı koyacağıydı. Ünlü bir çanta markası adına çekilen satranç oynama fotoğrafı söz konusu ikili arasındaki rekabeti yansıtması adına önem taşıyordu ve bugüne kadar otuz milyondan fazla kişinin fotoğrafı Ronaldo’nun Instagram hesabından takip ettiği öğrenildi. Bu rakam platformun tarihinde bir sporcu tarafından en çok beğeni alan fotoğraf olma özelliğine de kavuştu. Aslında bu turnuvayı nasıl hatırlayacağımızın arka planını döşeyen taşların, popüler kültür hattı üzerinden kurulduğu gerçeğini bir kez daha hatırlatmak durumundayız. Çünkü eğer bugün futbolun yıldızları olarak adlandırılan bu iki isim, bu kadar çok konuşuluyor ve kamuoyunun dikkatini çekmeyi başarabiliyorlarsa bunun arkasında hiç şüphesiz popüler kültür ikonları olmalarının rolü söz konusudur. Messi, Ronaldo’ya oranla bu konuda biraz daha geride kalmakla birlikte dünya kupasını almış olarak, yarışta bir kez daha öne geçmeyi başardı diyebiliriz. Fakat bu ikili arasında yaşanan rekabetin dünya futbol tarihi açısından benzersiz olduğunu ve bu rekabet sayesinde futbolseverlerin gerçekten çok ama çok heyecanlı bir on/on beş yılı geride bıraktıklarını söylemeliyiz. 

Kupayı Ronaldo’lu Portekiz milli takımı da almış olsa benzer yorumların söz konusu olacağını düşünenlerdenim. Yani futbolun Ronaldo’ya olan borcunu ödedi ifadeleri sık sık kullanılacaktı. Messi, gerçekten dünyanın en yetenekli futbolcularından bir tanesi olarak dünya futbol tarihine geçmeyi çoktan hak etmiş bir karakterdi. Kendisinin sürekli olarak vatandaşı Maradona ile kıyaslanmasının ise son derece yanlış bir bakış açısı olduğunu belirtmek durumundayım. Çünkü çok farklı iki karakterden söz ediyoruz ve bir tarafta gerçekten futbolun yanı sıra futbolu bıraktıktan sonra da her zaman kendisinden söz ettirmeyi başarabilen bir lider olarak Maradona yer alıyor öte tarafta ise saha dışında, sahanın içerisindeki kadar etkili olmayan bir Messi var. Messi’nin dünya kupasını kazanmış olmasının kendisini Maradona gibi bir seviyeye yükseltebileceğini düşünenlerden değilim. Farklı karakterler ve bu karakterlerin oyuna yansımaları söz konusudur, öte yandan farklı zaman dilimlerinde futbol oynadıklarını ve futbolla hayat arasında kurulan diyalektik bağlantının da birbirinden çok başka olduğu gerçeğini de ıskalamamalıyız. Bu noktada Katar’daki kupa töreninde Messi’yi giydirilen Bişti’nin Maradona tarafından giyilmeyeceği ifadesi bizlere ne nedenleri ne de sonuçları ortaya koyabilecek bir karşılaştırma sunma becerisine sahip değildir. Bir tarafta Maradona gibi sistemle sürekli olarak çatışan ve bunu her fırsatta dile getirmekten kaçınmadığı için 1994 dünya kupası karşılaşmasının ortasında sahaya giren hemşire eliyle doping kontrolüne götürülen bir şahsiyet yer alıyor. Diğer yanda ise futbolun, finansallaşma süreci içerisinde popüler bir tüketim ikonu haline dönüşen Messi bulunuyor. 

Bu turnuvadan geriye ne kalacak diye soracak olursanız ise Fas gibi turnuvaya damga vuran bir ülke kalacağını söylemeliyiz. Gerçekten de değişen futbol anlayışı içerisinde son derece iyi kurgulanmış bir anlayışı hayata geçirmeyi başarabilen bir ekip olarak Fas’ın yaptıkları uzun yıllar unutulmayacaktır. Öte yandan bu turnuva ile futbolun ikinci saha olarak adlandırılan bölge üzerinde hakimiyet kurma ve burada başlayan pres ile top kapma mücadelesini daha da hızlandıracağı bir sürece girdiğini ve bunu başaramayan ülkelerin ise birer birer elimine olduğunu hatırlayacağız. Artık futbolda kalecilerin topla oynama yetenekleri çok daha üst aşamada olmak zorunda ve hızlanan oyuna uyum sağlayamayan bütün takımlar için işler hiç de iyi gidebilecek gibi durmamakta. İşte bu yüzden sadece yetenekli ayaklar tıpkı Brezilya örneğinde olduğu gibi artık yeterli değiller! Mutlaka ama mutlaka daha fazla gol peşinde koşmalı ve daha garanti bir sonucu ortaya çıkarabilme yolunda gayret göstermelisiniz. 

Turnuva başlarken yazmıştım ancak bir kez daha yazmanın tam sırasıdır bu turnuva bize her fırsatta ders verme yoluna giden Avrupa’nın ne kadar iki yüzlü olduğunu göstermesi açısından da adeta bir ders niteliği taşımaktadır. Tüm eleştirdiklerini birer birer yutmayı adet haline dönüştüren zihniyet kalıplarının, futbol söz konusu olduğunda da iki yüzlü tutumlarını sürdürmekte olduklarını görüyoruz. Dünyanın sayılı hakemlerinin adamına göre kart göstermeleri anlaşılabilir bir durum değildir, bu turnuvada bunları da görmüş olduk! Son olarak bu turnuva ülkemiz insanlarının futbolu seyrederken her defasında bir yerlere saplanıp kalma konusundaki tutumlarını da bir kez daha ortaya koymuş oldu. Post kolonyalist yaklaşım içerisinde sömürgeci geçmişe dem vuranlar için başta Fransa, İngiltere, Belçika, Hollanda ve İspanya olmak üzere bu ekiplerin oynadıkları Afrika ve Amerika kıtası ülkelerinin karşılaşmaları her defasında geçmişin hesabının görülmesi olarak addedildi. Eskiden bu yaklaşımı ısrarla sürdürenler sol tandanslı gizli futbol sevdalılarıydı şimdi ise bunlara İslamcılar ve muhafazakarlar da eklendi. Sosyal medyayı final maçı öncesinde ve sonrasında şöyle bir izlediğinizde karşınıza sanki bu memleketin insanlarının Buenos Aires üzerinden Anadolu’ya göçenlerden kurulduğu hissine kapılmanız adeta an meselesi gibi durmakta. Futbolu, futbol olduğu ve yarattığı etkiler üzerinden değil de görmek istedikleri noktalar üzerinden kendi bakış açılarını adeta temize çekebilme adına görmeye çalışan bir kitle türedi ve bu kitle her seferinde futbolu değil futbol etrafındaki bu olup biteni güzellemeyi sürdürdü. Katar 2022 sona erdi fakat yarattığı tartışma futbolun ötesinde bir zihniyet kalıbı olarak, futbolun ekonomi, medya ve sponsorluk üçgeni içinde yok edilme sürecini hızlandırması ile devam edecek gibi duruyor. 

Ahmet Talimciler kimdir?

Ahmet Talimciler, 1970 yılında İzmir Karşıyaka’da dünyaya geldi. Karşıyaka spor kulübünün minik ve yıldız takımlarında, Tarişspor kulübünün genç takımında oynadı. 1988 yılında Ege Üniversitesi Coğrafya bölümüne kaydoldu ve iki yıl burada okuduktan sonra tekrar sınava girerek aynı üniversitede Sosyoloji bölümünü kazandı. 

1994 yılında “Futbolun Toplumsal İşlevi” başlıklı lisans teziyle bölümden mezun oldu. Ardından Ege Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsünde 1998 yılında Türkiye’de Futbol Fanatizmi ve Medya İlişkisi başlıklı yüksek lisans tezini, 2005 yılında da Türkiye’de Futbol ve İdeoloji İlişkisi başlıklı doktora tezini tamamladı. 

2001 yılında Milliyet Gazetesi Sosyal Bilimler ödülünü kazandı. 

1996 yılında Araştırma Görevlisi olarak başladığı Ege Üniversitesi Sosyoloji bölümünden 2019 yılında ayrılarak İzmir Bakırçay Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Sosyoloji Bölümü Uygulamalı Sosyoloji ana bilim dalına profesör kadrosuyla geçiş yaptı. Halen aynı üniversitede görev yapmayı sürdürmektedir.  

Son yirmi yılda yerel ve ulusal düzeyde gazetelerde, internet sitelerinde yazmıştır.  Mart 2016’dan bu yana T24’te başta spor ve gündelik hayata ilişkin olmak üzere gündeme ilişkin yazılar yazmaktadır. Karşıyaka Belediyesinin çıkartmakta olduğu Gazete Karşıyaka’nın yazarlarındandır.

Bir diğer önemli tutkusu ise radyo yayıncılığıdır, üç yıl boyunca TRT İzmir Kent Radyosunda Sporun Arka Planı programını hazırlayıp sunmuştur. Halen TRT Türkiye’nin Sesi Radyosu Memleketim FM’de Spor Daima programına cuma günleri konuk olmayı sürdürmektedir. YouTube üzerinden yayınlanmakta olan Geek Futbol programının da yorumcularından birisidir. Evli ve spor tutkunu bir çocuğun babasıdır. 

Kitapları

-Türkiye’de Futbol Fanatizmi ve Medya İlişkisi (2003,2014, Bağlam Yayınları)

-Sporun Sosyolojisi Sosyolojinin Sporu (2010,2015, 2018, Bağlam Yayınları)

-Futbol Yazıları (2017, Bağlam Yayınları)

-Türkiye’de Futbol En Az Futboldur (2020, Spor Yayınevi ve Kitabevi)

-Saçmanın İktidarı (2021, Sakin Kitap)

-Beklentilerin Tersine Çıktığı Alan: Eğitim (2022, Sakin Kitap)

-İlkelerimizi Kim Yazacak? Cem Can Yazıları (Yayına Hazırlayan- 2012, Moss Spor)

-Fair Play Yemin İstemez (Yayına Hazırlayan-2012, Moss Spor) 

-Şiddet, Şike ve Medya Kıskacında Futbol ve Taraftarlık (2015, Litera Türk Academia, Müge Demir ile)

-Football in Turkey (Editör- 2016, PL Academic Research)

 

Yazarın Diğer Yazıları

Güven duygusunu yitiren toplum

Güven duygusunun kaybolduğu ülkelerde, yasal düzenlemelerin yaşananlar karşısındaki etkinliği ve gücü de zayıflamaya başlar ve belli bir süre sonra yasalar tamamen rafa kaldırılır, yerlerine gücün/paranın yarattığı yeni yapılar egemen olur

Federasyon seçimleri bizlere bir şeyler anlatıyor

Muhalefet partisi spor federasyonları seçimlerinde iktidarın yanında konumlanırken, federasyonlarda her seferinde daha tuhaf ve bir o kadar da olmaz denilen işlerin yaşanmasına şahit olmayı sürdürüyoruz.

Yasa dışı bahis ve etkilerine dair

Ne yazık ki ekonomi bozulduğunda insanların kolay yoldan para kazanma arzu ve isteği de daha çabuk bozulmaya başlıyor. Ayhan Şensoy "Bahis Çukuru" üzerinden ülkemizin yaşadığı erozyonu net bir biçimde ortaya koymuş

"
"