14 Mayıs 2017

Annelerimiz

İyi ki varsınız...

İlk gördüğümüz ve ömrümüzün sonuna kadar yüzünü aklımıza mıh gibi kazıdığımızdır anne. Unutamadığımız kokusuyla üzerinden yıllar geçse de burnumuzun direğini sızlatandır. Gülümsemesiyle hayatımızın her dönemine damgasını vurandır. Mutluluktur, huzurdur, sakinliktir velhasıl hayatın ta kendisidir bir annenin gülümsemesi.

O, güldüğünde çiçekler tomurcuklanır, güneş açar, rüzgar durur ve hayat başka bir şekilde akmaya başlar. Gülmek en çok ona yakışır, onun yüzündeki tebessüm insanlığın daha mutlu ve mesut olmasının teminatıdır. Hayatı en çok annelerimizin gözünden öğreniriz. O, bizi sıkı sıkı sarmalayarak koruyup kollar ve hayata hazırlar, Çocuklar açısından anneleri hem sırdaşları, ortakları, çözüm ortaklarıdır. En çok onlarla konuşur en çok onlara kızar ve en çok da onlarla oluruz. Onları kaybettiğimiz zaman yaşadığımız tarif edilemeyecek boşluğumuz tam da bu yüzdendir. Boşuna demiyor şair: ‘iki şey var ancak ölümle unutulur, anamızın yüzüyle şehrimizin yüzü’.

Annelerimiz yanımıza kalanlardır ve ne kadar yanlış yaparsak yapalım bizleri olduğumuz gibi kabul edenlerdir. Her şeyin metalaştığı bir dünyada annelik başka bir dünyanın mümkün olduğunu hepimize gösterendir. Karşılıksız, umarsız, çıkarsız, sevdanın adıdır annelik. Bu yüzden de anneliği yılın bir günü içerisine hapsedip tüketimin odağına indirgemek annelere saygısızlıktır. Annelerimize sevgimizi göstermenin yolu onları tıpkı onların bizi sevdikleri gibi sevmeye çalışmaktan geçecektir.

Hayatın kısa olduğu gerçeğinin farkına vardığımız anda öncelikle annelerimize minnetimizi asla ödeyemeyeceğimizi de anlayacağız. Siz siz olun hediyelik küçük ev aletlerini, yükte hafif pahada ağır hediyeleri ya da aranjman sepetlerini boş verin bütün bunlar annenize sevginizi göstermenin ne ölçüsü ne de biçimini oluşturabilecektir. Bu ve benzer hediyeliklerin hiçbirisi annelerimize olan duygularımızı karşılayamazlar. Bütün bunlar beklentileri günlerin içerisine sokuşturmak ve günün anlamı üzerinden tüketim çarkının dönmesini sağlamaktan başka bir işe yaramayacaktır.

Her yılın Mayıs ayının ikinci Pazar günü annelerimizi hatırlamanın dışına çıkarak annelerimizi hiç aklımızdan çıkartmadığımızı göstererek işe başlayabiliriz mesela. İsteyen istediği gibi annesini hatırlasın yeter ki unutmasın! İster hayır duasını her gün almak için onunla konuşsun ister sadece halini hatırını sorsun. Biz bunları yapmasak da annelerimiz için hep o minik yavruları olmayı sürdüreceğiz. Yıllarca üzerlerimize titreyerek harcadıkları emeklerinin boşa gitmediğini görmeleri onların mutluluğudur.

Hayatta kendi kimliklerimizi oluşturuncaya kadar en çok ebeveynlerimizle tartışırız. Ancak yine kendi ailelerimizi kurduktan sonra da yine onları anmaya ve onları anlamaya başlarız. Buradaki aile kurumu içindeki asıl anahtar annelerimizdir. Geleneksel toplum tipinde baba figürünün hem toplumsal hayat içerisinde hem de aile kurumundaki yeri otorite ile eşdeğer tutulmuştur. Bu yüzden de Doğuda baba ile çocuklar arasındaki ilişki çok daha fazla resmidir. Buna karşın arabulucu rolünü üstlenenler daima annelerdir. İki arada kalırlar ve üzülürler.

Hatta zaman zaman şiddete, baskıya, hakarete maruz kalırlar. Çocuklarını korumak için çoğu kez kendilerini feda ederler. İçinde yaşadığımız ülkede her yıl 250’den fazla kadınımız, annemiz en yakınındaki erkeklerin şiddeti yüzünden hayatlarını kaybediyorlar. En acısı da geride kalan çocukların çoğu kez bu vahşete tanıklık etmeleri oluyor. Bir anneler günü kutlamalarını ekranlarda boy boy reklamlarla bir kez daha ifa ederken yaşamayı en çok hak eden şiddete uğrayan bütün annelerimizi saygı ve rahmetle anmak istiyorum.

Dinlerin, ırkların veyahut zenginliklerin ötesinde dünyanın her bir köşesinde annelik tüm kadınlar için çok özel bir duygu halidir. Hepimiz için annelerimizin hayatlarımızdaki yerleri farklı ve benzersizdir. Anneler günü vesilesiyle rahmetli annemi, onun yokluğunda bana annelik şefkatini hiç aratmayan sevgili kayınvalidemi, oğlumun biricik annesi sevgili eşimle birlikte bütün annelerimize bir kez daha saygı ve şükranlarımı sunuyorum. İyi ki varsınız. 

Yazarın Diğer Yazıları

Herkesin haklı olduğu yer

İster futbolda isterse toplumsal hayatımızın diğer bütün alanlarında olup bitenler karşısında sağduyu denilen anlayışı hayata sokamadığımız müddetçe ortak bir zemini inşa edebilmemiz ve buradan sağlıklı bir toplumsal yaşamı başarabilmemiz mümkün olmayacaktır

Sonları beceremeyen ve bunu tartışamayanların ülkesi

İster futbolda ister siyaset dünyasında olsun sorgulanmayan, tartışılmayan ve sistematik bir hale dönüştürülmeyen hiçbir yapının mutluluk getirebilmesi de söz konusu değildir

Yine bir 10 Kasım

Resmi devlet ideolojisinin yarattığı ve katı kurallar içerisinde insani vasıflarından arındırdığı Mustafa Kemal Atatürk imgesinin yıkılmakta olduğunu buna karşın bu ülkenin insanlarının kalplerinde yaşattıkları Mustafa Kemal Atatürk imgesinin ise her geçen 10 Kasım ile biraz daha fazla büyüdüğünü bir kez daha yüksek sesle haykıralım

"
"