Fransa’da Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un, ani bir kararla, Avrupa Parlamentosu kesin seçim sonuçları daha belli olmadan meclisi lağvettiğini ilan edip, baskın erken seçim için yirmi gün sonrasına tarih belirlemesi, Macronculuğun sonunu getiren karar oldu. “Ne sağdayım, ne solda” diyerek 2017’de iktidar olan bu modernist kılıklı finansçı teknokrat liberali zaman içinde bu iddiayı dile getirenlerin hepsinin geldiği yere, sağa yerleşmişti.
Cumhurbaşkanı Macron, alelacele Fransa’yı genel seçimlere götürürken, solun dört partisinin bu çok dar zamanda birleşemeyeceğini ve kendi partisinin adayıyla aşırı sağın adayının çoğu seçim bölgesinde ikinci turda gene baş başa kalmasını bekliyordu. Böylece sol seçmen çaresiz kalıp, ikinci turda Macron etrafında toplanan merkez sağ partilerin adaylarına oy verecekti.
Emmanuel Macron - Marine Le Pen
Kendini çok zeki, diğer herkesi orta zekâlı zanneden çoğu insan gibi, “Jüpiter” Macron’un evdeki hesabı çarşıya uymadı. Dört sol parti can havliyle iki günde birleşip, 577 seçim bölgesinde ortak tek adayla seçime girme kararı aldılar ve dört günün sonunda bütün seçim bölgelerini paylaştılar.
Solun birleşirken umudu, aşırı sağ Ulusal Birlik Partisi’nin iktidara gelmesi endişesi karşısında seçmenin mobilize olması ve aşırı sağın önünü kesmesiydi. Gerçekten de 2022 genel seçimlerinde yüzde 47 olan katılım oranı, 30 Haziran akşamı 20 puan artarak, yüzde 67’e çıktı ama Ulusal Birlik 2022’de yüzde 18 olan oy oranını, müttefiki sağcılarla birlikte yüzde 33,5’e çıkardı.
Solun ortak listesi Yeni Halk Cephesi, 2022’deki dört partinin toplam oyunu ancak üç puan arttırıp, yüzde 28.5’a çıkartarak, bu katılım artışından cüzi bir fayda elde etti. Buna karşılık Macron’un etrafında toplanan Birlikte adlı ittifak üçüncü sıraya düşüp, 8 puan kaybetti. De Gaulle'cü geleneksel sağ parti Cumhuriyetçiler ise yüzde 7’nin altına indi. 30 Haziran’da Macronculuk çöktü, geleneksel sağ ise komaya girdi.
Fransa’da önümüzdeki 7 Temmuz akşamı aşırı sağ parti ve müttefiki sağcı milletvekillerinin mecliste birinci parti olmaları artık kesin ve mutlak çoğunluğu elde etmeleri ihtimali de yüksek. Bunu engelleyebilecek yegane gelişme, ikinci tur öncesinde, yani 2 Temmuz Salı akşamına kadar, birinci turda üçüncü gelen Birlikte ittifakı adaylarının seçimden sol aday lehine çekilmesi.
Sol ittifak üçüncü gelen adaylarını her yerde Ulusal Birlik’in karşısındaki aday lehine çekeceğini 30 Haziran gecesi hemen ilan etti. Buna karşılık sağ partiler, Macron’un kendi partisi hariç, genel bir tavır almaktan kaçındılar. Her seçim bölgesinde sol adayın profiline göre buna karar vereceklerini söylediler, söylemeye devam ediyorlar. Böylece Fransa’da aşırı sağa karşı sol ve sağ partilerin ve seçmenlerinin uzun yıllardır uyguladıkları “Cumhuriyetçi baraj” geleneğini yıktılar.
Marine Le Pen
Fransa’daki seçim sisteminde, her bölgeden bir milletvekilinin seçildiği 577 dar seçim bölgesinde birinci turda seçilmek için geçerli oyların yüzde 50’den fazlasını ve o seçim bölgesinde kayıtlı seçmen sayısının yüzde 25’ini aşan sayıda oy almak gerekiyor. İkinci tura ise, o seçim bölgesinde kayıtlı seçmen sayısının yüzde 12,5’inden daha fazla oy alan adaylar kalabiliyor. Katılım düşük olduğu genel seçimlerde çok sınırlı sayıda seçim bölgesinde ikinci tura üç aday kalabiliyor. Genellikle üçüncü gelen aday diğer iki adaydan biri lehine çekiliyor. Fakat bu sefer 300’den fazla seçim bölgesinde ikinci tura üç aday kaldı. Ve 7 Temmuz’da parlamento aritmetiğini üçüncü sırada kalan adayların 2 Temmuz akşamına kadar almaları gereken, ikinci turda seçime katılma veya katılmama kararı belirleyecek.
30 Haziran akşamı, 129 seçim bölgesinde Yeni Halk Cephesi’nin adayı Ulusal Birlik adayı karşısında üçüncü geldi. 1 Temmuz akşamüzeri bütün bu seçim bölgelerinde solun adayı seçimden çekildi. Sol aşırı sağa karşı Cumhuriyetçi Cephe ilkesini hiç fire vermeden uyguladı. Buna karşılık 1 Temmuz akşamüzeri itibarıyla 60 seçim bölgesinde sağ ve merkez sağ partilerin adayları üçüncü gelmelerine rağmen çekilmemişti. Bu sayı 2 Temmuz akşamı belki biraz azalır. Ama özellikle Boyun Eğmeyen Fransa partisi ve lideri Jean-Luc Mélenchon’u şeytanlaştırma stratejisini, sağ medyanın desteğiyle ustalıkla ve ısrarla kullanan sağ parti liderleri, -bunda Macron’un kendisinin de payı var- “ne aşırı sağ, ne aşırı sol” sloganını ısrarla savunuyorlar. Bu “ne, ne” tavrının aşırı sağın önüne bir otoyol döşediği gerçeğini inkâr ediyorlar. Çünkü aşırı sağdan korkmuyorlar ve hatta içlerinde çoğu olası bir aşırı sağ hükümette ittifak ortağı olmaya şimdiden zemin hazırlıyor. Sol nefretleri diğer bütün değerlendirmelere, olasılıklara baskın çıkıyor.
Ulusal Birlik de üçüncü geldiği bütün seçim bölgelerinde adayını çekmedi. Böylece takriben 120-130 seçim bölgesinde, ezici çoğunda biri Ulusal Birlik adayı olmak üzere, üç aday yarışacak ve üçüncü gelen adayın seçmenlerinin yapacakları tercih Ulusal Birlik’in parlamentoda mutlak çoğunluğu elde edip etmeyeceğini belirleyecek.
2022 genel seçimlerinde birinci tur sonrasında kamuoyu yoklama şirketleri, birinci turda yüzde 18 almış Ulusal Birlik’in ikinci turda 30-50 milletvekili çıkaracağını tahmin ediyorlardı. Bu parti ikinci turda 89 milletvekili çıkardı! Bugün Ulusal Birlik’in ikinci turda 230-270 arası milletvekili çıkaracağını tahmin ediyorlar. 2022’deki hata payı bu kez de tekrarlanırsa, Fransa’da aşırı sağın 7 Temmuz akşamı tek başına hükümet kuracak çoğunluğu elde etmesinin çok güçlü bir ihtimal olduğu söylenebilir.
Sol seçmen, aşırı sağ, faşizm tehdidi karşısında demokrat sağ adaya oy vermekte tereddüt etmezken, sağcı seçmenlerin önemli bir bölümünün elinin solcu bir adaya oy vermeye gitmemesi, Türkiye’den de bildiğimiz, evrensel bir davranış değil mi?
Ahmet İnsel kimdir?
İstanbul'un Kurtuluş semtinde doğdu. Galatasaray Lisesi'nden mezun olduktan sonra lisans eğitimini Paris 1 Panthéon-Sorbonne Üniversitesi'nin iktisat bölümünde yaptı ve aynı üniversiteden iktisat doktoru unvanı aldı.
1984'ten itibaren Sorbonne Üniversitesi'nde ve Galatasaray Üniversitesi'nde öğretim üyesi olarak çalıştı. 1990 ile 1994 yılları arasında Sorbonne Üniversitesi İktisat Fakültesi'nde dekan, 1994 ile 1999 yılları arasında da rektör yardımcısı olarak hizmet verdi.
2007 yılından itibaren İstanbul'da Galatasaray Üniversitesi'nin İktisat Bölümü'nün başkanlığını üstlendi ve üniversite yönetim kurulu üyesi olarak görev aldı.
Ahmet İnsel, 1982 yılında kurulan İletişim Yayınları'nın ve aylık Birikim dergisinin kurucuları arasındadır. Hâlen İletişim Yayınları Yayın Kurulu'nu yönetmekte, Birikim dergisinde aktif olarak çalışmakta, yazılar yazmaktadır.
Türkçe yayımlanmış kitapları:
- Türkiye Toplumunun Bunalımı (Birikim Yayınları, 1990; İletişim Yayınları, 2019)
- Düzen ve Kalkınma Kıskacında Türkiye (Ayrıntı Yayınları, 1996)
- İktisat İdeolojisinin Eleştirisi (Birikim Yayınları, 1993)
- Solu Yeniden Tanımlamak (Birikim Yayınları, 2000)
- Neo-Liberalizm: Hegemonyanın Yeni Dili (2004)
- Ergenekon’a Gelmeden... (Ümit Kıvanç’la birlikte, Birikim Yayınları, 2008)
- Ermeni Tabusu Üzerine Diyalog (Michel Marian ile birlikte, İletişim Yayınları, 2010)
- Sosyalizm: Esasa, Ufka ve Bugüne Dair (Birikim Yayınları, 2010)
- Türkiye’de Ordu (Ali Bayramoğlu’yla birlikte, Birikim Yayınları, 2013; İletişim Yayınları, 2017)
- Şiddet, Siyaset ve Medenilik (Étienne Balibar, Pınar Selek ve Marie-Claire Caloz-Tschoopp (der.) ile birlikte, İletişim Yayınları, 2014)
|