12 Mart 2022

Aziz Yıldırım'ın tazminat davasında neler yaşanacak?

Yaklaşık 9 yıl süren ve beraat ile sonuçlanan, kısaca Şike/Kumpas Davası olarak bilinen yargılama sırasında, Aziz Başkan 1 yıl tutuklu kalmıştı

Futbol dünyasının (en) renkli kişilerinden biri olan Azizi Yıldırım, yine çok tartışma yaratacak bir olayla gündeme geldi. 

Fenerbahçe'nin eski başkanı, cezaevinde tutuklu olarak kaldığı 1 yıllık süre için, devlete karşı 707 milyon 741 bin TL maddi tazminat, 50.000 TL tutarında manevi tazminat davası açtı.

Bilindiği gibi, yaklaşık 9 yıl süren ve beraat ile sonuçlanan, kısaca Şike/Kumpas Davası olarak bilinen yargılama sırasında, Aziz Başkan 1 yıl tutuklu kalmıştı.

İşte Başkan, yasadan doğan hakkını kullanarak, özetle "Ey devlet, beni haksız yere ceza evinde tuttuğun süre içinde, beni maddi kayıplara ve manevi çöküntüye uğramama neden oldun, şimdi uğradığım bu zararları öde!" diyor.

Şimdi, kahvehanede oturan iki arkadaştan birinin, diğerine "Versinler bana o kadar parayı, aynı sürede cezaevinde kalmaya hemen, şimdi razıyım" dediği, gözümüm önüne gelir gibi oluyor.

Yeri gelmişken, ona bir çift sözüm olacak:

Suçunuz olmadığı halde karakolda tutulduğunuzda veya cezaevine konulduğunuzda, biri kulağınıza eğilip "Nasıl olsa suçsuzsun, ne kadar yatarsan o kadar iyi, serbest kaldığında alacağın tazminatı düşün" diye fısıldasa, bu öneri sizi asla teselli etmez, hatta kendinizden beklemediğiniz kadar sert tepkide bulunabilirsiniz. 

Bir de, her ne kadar yasalarımızda "Haksız tutukluluk ve gözaltı yaşayan kişiler maddi ve manevi her türlü zararlarını, devletten isteyebilirler" şeklinde düzenleme var ise de, bunun size açık çek gibi uzatılan hukuksal teminat olmadığını, illa karşılığı da olacağından çok emin olmayın.

Devlet size asla "Seni onca zaman özgürlüğünden yoksun bıraktım, şimdi söyle, sana ne kadar para versem beni affedersin" demiyor, sadece "Seni cezaevinde veya karakolda tuttuğum süre içinde maddi bir kaybın olmuş veya ruhunda derin üzüntülere neden olmuşsam ve bunları bana ispatlarsan senin için bir iyilik düşünürüm" demek istiyor.

Yani, Azizi Yıldırım 700 küsur bin lira maddi, 50 bin lira tazminat istedi diye, mahkeme ona "Tabi beyefendi, hemen vezneye buyurun!" demeyecek.

Peki, Aziz Yıldırım'ın açmış olduğu tazminat davasında neler yaşanacak?

Her şeyden önce, mutat olduğu üzere Aziz Yıldırım duruşmalara bizzat katılmayacak avukatı/avukatları tarafından temsil edilecek.

Maddi zarar olarak Aziz Beyin mal varlığında meydana gelen azalma veya eksilmeye neden olayların tek tek belgesi istenecek ve doğruluğu mahkeme tarafından tayin edilecek bilirkişi heyeti tarafından incelenecektir.

Aynı şekilde Başkan'ın tutuklu kaldığı süre içinde yaşadığı ruhi sıkıntı, acı, ıstırap vs. ne varsa avukatlar aracılığı ile dile getirilecek, bunların ne kadarlık bir tazminata karşılık geleceğini ise bizzat hakim tarafından takdir edilecektir.

Dava ne kadar sürer?

Bu davanın en az 5 yıl süreceğini, ama 10 yıla kalmadan mutlaka sonuçlanacağını, eğer Aziz Yıldırım duruşmalara katılırsa ebediyete kadar devam edeceğini düşünüyorum.

Öte yandan, mübaşir eğer Fenerbahçeli ise "Acaba Ali Koç gelmiş olabilir mi?" diye ara sıra izleyici sıralarına dönüp bakacak, Galatasaraylı ise sık sık sigara içmek için merdiven boşluğuna kaçacak, Beşiktaşlı ise, Twitter'dan Ali Ece'nin paylaşımlarına bakacak, Trabzonlu ise her duruşma günü mazeret izni alacaktır.

Bu arada bizim kahvehanedeki arkadaş, davayı bizzat kendisi açıp (Çok bilmişler pek avukatlara güvenmezler) her duruşmayı takip edecek olursa, sarf ettiği her söze hakimin kuşkulu bakışları ve Hazine avukatlarının bitmek bilmeyen itirazları karşısında, kaçıncı duruşmada direnci tükenir ve "Sizden gelecek para Allah'tan gelsin!" diyerek salonu terk edeceğinin de yemin billah garantisini veriyorum.

Yazarın Diğer Yazıları

Ahmet Altan Davası’nın kilit ismi Mehmet Altan…

Avukat Figen Çalıkuşu: Aslında böyle yapılanma adı altında başlamadı süreç. Nazlı Ilıcak ayrı bir davada çok daha önce gözaltına alınmıştı, Mehmet Altan ve Ahmet Altan daha sonra subliminal mesaj vermek suçlamasıyla gözaltına alındı. Bu bir faciaydı. Dünya literatürüne bir komediydi. Diğer sanıklar da farklı değil. Bu nedenle davanın açılması çok uzun sürdü. Baktılar biz bunları tek tek suçlayamayacağız, o halde toparlayalım, medya yapılanması havası verelim, denildi. Dava açılınca soruşturma biter değil mi? Çünkü artık mahkeme süreci başlamıştır, savcı bir yandan soruşturmayı devam ettiremez. Savcının dosyayı kapatmadığını gördük. Soruşturma numarası açık, baktık hala delil araştırıyor. Çünkü o dosyadan suç çıkmayacağını biliyor. İki polise tutanak tutturulmuş, “Mehmet Altan bu örgütün içindedir, kanaatimiz böyledir” diye. Bu delil olur mu? Tabi ki olmaz. Olmadı da zaten. Gizli tanıkları biz hiç görmedik, duruşmalarda dinlenmediler. İstinaf Mahkemesi “Şu gizli tanığı bir dinleyelim” dedi, sevindik. Onlar da duruşma gününden bir gün önce bizden gizleyerek dinlediler.

Tencere/kapak hukuku

Yeni Adalet Bakanı’nın “Yeni Anayasa” tahayyülü olduğu söylentileri doğruysa, hukuk belki bu minvalde bir nebze gündeme gelebilir, bu konudaki tartışmalar epey gündemi işgal eder, gerisi Allah Kerim...

Osman Kavala: Denizler Altında 20 Bin Fersah

T24’te dün Gökçer Tahincioğlu’nun Osman Kavala’nın yargılama sürecini anlattığı yazısını okuduktan sonra, hayal meyal hatırladığım Jules Verne’nin “Deniziler Altında 20 bin Fersah” romanı aklıma düştü