29 Nisan 2021 16:35
1960’lı yıllarda, Türkiye’de sinema sektörünü anlatan “Yeşilçam” dizisi BluTv’de yayında. Dizinin başrol oyuncularından Selin Şekerci, Muammer Brav’ın konuğu oldu. Diziyi ve canlandırdığı Mine Cansu karakterini anlatan Şekerci, "Role hazırlanırken Türkan Şoray'dan esinlendim" diye konuştu.
BluTv'nin yeni projesi 'Yeşilçam' dizisinin başrol oyuncusu Selin Şekerci, Muammer Brav'ın sorularını yanıtladı.
Dizinin, izleyicide Yeşilçam filmi izleyeceği beklentisini oluşturduğunu söyleyen Selin Şekerci, “Biz aslında o dönemin Yeşilçam’ı nasıldı, arka perdesinde neler oluyordu, şimdiki zamanla ne kadar benzer, biraz oraları kurcalamak istedik. Oradaki yapımcıların, oyuncuların şartları, yönetmenlerin nasıl çektiği, yine bir sürü taht kavgasının olduğu, aydınlık yüzünü de karanlık yüzünü de eşit şekilde anlatmaya çalışıyoruz aslında. Bir yapımcının hayat hikayesini anlatıyoruz, bir film çekme serüveniyle başlıyor Yeşilçam” dedi.
Dizide canlandırdığı Mine Cansu karakterini anlatan Şekerci, “Öncesinde ben ‘acaba birini anlatıyor olabilir miyiz?’ diye sordum. Biri değil, birkaç kişiden esinlenerek yazılmış bir karaktere dedi. Diziye nasıl hazırlandığını anlatan Şekerci, “Çok fazla Yeşilçam filmi izledi. Aslında şimdi bile bir şeyleri oynarken onlardan çok fazla esinlendim. Daha önceki projelerimde de vardı. Role hazırlanırken Yeşilçam’ı baştan izlemedim. Çünkü zaten birçok filmi üst üste birkaç kez izlemiştim. Doğru konuşmaya doğru diksiyona çok dikkat etmek gerekiyor. Günümüz Türkçesi ile konuşulmuyor orada. Birinden esinlendin mi diye sorarsan, esinlenmek mi denir, kendimce ondan bir şeyler artık, haddim olmayarak, çalarak, ben Türkan Şoray’ın etkisinde fazlasıyla kalmış bir oyuncu olduğum için, mimikler, bakışlar birşeyler çalmaya çalıştım Türkan hanımdan” diye konuştu.
Mine Cansu, karakterinin hikayesini anlatan Şekerci, “Mine Cansu, çok sıfırdan başlamış bir kadın. Spoiler vermeyeyim, gereceğiz ileriki bölümlerde biraz hikayesini. Sıfırdan başlayıp, geldiği noktaya gelmiş bir kadın. Tamamıyla geldiği noktaya oyunculuğuyla, kendi başarısıyla gelmiş bir kadın. Ve bunu da kaybetmeye niyeti yok. İlk bölümün sonunda bazı şeyler görüldü, biraz Survivor Mine. Olduğu yeri korumak için her yol mubahtır demiyor ama elinden geldiğince olduğu alanı, kurduğu hayatı korumaya çalışıyor. Çok büyük sıkıntılardan gelmiş kardeşiyle birlikte. Dolayısıyla geriye dönmek gibi bir korkusu var. Sevdiği insanları fazlasıyla sahiplenen bir kadın. Aslında onlar için de yaşıyor bir taraftan. Yani biraz bencil gibi görünüyor ilk iki bölümde ama o sonra tatlı tatlı açılacak. Beni de Mine’yi oynamaya en çok iten buydu. Kabuğunu kaldırdıkça başka bir Mine çıkıyor” ifadelerini kullandı.
Şekerci, dizinin önümüzdeki sezonunun çekimlerine bu hafta başlanacağını sözlerine ekledi.
1960’lı yıllarda yaşanan siyasi gelişmelere de yer verilen diziyle ilgili Şekerci, “Senaryomuzun galiba alamet-i farikası o. Biz 60’lar Türkiye’sini ve 60’lar sinema sektörünü anlatırken memleket meselelerine de girmeden edemezdik. İzleyen bir sürü genç, özellikle benim kitlem, beni çocukluğundan beri izleyen gençler bunu araştırmaya ve konuşmaya başlamışlar kendi aralarında. Bu benim için çok kıymetli bir şey. İzlerken benim tüylerim diken diken oluyordu mesela o 6-7 Eylül olaylarından sonraki sahnelerde, ya da bir sekreterin gözünden gördüğümüz Rumların gönderilecek olması, insanların beraber yaşarken, bu kadar kendi içinde bir sorun yokken ayrıştırılmaya çalışılmasına çekirdekten, küçücük dokunuyor olmak bizim için çok kıymetli” dedi.
“Bir film yaparsın hastalığı iyileşir” repliğine değinen Şekerci, “Çok kıymetli bir şey değil mi? Bir şey izlerken de hep gerçeklik algımı kırmak içindi sinemaya kaçışım izleyici olarak. Sonrada bunu oyuncu olarak hayata geçirdiğimde bunun benim için ne kadar kıymetli olduğunu anladım. Sinemanın ne kadar önemli olduğunu daha tatlı ve naif bir şekilde anlatamazlardı” diye konuştu.
Dizinin müzikleriyle ilgili de konuşan Şekerci, “Çağan Irmak müzik kullanımında büyük ustadır. Dolayısıyla Çağan Irmak ile çalışacağımızı duyduğumuzda il ağzımızı sulandıran, ‘acaba yönetmenimiz ne gibi şarkılar kullanacak’ oldu. Biz çektiğimiz şeyi, oynadığımız şeyi biliyoruz ama Çağan hocanın onu şarkılarla harmanlayarak ne hale getireceğini biliyoruz” dedi.
“Birkaç sene sonra bana zaten anne rolleri gelecek” repliği üzerinden sinema sektöründe kadın oyunculara yönelik bakış açısını değerlendiren Şekerci, “Öncelikle bundan 50 yıl önce, 60 yıl önce konuşulan şeylerin hala sektörümüzün gündem maddesi olması biraz üzücü ve utanç verici. 2021’deyiz hiçbir şey değişmedi. Özellikle kadınlara, biraz daha acımasız davranıldığı için sektörde ben o sahneleri oynarken öncelikle şeyin şaşkınlığını yaşamıştım, her şeyde bu kadar ilerlemişken burada bu kadar ilerleyememiş olmamız büyük bir acı. Ben aynı kaygıları taşıyorum Selin olarak. Çünkü yaş, belirli bir güzellik algısı, tek tipe döndürme, herkes çok güzel, çok zayıf, çok kalın dudaklı, çok güzel saçlı olmak zorunda. O zamanlar da öyleymiş, hep gençler daha çok rağbet görürmüş. Şimdi ben aynaya baktığımda genç bir kadın görüyorum ama bana gelen roller öyle değil. Dolayısıyla o sahneyi canlandırırken, şurası titreyerek oynayan oyunculardan biriyim. Sadece Türkiye’de değil Hollywood’da da hala aynı şey geçerli… Orada değindiğimiz şöyle de bir şey var ; kadın oyuncu, kadın aktris, kadın star daha çabuk yaftalanırken, erkek yine en korumalı alanında ta o zaman da şimdi de. Bir gün inşallah erkek torpilini biz kadınlar da yaşayacak fırsatı buluruz. Çünkü bu erkek hegemonyasından çok sıkıldık” diye konuştu.
Çağan Irmak ile ilk kez çalışan Selin Şekerci, “Bu işte Çağan Irmak’ın olduğunu duyduğum zaman çok heyecanlandım. Bu yılları, Yeşilçam’ı özellikle ondan daha iyi kim anlatabilir diye düşünüyorduk. O kadar hakim ki o döneme, ilginç bir şekilde. O dönemin çarşafının deseninden, yenilen meyveden, meyvenin kesilişine kadar her şeye hakim bir yönetmen. Dolayısıyla ona teslim olmak çok kolay oluyor bir oyuncu için. Teslimiyeti çok güzel sağladığı için böyle çok güzel ilerleyebildiğimiz bir set oldu” dedi.
Ayhan Işık, Hürrem Erman, Atıf Yılmaz gibi isimlere de dizide karakter olarak yer verilmesine değinen Selin Şekerci, “Ertem Eğimez, Atıf Yılmaz, Şevket Rado bunların hepsi bildiğimiz isimler ama gözümüzün önünde isimler değil. Bir çoğumuz onarın cismini, resmini bilmiyoruz. Dolayısıyla onların canlı kanlı haliyle karşılaşıyor olmak beni çok heyecanlandırıyor. Birazcık da sır perdesi hepsi, hiçbirini görmedik, merak uyandırıcı bizim için. Atıf Yılmaz’ın gençliğini oynayan birini görmek sette, sanki Atıf Yılmaz’ı görmüş kadar heyecanlandım mesela” diye konuştu.
© Tüm hakları saklıdır.