Haberler

Meral Akşener'den Fahrettin Koca'ya: Yazıklar olsun! Uygurlar soykırıma uğruyor soykırıma...

"Uygurlar, o Müslüman Türk kadınları, kardeşlerimiz tecavüze uğruyor, soykırıma uğruyor"

05 Mayıs 2021 21:58

KRT TV'de Sağlık Bakanı Fahrettin Koca'nın "Çin'den aşı gelecekti, nerede?' diye soranlar dün, Çin ile aramızdaki hassas konuları kaşıyarak ilişkilerimizi bozmaya çalışıyorlardı" açıklamasını yorumlayan İyi Parti lideri Meral Akşener, "Yazıklar olsun" dedi. 

"Uygurlar, o Müslüman Türk kadınları, kardeşlerimiz tecavüze uğruyor, soykırıma uğruyor" diyen Akşener, "Büyük bir hatanın ötesinde çok çirkin bir şey bu. Körle yatan şaşı kalkarmış. Sayın Erdoğan'a burada bir çiçek atma var" diye konuştu. 

Koca, konuyla ilgili şunları söylemişti;

"Çin'den aşı gelecekti, nerede?' diye soranlar dün, Çin ile aramızdaki hassas konuları kaşıyarak ilişkilerimizi bozmaya çalışıyorlardı. Başarılı olduklarını söylemem ama hasar verdikleri kesin. Mücadele bütünlüğü açısından susuyor olmamız edebimizdendir"

 İyi Parti Genel Başkanı Meral Akşener, KRT TV Özel yayınında Çiğdem Akdemir’in sorularını yanıtladı.

 Ülke gündemindeki son gelişmeleri değerlendiren Akşener’in önemli açıklamalarından satır başları şöyle:

"Damat Bakan görev yaptığı dönemin hesabını vermelidir"

"İktidar başta olmak üzere küçük ortağı, bakanları, genel başkan yardımcıları her biri bir şey söyledi 128 milyar doların nerede olduğu konusunda. Hem CHP hem İYİ Parti bu 128 milyar doların peşine düştük. Asıl vahim olan, Sayın Erdoğan bir açıklama yaptı kimse bir şey anlamadı inanmadı, Genel Başkan Yardımcıları açıklamalar yaptılar, damat Bakan ortada yok, Merkez Bankası Başkanı bir açıklama yaptı, Maliye Bakanı bir açıklama yaptı ilginçti Merkez Bankası Başkanı bu konuda milleti bilgilendirmeli dedi. Biz onun arkasındayız takip ediyoruz. Partili Cumhurbaşkanlığı sisteminin Türkiye’yi getirdiği nokta açısından çok güzel bir örnek bu. Demek ki, kimsenin hiçbirşeyden haberi olmadığı, sadece Damat Bakan döneminde olan bir kayıplar ülkesi. Cevabı doğru dürüst verilmedi için, vatandaş da bunun peşine düştü."

 Bu kadar acılı bir dönemin yaşandığı Türkiye’de, 128milyar doları Türkiye’nin hayrına harcamış olabilirsiniz, bunu açıklayacaksınız vatandaş size saygı duysun. Sırf seçimi kazanmak için, doları düşürmek için yapılan bir şeydir. Görev yaptığı süre içerisinde yapılanın edilenin hesabını vermek zorundadır damat bakan.

"Sadece İstanbul'un kaybedilmesi bile yarına güvenle bakılır hale getirdi"

"İyi Parti kuruldu, Meral Akşener kimsenin beklemediği bir çözüm buldu, gitti CHP’den 15 milletvekili istedi. Bu Türk siyasetinde ilk defa olan bir şey, bu bir demokrasi tutumu. Sayın Kılıçdaroğlu ve o 15 arkadaşımız da böyle bir demokratik tutumu hiç göz kırpmadan yerine getirdiler. Her zaman minnettar olacağım. 31 Mart’taki birliktelikle İstanbul Ankara kazanılmış oldu. İstanbul ve Ankara’nın kaybedilmesi iktidar partisinde bütün dengeyi bozdu. Yani ne yapılırsa yapılsın bu arkadaş yerinde oturur kanaati yerle bir oldu. Sadece İstanbul’un kaybedilmesi bile yarına güvenle bakılır hale getirdi."

 Pandemi konuşuluyor, üçüncü pik yapma hali konuşuluyor, lebalep kongreler, bir kişinin beş maaş alışı, o pis dil konuşuluyor. Vatandaşın sıkıntıları konuşulmuyor. Gençlerle zaman zaman konuşmalar yapıp onlardan ders alıyorum. Onlardan bir genç kız bana o pis dili konuşmayın dedi. Gerçek gündem başka bir şey. Biz yün yumaklarına takılmıyoruz.

 "Yazıklar olsun Sayın Koca'ya"

"Sayın Koca’nın açıklamalarını birebir üzerime alındım. Uygur Türklerine Soykırımın hası orada yapılıyor, Çin’de. Kamplar var, evlere Çin’li erkekler giriyor kaynaştırma adına. Bu arkadaşların hassasiyetle üzerinde durdukları şey Müslümanlıktır. Rabia’yı da unuttular, şehit Esma’yı da unuttular onlar ayrı. Yazıklar olsun Sayın Koca’ya Çin ile aramızdaki hassa konuları kaşıyarak” diyor yani o Müslüman Türk kadınlar tecavüze uğruyor, soykırıma uğruyor, aramızdaki hassas konuları kaşımakmış yazıklar olsun. Çin’den aşı gelecekti diye soranlara cevap vermiş. Biz sadece Çin’den gelen aşıları sormuyoruz, BioNTech al dedik, çeşitlendir dedik. Çin ile aralarında ne olduğunu bilmiyoruz, dış politika ile alakalı hiç kimse bir şey bilmiyor, ne Meclis biliyor ne siyasi partilerin dış politikadan sorumlu vekilleri biliyor."

"Aşı meselesinde çuvalladılar"

"Biz hakkın ve hakikatin peşindeyiz. Aşı meselesinde çuvalladılar. Biz Sayın Koca’dan ümitliydik başlangıçta. Erdoğan siyasi geleceğine bir fırsat gördü, pandemiyi değil algıyı yönetmeye başladı. İşte size ucube sistemin bir baka kötü sonu

cu. Şu anda her ikisi de başarısız olunduğun farkındalar. Sayın Erdoğan bu işi Sayın Koca’nın üzerine yıkacaktır, elini yıkayacaktır. Sayın Koca’da zeki bir hamle yapıp bizi suçlamış. Çin Elçiliği resmen tehdit etti. Sayın Koca da bir hedef göstermiş, buyurun buradayız. İktidara kimse taş atmadı herkes elinden geldiği kadar gayret etti, iyi niyetle çözüm önerileri sunduk. En kötü ihtimalle Türkiye’deyim, nasıl bir şuur altı. Biz de en kötü ihtimalle Türkiyemizdeyiz."

 "Büyük resme bakılamadığı için üçüncü dalgayı yaşıyoruz"

"Devlet olmak ciddiyet gerektirir, devleti yönetmek iki kere ciddiyet gerektirir, krizler üç kere ciddiyet gerektirir. Pandemi bir kriz bu krizi yönetmek için istişare edilecek kurumların hafızaların olması gerekiyordu. Bu devlet hafızasını yok ettiler. Kurallar ve kurumlar bütünüdür devlet. Tek adam sistemine geçildi her bir konuyu Sayın Erdoğan yönetiyor. Biz en başında dedik ki, kapıları kapatın, en az iki hafta üç hafta kapanma yapın. BU arada esnafa ödemesiz kredi verin, ailelere kişi başına 500 lira para verin. Bir kriz oldu, hayır kapanmak dendi, paket açıklandı, bir baktık malum müteahhitlerin ellerindeki konut stoku erisin diye konut kredisine gitti. Halbuki, bizim dediklerimiz yapılabilse insanlar gidip ihtiyaçlarını alacak, sanayici üretecek, esnaf satacak, tüketici gelip alacak bu döngüyü sağladığınız zaman çarklar dönecek tam tersine biz müteahhitlere verdik. Sayın Erdoğan’ın kapanma kararı konuşmasının yüzde 70’i dış politikaydı yüzde 20 kapanmaya aitti. Bunu yaptıktan sonra bu insanlar ne yiyecek ne içecek diye düşünülmemiş. Büyük resme bakılamadığı için üçüncü dalgayı yaşıyoruz. Biz söylüyoruz şunu şunu yapmanız lazım bazılarını yapıyorlar. Hep göz yolda düzeltiliyor. Bu ucube sistemi değiştirmeden bu düzen değişmez. "

 "Bayramdan sonra İkizdere'de köylüleri ziyaret edeceğim" 

"Bizim yönetimimizde yap işlet devret projesinde devletin yaptığı köprülerin fiyatı ile onların yaptıkları arasındaki farklar ortadan kalkacak bu netlikle söyleyeyim. İkizdere’ye bayramdan sonra bir ziyaret yapacağız yerinde görmek için. Tayyip Bey Rizeli ve hemşehrilerinin karşısında bir müteahhidin yanında yer almak nasıl bir şeydir. Yoksulluğa çare diye geldiler, zengini daha zengin yaptılar. Bir taş ocağında olmasın kardeşim. Gelinleri olarak geleceğim direnmeye devam.  "   

 Kongrelerde maske cezası bile yazmamışsınız, camiye gelen insanların gözlerine gözlerine biber gazı sıkıyorsunuz.

 "Daha zekice adımlar beklerdim"

"Sayın İmamoğlu’na yönelik bir alerji var. Ben daha zekice adımlar beklerdim. Ben içişleri Bakanı olsam o soruşturma iznini imzalamadığım gibi onu benim önüme getireni de görevden alırdım, o derece bir aptallık. Onun hukuki, ahlaki bir durumu yok. Ben dindar bir insanım, Bizim dinimizde dua ederiz başka bir şey ama Fatih Sultan Mehmet Han ya da eşi sonuçta bir insan emri vaki oldu ve öldü orada cenazesi duruyor. Geçmişte bu ülkeye yaptığı hizmet sebebi ile elbette çok büyük saygıyı hak ediyor ama el bağlamanın ne hukuki, ne ahlaki ne dini bir neticesi yok. Ahmaklık bu, böyle bir şey yok, ortak zeka kaybı oldu Türkiye’de. Bu çok zekasız bir iş."

 "Bu genelge hukuka uygun değil"

"Görüntünün kaydedilmesi tam tersine emniyet mensuplarını koruyan bir durumdur bu. Zaten hukuka uygun adımlar atıldığı zaman çekilmiş çekilmemiş bir zararı yok. Ama bu şaibe yaratır, doğru değil. Ben İçişleri Bakanlığı görevimi yaptığım zaman bir Allah’ın kulu hakkında, PKK’lı şucu bucu hariç ben normal sıradan vatandaşların şunu var, bunu var gibi tek bir bilginin bana geldiğini ya da benim talebim gibi bir şey asla olmamıştır. Bu fevkalade bir üstün güç değil tam tersine bir nakısadır. Emniyet mensuplarının hukuka uygun kanuna uygun iş yaptıklarına güveni pekiştirir. Siyasi iradenin hukuk dışı talimatını yerine getirmemek gibi bir görevi vardır bürokratın. Çünkü siyasetçi yıkar elini bürokrata bırakır gider, bürokratın imzası vardır. Bu genelge hukuken doğru değil, yaptırım gücü olmaması lazım. Bu genelgeyle hukuka uygun iş yapılmayacak, işkence yapılacak şu yapılacak bu yapılacak gibi bir şaibeyi emniyet mensuplarına yapıştırıyorsunuz."

 "Bakan olduğu için yüce divana gitmeli"

Ruhsar Pekcan’ın dezenfektan olayından sonra hakkında çıkan olaylara bakınca, kesinlikle yüce divana gitmesi lazım. Uyarılara rağmen nasıl oluyor da Bakan oluyor? Nereyi tutsanız elinizde kalıyor. İçişleri bakanlığının sisteminden ortaya çıkan pek çok şey var. Sayın İmamoğlu’nun eli arkada diye açılan soruşturma var. Diğer taraftan sayın Emine Erdoğan’a gelen bildirinin bir uyarı mahiyetinde sonradan Bakan oluyor. Hiç mi kimse çıkıp da bu yanlış dememiş. Türkiye tel tel dökülüyor.       

 "Yarın bir işbirliği olacak gibi gözüküyor"

 Anketlerde iki partinin oyu 42 civarında, Ak Parti 25 civarında. Buna karşılık Millet ittifakı ise İYİ Parti büyüyor, CHP düşmüyor, Deva ve Gelecek Partileri var Saadet Partisi fena gitmiyor. Muhtemelen yarın bir iş birliği olacak gibi gözüküyor. Deva ve Gelecek Partisinden bahsediyorum. Böyle baktığınız zaman Cumhur ittifakının seçilmesi mümkün görülmüyor. Sayın Bahçeli tarafından Sayın Erdoğan Cumhur ittifakının adayı ilan edildi. Böyle bir sistemin içerisinde şimdi dönüp bakılıyor burada kim olacak? İki tane yol var, bir kere fitne yaratmak. Cumhur ittifakı etle tırnak oldu, mezara kadar, bir sevgi böcüğü durumundalar, böyle bir şey ben görmedim, bu derece bir hemhal oluş ben görmedim. Bizimkisi bir iş birliği 24 Haziran’da da 31 Mart’ta da iş birliğiydi. Sonuçta o iş birliğinde biz İYİ Parti olarak kendimizi koruyarak, CHP de kendisini koruyarak geldik. Her şeyin tarifini biz ayrı ayrı yapıyoruz, her şeye çözümlerimiz başka böyle olunca aynı zamanda kırmadan incitmeden rakibiz, onun için iş birliği içinde rekabet diyebileceğimiz bir sistemimiz var. Tariflerimiz farklı olabilir ama Türkiye’ye dair tasavvurlarımızda aynıyız, bu farklılık aynı zamanda bir güç, aynı zamanda bir enerji. Yani Saadet Partisi’nin mesajını verdiği seçmen kitlesi ile CHP’nin mesaj verdiği seçmen kitlesi başka onun için bir problem yok. Halbuki, MHP seçmeni ile Ak Parti seçmeni aynılaşıyor. Kutuplaştırmadan kolay ol aldı Sayın Erdoğan ama barıştırma konusunu beceremiyor.

"Bu ülkenin insanlarının umudunu ortadan kaldıracak hiçbir eylemin içinde olmayacağım" 

Biz erken seçime hazırız. Seçim için bir aday düşüncemiz olmadı. Partimiz öncelikli olmalı. Şimdi 24 Haziran’la ilgili tecrübem var. Orada herkesin aday çıkarması denendi. Ben aday oldum, Karamollaoğlu aday oldu, Sayın ince aday oldu kim ikinci tura kalırsa onu destekleyeceğiz dedik. Fakat sahada seçmen birinci turda Sayın İnce’nin geçeceğine kanaat etti, bu sadece bir tespit ama orada birinci turda Muharrem bey geçiyor oldu. Meral Akşener’in ve Temel Karamollaoğlu’nun hedef kitlesi Ak Parti’ye oy veren ondan vazgeçmeye hazır seçmendi. Muhalif seçmeni birinci turda geçiyoruza getiren o kampanya Ak Parti’den vazgeçmiş ama Erdoğan’a kötülük etmek istemeyen seçmeni konsolide etti. Ak Partiden kopan seçmen MHP’ye oy verdi MHP’nin seçmeni bize oy verdi. Halbuki daha planlı yapılsaydı bu çalışmalar, birinci turda geçmenin önündeki engel gibi görüldük Akşener ve Karamollaoğlu.

 Bu bir vaka analizi. Bu tecrübemi 31 Mart seçimleri için hem Kılıçdaroğlu’na hem de belediye başkanı adayı arkadaşlarımıza aktardım. Bu tecrübeyi görmüş sonra o muhalif seçmenin, yeter artık diyen seçmenin nasıl moralinin bozulduğunu, nasıl umutsuzluğa doğru gittiğini gördüm bunu yapmaya hakkı yok. 7.3 aldığım için o seçmen bana yürümedi. İkimizin aldığı oy Sayın Ekmeleddin İhsanoğlu’nun oyu kadar. Bu bilgimi daha derinlikli çalıştım, ben akademik bir kadroyum. Şimdi Meral Akşener olarak ben kesinlikle bu ülkenin insanlarının umudunu ortadan kaldıracak ve yine başaramadık dedirtecek, bu insanların mutsuzluğuna sebep olacak hiçbir eylemin tutumun içinde olmayacağım. Olunmasına da engel olacağız. Bunu bugün benim pozisyonumda olan bu netlikte söyleyen insan yok. Bu benim elimdeki ipleri kopardı, elim çok rahat. Seçmen açısından gerçekten onlara yönelik bir çabamın olduğunu 31 Mart’ta ispatladım. İlçe ilçe geziyorum ne cumhurbaşkanlığı adaylığımı çağrıştıracak ne partimi öven bir propagandam yok. Vatandaş bunu biliyor, seçmenimiz bunu biliyor bunun Türkiye açısından çok önemli bir kazanım olduğuna inanıyorum. Bu ucube sistemden Türkiye’yi kurtarmak zorundayız, onun için de ne düşüyorsa üzerime yapacağım.

 "Bayramdan sonra açıklayacağım "

Biz şimdi bir sistem tasarımı yaptık. Anasaya'da yapılacak değişikler üzerinden yürümedik. Danıştay’ın pozisyonu ne olacak, Sayıştay’ın pozisyonu ne olacak, üyeleri nasıl seçilecek, Meclis’in durumu ne olacak, hiçbir vesayet sisteminin olmayacağı, milletin söz hakkı olacağı bir sistem tasarımı bizimki. Bayramdan sonraki ilk grup toplantısında açıklayacağım. Partimizdeki bütün hukukçular ne olduğunu biliyor, milletvekillerine sunuldu onay alındı.

 Sayın Bahçeli bir gün çıktı bu ucube sistemi getiren konuşmayı yaptı ve biz bugün neyi konuşuyoruz. Ben biliyorum ki, Sayın Erdoğan başkanlık sistemini çok istiyordu. Sayın Bahçeli bunu yerine getirdi. Bence talebi yerine getirdi. O kadaar apar topar gidildi ki referanduma eksik gediklerin hiçbiri düzenlenmedi. O zaman bu günleri ben söyledim muhalefette yer alan herkes söyledi. Ve haklı çıktık, keşke haklı çıkmasaydık. Bugün tekrar söylüyorum bir çiftçi Mersin’de intihar etti, Sakarya’da bir direğe satılık böbrek yazılmış bir fotoğraf yapıştırılmış,  bir insan gördük. Anlaşılıyor ki, bu sistemin sorumluları da memnun değildir, bu sistemin sorumlusu hem Bahçeli hem Erdoğan’dır. Bu sorunun çözümü, biz yanlış yaptık iyileştirilmiş güçlendirilmiş parlamenter sisteme geçiş yapalım demektir. Bu ucube sistemin sorumlusu ikisi. Ben buradan teklif yapayım hem MHP’nin hem Ak Parti’nin belediyeleri çiftçinin elinde kalmış ürünü ne varsa alsınlar fakir fukaraya dağıtsınlar. 

 Ekonomi, demokrasi hukukun üstünlüğü, adalet, buna bağlı eğitim ve tamamında kalkınma, işsizlik,  o kadar perişan durumdayız. İlk iş ilk yüz günde şu, ikinci yüz günde şu, bu saydığım konu başlıklarına dair çalışmalar yapılmalı. Ürettiğimiz, kalkındığımız bir Türkiye bunu neyle sağlarsınız, liyakat, şeffaflık, hukukun üstünlüğü, adalet ile. Soykırım meselesi Amerika ile bir bilek güreşiydi, senden evvel gelen herkes bu bilek güreşini aldı, Soykırım dedirtmedi, sözde soykırımı kabul ettirmedi.