07 Temmuz 2021 14:16
KONDA Genel Müdürü Bekir Ağırdır, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın suç örgütü lideri Sedat Peker’in iddiaları ve İçişleri Bakanı Süleyman Soylu hakkındaki iddialara yönelik sessizliğini değerlendirirken, Erdoğan’ın FETÖ konusunda veya 17-25 Aralık sürecinde izlediği stratejiden farklı bir yol izleyebileceğini dile getirdi.
Erdoğan'ın yaşananlara, daha önceki konulardaki kadar hakim olmadığını düşündüğünü sölyeyen Ağırdır, sessizlik halinin bir strateji olabileceğini dile getirerek “FETÖ veya 17-25 Aralık’ta strateji neydi? Bir yere kilitliyorsunuz meseleyi ‘paralel yapı’ diyorsunuz mesela, oradan yürüyüp gidiyorsunuz. Bu kez böyle bir biçimde bir yere kilitleyemiyor, kilitlemediği için Soylu’ya bir şey yapamıyor veya müdahale edemiyor. O zaman bu kez strateji yaymak olabilir. Yine kendini bunun dışına çekerek ‘bakın bütün bu kayıt dışı işler, yolsuzluklar vs. bütün alanlara yayılmış’ demeye hazırlanıyor olabilir” dedi.
KONDA Genel Müdürü Bekir Ağırdır ve T24 yazarı Murat Sabuncu, Sayıların Dili’nde MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin açıklamalarını ve AKP üzerindeki etkisini, çişleri Bakanı Süleyman Soylu hakkındaki iddialara yönelik sessizliği ve Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın bu hafta Diyarbakır'a yapacağı ziyareti değerlendirdi.
Erdoğan’ın söz konusu iddialar üzerinden Cumhur İttifakı’na yöneltilen suçlamaları çok daha yaygın bir yerden ele alabileceğini söyleyen Ağırdır, Erdoğan’ın ‘Hep beraber aklanalım ve ülkeyi bütün bu belalardan kurtaralım’ gibi bir söylem yaratabileceğini söyledi.
CHP’de Deniz Baykal ve Korkmaz Karaca gibi isimler üzerinden tartışılan iddialara da değinen Ağırdır, Erdoğan’ın olası stratejisine dikkati çekerek “Eğer buysa strateji CHP'nin burada yapabileceği şey Korkmaz Karaca ve Deniz Baykal meselesi de dahil kendi içindeki aklanmayı iktidardan önce yapmalarıdır. Eğer böyle yapmazlar ve sadece iktidar karşıtlığı üzerinden giderlerse -benim okumam doğru ise- Erdoğan bu kez, o zaman ‘herkesle birden bak suçlular’ meselesinde haklı çıkabilir. Ya da en azından stratejiyi böyle kurabilir” diye konuştu.
Bütün partilerde seçmen nezdinde sadakat ilişkisinin bozulduğunu söyleyen Ağırdır, AKP’nin sadık kitlesinin hala diğer partilerdeki orandan fazla olduğunu söyledi.
Bu orana rağmen AKP’nin 2011’deki sadık seçmen kitlesinin yarıya indiğini belirten Ağırdır bu durumu “O insanlar peki bu ilişkiyi nereden üretiyor. Bir tanesi kimliklerden bakmak, ‘bir dindar başkanımız var dua okuyor, Kur'an okuyor diyenler var. Bir miktar sosyal yardımlar üzerinden devletle tanışmış ve bunu bir bağımlılık haline getirenler var. Onların da korkuları iktidar değiştiğinde bunun kesilip kesilmeyeceği. Ama buradaki asıl problem sadakat ilişkisinin azalmış olması. Bütün partilerde bu böyle” ifadelerini kullandı.
Ağırdır, "Araştırmalarımızda bir partinin sempatizanı olarak yazamadığımız küme 2005’ten itibaren en yüksek seviyede. Neredeyse seçmenin yarısı” dedi.
İktidarın hakikatle ilişkisinin koptuğunu, bu durumun sistemde de böyle olduğunu söyleyen Ağırdır, “Toplumun hakikatle ilişkisinin bozulduğunu zaten biliyorduk araştrılamalarda. Bu zaten son 10 yıldır bütün dünyanın problemi ama biz de daha vahimi sistemin yönetici ekibinde, elitlerinde, kanaat önderlerinde, sivil toplum kuruluşlarında, siyasetçilerinde de durumun böyle olması” diye konuştu.
Ağırdır şöyle dedi:
“Bir kısmı zaten tercihli bozulma. İktidar ve iktidarı oluşturan zihni koalisyon zaten meseleyi bilinçli olarak böyle ele alıyor. Dünyada da etrafımızda da Türkiye'de olan her şeyi kendi iktidarının fırsat alanı veya riski olarak ele alıyor. Her şeye onun üzerinden bakıyor..
İkincisi, her şeye güvenlik üzerinden bakıyor. Üç, içerideki muhalefeti de o ‘dış tehlikenin’ uzantısı ve parçası olarak görüp düşmanlaştırıyor. Bir yandan bunu bilinçli yapıyor bir yandan da giderek kendi söylediğine kendi inanır hale de geliyor. Pandemi konusunda da böyle. Eğitim konusunda, ekonomi konusunda da böyle”
Ama görmedikleri anlamadıkları şey şu 2010 dan beri aynı taktikle sürdürdükçe meseleyi artık kendileri de ainara hale geldiler ama toplum da bir yandan hem ekonomik kriz hem pandemi nedeniyle gerçek sorunların ağırlığı üzerine bindikçe de bütün o pembe anlatılarla gerçeklik arasındaki yarılma büyüyor. Dolayısıyla o algıyı yönetme çabaları da çalışmıyor.”
“Ülkenin siyasi elitleri de giderek bu kopuşun da farkında değiller. Mesela aşının diğer ülkelerde paralı olduğu konusuna bakarsak demek ki Cumhurbaşkanı buna inanıyor. Bir kere, iki kere değil sürekli söylediğine göre buna inanıyor. Demek ki ona rapor veren danışmanlar da böyle veriyor. Belli ki onların da dörtte üçü böyle inanıyorlar ki aynı hatayı yapıyorlar.
Dolayısıyla toplumun gerçeklikle ilişkisini tanzim etmeye çalışırken giderek hastalıklı bir biçimde kendilerinin gerçeklikle ilişkisi bozuldu. Ülkenin bugün karşı karşıya olduğu sorunların farkında değiller. Topluma rağmen toplumla itişme biçimine dönüşmüş bir iktidar zihniyeti var karşımızda”
Seçim dönemine 2 yıl var ama olasılıklarla gelecek sonbaharda yani 14-15 ay içinde olabilir. Tayyip Bey gibi deneyimli bir siyasetçi bunu biliyordur. Tayyip Bey, şu anda benim anladığım bütün düğmelere aynı anda basıyor. Ama bastığı düğmeler bir sorunu çözmek veya toplumun gönlünü kazanmak veya muhalefete kayıyor denen seçmeni de kazanmak değil. Kendi seçmenini konsolide etmek üzerinden. Bir yandan da kriminalize etmek HDP başta olmak üzere bütün muhalefeti de içine alacak şekilde.
Bugün aynı HDP gibi CHP’yi de toplumun gözünde kriminalize etme ve onu da bir alana sıkıştırma hamlesi bu. Diyarbakır'a gidince HDP’ye yönelik veya Kürt meselesine yönelik başka bir dil beklemiyorum sadece yine bildiği şeyden devam edecek diye anlıyorum. Ama aynı anda bütün düğmelere basıyor oldukları için de buna benzer hamlelerin çoğalacağını düşünüyorum.
© Tüm hakları saklıdır.